Yorumlarınız için teşekkür ederim :))
Ve şu multimedia işini çözemedim ne yazıkki :(
10.Bölüm
Gözlerimi Charlie'ye diktiğimde Mia'ya baktığını gördüm.
"Charlie, en iyisi ben gideyim. Belli ki sizin işiniz var."dedim ve Charlie'nin ne dediğini duymadan kalktım ve çantamı alıp dondurmacıdan çıktım.
Charlie ile her birlikte olma şansımız olduğunu düşününce, biri gelip bu hayalleri benden alıyordu. İşte bu kaderdi. O beni asla sevmeyecekti. Bu düşüncelerimden hızla arındım. Bunu ilk geldiğim günden beri bilmeliydim. Charlie sadece tek gecelik kızları beceriyor. Aptal, salak, mal herif!! Niye ona kızıyorum ki?! Hata bende!! Bende gittim, sürtükleri her gece beceren adama aşık oldum resmen. İçimdeki umut her geçen gün daha da azalıyordu. Şu anda kendimi boktan beter hissediyordum. Yalnız, salak ve gerizekalı bir kız. Bu kelimelerin hepsi beni anlatıyordu.
Ağladığım için titrek titrek nefes alıyordum. Nedense her nefes aldığımda canım daha çok yanıyordu.
Charlie'ye ihtiyacım vardı.
Hayır, o pisiğe ihtiyacım yoktu.
O olmadan ben asla yaşayamazdım.
Onu daha iki gündür tanıyorum. Nasıl ona aşık oldum ki? Onu sevmiyorum bile.
O benim hayatım.
İç sesimle hemen kavgamı kestim. Çok saçmaydı. O popülerdi ve dünyada onun için milyonlarca kız vardı. Birde gelip beni mi seçecekti? Burnumu çektim ve bir taksi çevirdim. Taksiye binince hemen evi tarif ettim.
Babamla aldığımız eve gitmeye ihtiyacım vardı. Orası eskiden beri bizimdi ve hala anahtar aynı sakladığımız yerdeyse oraya gitmem gerkiyordu. Yalnız olmaya, düşünmeye ihtiyacım vardı. Bu konuda düşünülecek birşey yoktu ki gerçi o beni sevmiyordu. Artık bundan sonra ona ilk geldiğimde nasıl davranıyorsam öyle davranacaktım. Soğuk ve saygısız biri olarak.
Gözlerimden akan lanet ettiğim istemsiz yaşları durduramıyordum. Mavi gömleğimim koluyla burnumu silip duruyordum. Eski moda en sevdiğim gömleğimi sümüklerimle kaplamıştım.
Neden acı çektiğimi bilmiyordum. Tanrı aşkına! Neden ağladığımı bile bilmiyordum. Benim olmayan birşey için neden ağlıyordum ki? Biz imkansızdık. Biz diye birşey yoktu. Biz diye birşey hiç var olmadı. Bunu ben lanet kafamda uydurdum o kadar. Saçmalıktan başka bir şey değildi. Ben, Scarlett Shane. Saçmalıkları yaratan ve aptal duygusal bir kız. Lanet! Lanet! Lanet! Duygusal olmaktan nefret ediyordum.
O sadece tek gecelik bir ilişki istiyordu ve ben... Aptal ben duygusal bir kız olduğum için gerçek bir ilişki istiyordum. Beni ömür boyu sevebilecek birini... Beni mutlu eden birini. Bana "sonsuza dek ve daima."diyebilecek birini.
Taksinin durduğunu anlayınca tekrardan burnumu çektim ve parayı taksiciye uzatıp dışarı çıktım. Eve doğru hızlı adımlarla ilerlerken birden ayağım birşeye takıldı ve BAM! Şu anda yeri öpüyordum. Şu anda tam da sakarlığımın tuttuğu zamandı zaten.
Oflaya puflaya ayağa kalktım ve acıyan, çizilmiş avuç ellerimi umursamadan eve doğru yürümeye başladım. Anahtar paspasın altındaydı. Yani biri almadıysa tabiki. Kapının oradaki paspası kaldırdım ve parlayan birşey gördüğümde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Buradaydı. Tanrım!
Anahtarı alıp kapı deliğind soktum ve birkaç kere yavaşça sağa döndürdüpümde klik sesi geldi. Kapıyı açınca direk içeri girdim. Etraf biraz tozluydu ama idare ederdi. Her taraf geçen senenin modasına göre düzenliydi. Sanırım en son buraya geldiğimde 16 yaşındaydım. Bu evi çok fazla seviyordum. Çocukluğum burada geçmişti. Ahşap merdivenlerden koşarak odama çıktım ve kendimi mor desenli yatağıma attım. Hıçkırıklarım sessiz ve boş evde yankılanıyordu. Daha önce hiç böyle bir acı çekmemiştim.
Telefonumun zil sesini duyduğumda üşene üşene aldım ve ekrandan kimin aradığına baktım. Charlie.
Ah! Beni rahat bırak. Burada sakince depresyon geçirmeye çalışıyorum. Telefonu beyaz ahşap komidinin üstüne koydum ve üstümdekileri çıkarmadan kendimi direk yatağa attım.
Üzgün, salak, duygusal, saf ve depresyonitz gibi hissediyordum. Zaten öyleydimde.
Yatakta hareket ederken pantolonum beni fazlasıyla rahatsız ediyor, düğmesi göbeğime batıyordu. Her türden acı çekiyordum. Hem fiziksel, hemde duygusal açıdan. Pantolonumu ve gömleğimi çıkarıp yere attım. Üstümde sadece külot ve sütyen vardı. Şu anda daha rahat hissediyordum. Yorganıma iyice sarınıp yastığıma gömüldü. Şu anda sadece uyumak istiyordum.
Bugün olan herşeyi unutup biran için rahatlamak. Sadece biran için kafamı saçma şeylere yormayıp uyumak istedim.
~
Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdığımda, pencereye baktım. Kaplaranlıktı. Sadece ay ışığı etrafı aydınlatıyordu.
Yatakta gerindim ve gözlerimi ovup esnedim. Klasik uyanma hareketleri yani. Uzanıp komidinden telefonumu aldım. Lanet olsun!!! Saate baktığımda 21:50 olduğunu gördüm. 15 cevapsız arama. 7 mesaj. 10 arama Charlie den di. Diğerleri ise Emma ve Aiden dan dı.
Mesajlara girdim. Hepsi Charlie, Aiden, Sally, Drake ve Emma dan dı.
Charlie:
16:04:
"Nerdesin Scarlett?"
16:17
"Neden cevap vermiyorsun Scarlett?"
16:24
"Lanet olsun Scarlett!"
Emma:
17:47
"Scarlett neden cevap vermiyorsun? Charlie bizi aradı. Kötü birşey olmadı ya? Scarlett lütfen eve gel endişeleniyorum!!!"
Aiden:
20:09
"Lanet olsun neredesin? Seni bulduğumda öldüreceğim. Hemen ara!!"
Sally:
21:29
"Scarlett cevap ver!!! Eve gel Charlie ve Aiden çıldırdı. Aiden Charlie'yi suçluyor. Drake onları kavga etmemek için tutuyor. Acil ara beni!!"
Drake:
21:45
"Scarlett kendilerini öldürecekler. Tanrım!! Hemen eve gel yada içimizden birini arayıp iyi olduğunu söyle!!"
Mesajları okurken gözlerim yuvalarından çıkacaklardı. Tanrım!! Hemen eve gitmeliydim. Yoksa bu işin sonu kötü olabilirdi!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bir Şey
Teen FictionŞu ana kadar yaşadığını sanan Scarlett, Londra'ya taşındığında aslında hayatının daha yeni başladığını bir süre sonra anlar. Ve elbette ki bu hayatın da zorlu yanları vardır. Scarlett ise bu zorluklara göğüs gererek aşmaya çalışmaktadır.