Charlie için kesinlikle duygusak bir bölüm oldu ne diyeyim, ben bile Charlie’nin bu kadar duygusal olduğunu bilmezdim. Ama varya, gerçek aşk dediğin budur bence. İncecik bir sesi bile kendine bir ödül olarak görüyosa, vay be! Charlie’nin o kadar yaptığı şeyden sonra ne diyeyim onunla gurur duymaya başladım ^.^
her neyse, bölüm geciktiği için özür dilerim :D zaten okul başladı. İşlerde biraz zorlaştı tabii.
Bu bölümü kardeşim gibi gördüğüm kişiye adıyorum ;) @justinsangel1067. Herkese iyi okumalar :D hepinizi öpüyorum ^.^
Özel Bölüm/2
Charlie
Kendimden nefret ediyordum. Öylece durup gitmesine nasıl izin verdiğimi bilmiyordum. Çoğu kez kavga ediyorduk. Sonra da ikimizden biri bir adım atıyor, barışıyorduk. İkimizde ergen sevgililer gibi trip atıyor, ya da naz yapıyorduk. Ama bu kadar saçma bir kavga bizi asla ayırmamıştı.
O gideli neredeyse yarım saat olmuştu ama ben hala elimdeki paketle orada durmuş, onun en son durduğu yere gözlerimi dikmiştim.
Haklıydı. Bu gün yıl dönümümüzdü ama ben yorgun olduğumu bahane edip onunla birazcık oynaşmak istemiştim.
Aslında onunla olmak bana tüm arzularımı unutturuyordu. Sadece onu kucağıma alsam, yumuşak dolgun dudaklarını öpsem, koyu kumral saçlarını öpüp koklamak bile onu bana kalbimde hissettiriyordu.
Siyah-kahverengi gözlerine hergün bakmak istiyordum. Ona doyamıyordum. Hergün o kusursuz yüzüne bakabilirdim.
Sesi ise ilahi gibiydi. İsmimi söylemesi bile kalbimi pır pır ediyordu. Yirmi dört yaşımda olmama rağmen bir ergen gibi aşıktım.
Onu sinir etmek kadar eğlenceli bir şey yoktu. Gözlerini kıstığında yüzünde bir gülümseme oluştuğunu hiç fark edememişti. Tıpkı şey gibiydi... Tıpkı küçük bir çocuğun oyuncağını sevdiği bir çocuğun, ondan izin almadan, elinden çekip almasıyla küçük çocuğun yüzünde ki ifade gibiydi.
Hem kızgındı. Hem de gülümsüyordu.
Ona o ilk karşılaşmamızda aşık olmuştum. O merdivenlerde. Yüzünde korkmuş gibi bir ifade vardı. Yanımda ki kızdan ve kendimden o anda iğrenmiştim. Gözlerini korkuyla büyütmesi...
Hayatımda hiç görmediğim kadar mükemmeldi.
İyimserdi, asiydi, akıllıydı ve güzeldi. Muhteşemlik abidesiydi. Her erkeğin isteyeceği bir kadındı.
Ah! Nasıl bu kadar küçük bir şey için onu kaybetmiştim?
Elimde ki hediye paketini bir kenara atıp, ellerimle başımı sarıp duvardan yere kaydım.
Sanki eski acılarım beynimi sarmış gibi başımı ağrıtıyordu.
Aklıma Emma gelirken başımın ağrısı daha da artmıştı. Hepsi onun yüzündendi. Sevdiğim kızı suçlamamın sebebi oydu. Gerçekten Scarlett'a arkadaş rolünü çok iyi oynamıştı. Benim biricik sevgilimin duygularıyla oynamıştı.
Emma ile aramız yine de düzelmemişti. Tamam, uçağa bindiğimiz gün benden özür dilemişti ama yine de Scarlett'tan nefret ediyordu. Sanki her şeyin suçlusu oymuş gibi.
Emma sadece suçlayacak birini arıyordu. Scarlett'tı da piyangoyu kazanamayan bir bilet gibi görüyordu. Sayıları uymayan bir bilet gibi.
Bu kötü halimle bile bir benzetme yaptığıma inanamıyordum.
Ellerimle şakaklarımı ovdum.
Altı yıl önce nasıl da ergenler gibi birbirimizle atışıyorduk. O bana laf atıyor, ben ona. Yani, her aşk hikayesi böyle başlamaz mı? İkisi de birbirine laf ederler, sonra giderek birbirlerine alışırlar. Ve bam! Sevgili olurlar. Ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bir Şey
Teen FictionŞu ana kadar yaşadığını sanan Scarlett, Londra'ya taşındığında aslında hayatının daha yeni başladığını bir süre sonra anlar. Ve elbette ki bu hayatın da zorlu yanları vardır. Scarlett ise bu zorluklara göğüs gererek aşmaya çalışmaktadır.