-14-

3.1K 140 5
                                    

Kısaysa özürdilerim. Uzun yazmayı denedim yani. Herneyse yorum ve vote larının beni çok mutlu ediyorrr :DD Üstüne birde 2.000 reads olmuşuzzzzz sizi çok seviremmm canlarım :DDD Bu arada Multimedia da Daniel var kankilerrr :)) İyi okumalarrrr :DDD

14.Bölüm

Parlak güneş gözlerimi yakarken sızlanıp duruyordum. Uykumun bölünmesinden nefret ederdim. Portland'deyken bile beni tanıyan herkes ben uyanmadan beni uyandırmazdı. Ne diyebilirim ki? Çok ağır uykulu biriyimdir ve bu özelliği pek sevdiğimde söylenemezdi.

Güneş ışığından kurtulmak için yanıma dönüp yüzümü yastığa gömdüm. Ama artık uykum açıldığı için yatsamda bir türlü uyuyamaz, düşünürdüm. Tabi düşünecek o kadar çok şey vardı ki. Öncelikle Charlie. O aptalı düşünmek istemiyordum ama bir türlü de aklımdan çıkmıyordu işte. Peki Daniel'a ne demeli? O aptal neden kafamdan çıkmıyordu? Charlie ve ikisi... Ah. İkisi beni delirtiyordu. Charlie zaten beni öldürüyordu. Daniel zaten tanıştığımız zamandan-yani dünden-beri beni çıldırtıyordu. Yani demek istediğim tanıştığımızda çıldırtmaya başlamıştı. Ve neredeyse beni öpücekti. İnanabiliyor musunuz? Beni öpücekti. Lanet olsun! Şu anda kendimi çok kötü hissediyordum. Bu biraz garipti. Tamam tamam. Ben iyice size bunları anlatarak kafanızı ağrıttım belli ki. Birde konuşmamayı deneyeceğim de bu belki biraz zor olabilir.

Üşene üşene yataktan kalktığımda tişörtün kokusunu iyice içime çekince bir ağırlık hissedip kendimi tekrardan yatağa attım. O kadar uymuşken nasıl kendimi yorgun hissedebiliyordum ki? Belkide üzüntü ve stresten kaynaklanıyordu. Gerçi saçma sapan bir şeye üzüldüğümden dir. Ama sorun bu değildi. Tişörtün sarhoş edici bir kokusu vardı sanki. O kadar güzeldi ki bu tişörtü üzerimden hiç çıkarmamak istedim.

Tekrar yatakta doğrulduğumda bu sefer ayakta durmayı başarabilmiştim. Neyseki. Ve kötü olan şey ise bugün çarşambaydı. Yani okul vardı ama ben gitmeyecektim tabi ki. Evde oturup eski model televizyonumuzdan bulduğum ilk duygusal filmi izleyecek, üç kilo alana kadar dondurma yiyecektim. Böylesi daha iyiydi zaten. Kimse beni umursamazdı. Bende kimseyi umursamayacaktım gerçi. Soğuk olmayı deneyecektim. Tabii ki de deneyecektim. Benim yapımda soğukluk yoktu çünkü. Her zaman sıcak kanlıydım ve bu pek değişmezdi ama oynamayı deneyecektim işte. Üzülmemek için.

Banyoya doğru ilerlediğimde soğuk zemin içimi ürpertirken bunu düşünmemeye çalıştım. Derin iç çektikten sonra, banyonun kapısını araladım yavaş adımlarla içeri girdim. Aynada kendime baktığımda dünden daha iyi göründüğümü fark ettim. Göz altı morlukları gitmişti. Yüzüm daha düzenliydi. Sadece saçlarım biraz kabarmıştı o kadar. Offlaya puflaya lavabonun musluğunu açıp yüzüme üç kez su çarptığımda, artık uykudan açıldığımı fark ettim. Kollarımı iki yana açıp gerindikten sonra banyodan çıkıp odaya bir göz gezdirdim. Yatağımın üstündeki yorgan buruş buruş ve dağınıktı. Toplayacak halim yoktu ya. Ben hizmetçi miyim ki toplayım?

Gözlerimi devirdim ve hiçbirşeyi umursamadan koridora çıkıp ahşap merdivenlere yöneldim. Merdivden inerken her bastığım basamağın gıcırtısını özlemiştim. Benim deli olduğumu söyleyebilirsiniz ama bunu aldırmam çünkü bu evi ve anılarımızı herşeyden çok özlemiştim. Ve şimdi ev tam karşımda bana gülümsüyordu. Sadece etraf biraz tozluydu ama idare ederdi işte. Derin bir iç çektim ve salona gidip, koltukların üstündeki örtüyü çekince etrafı bir toz dumanı kapladı. Benide bir öksürük krizi tutunca hemen salondan çıkıp kendimi koridora attım. Etraf gerçekten fazlasıyla tozluydu ve ben sürekli böyle öksürüceksem bu iş gerçekten zor olacaktı.

Tatlı Bir ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin