Final
-30 dakika önce(Charlie ve Daniel konuşmadan 30 dakika önce)-
"Daniel, bana siyah kotumu verir misin?"dedim.
Şu anda Stanford'a gitmek için hazırlanıyordum. Jade kişisel malzemelerimi hazırlarken Daniel'da bana yardım ediyordu. Jason ise uçak biletimi almakla meşkuldü. Sonunda gidiyordum. Yeni bir sayfa açmak için gidiyordum. Hayatıma yeniden başlamak için. Bunun kaçmak olduğunu biliyordum ama ben güçlü değildim. Bunlarla baş edemezdim. Şu ana kadar hep canım yanmıştı. Hala da yanıyordu. Onu burada bırakıp gitmek canımı yaksa da o gitmek zorundaydım. Çünkü sonunda geleceğim için kendime bir amaç bulmuştum. Ve bu amaç uğruna savaşacaktım. Charlie ile uğruna değil.
"Tamam, getiriyorum. Bekle, dolapta bir şey daha var,"deyip dolaptaki şeyi çıkardı. Bu aylar önce aldığım Daniel çantasıydı. Daniel şaşırmış bir şekilde bana bakarken özür dilercesine omuz silktim.
"Bu çantayı bana geri göndereceğini sanıyordum. Ah, bu çantayı aldığın günü hatırlıyorum kurabiye. Pek güzel bir zaman değildi,"deyip gözlerini kıstı.
"Evet, hatırlıyorum. Sarhoştun ve bana asılmıştın,"deyip elimle çenemi okşadım.
"Biliyorum, bilerek yaptım,"dedi omuz silkerken.
"Sarhoştun, ne yapabiliriz ki? Ah, ondan sonra ki günleri de hatırlıyorum. Her gün kapıma dayanmıştın,"dedim o günleri hatırlayıp gülümsedim.
Kıyafetleri yerleştirirken sessizlik akıp gidiyordu. En sonunda sessizliği bozan Daniel oldu.
"Charlie'nin yarışmayı kazandığını duydum,"dediğinde hafifçe ona döndüm.
"Ne yarışması?"
"Şu saçma fotoğrafçılık yarışmalarından biri işte."
"İyi,"dedim sadece
"Senin fotoğrafınla katılmış,"dediğinde şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.
"Ne? Benim fotoğrafımla? Bir de bana sormadan? Gerizekalı,"dedim nefesimi dışarı üfleyip.
"Bak, sakin ol tamam mı? Önemli değil,"dedi Daniel.
Önemli değildi ama benim fotoğrafımla niye katılmıştı. Birde bana niye sormamıştı? Bana sormadan resmimi kullanmaya hakkı yoktu bir kere.
"Tamam, her şey hazır. Uçağın,"-saatine baktı-"bir buçuk saat sonra kalkıyor. Benim gitmem gerek. Şimdi işim var,"dedi ve bana yaklaşıp beni kollarıyla iyice sardı."Hala şansın var,"dedi kulağıma fısıldayarak.
"Hala aptalın tekisin,"dedim sessizce.
"Biliyorum kurabiye. Seni uğurlamak için geleceğim,"dedi beni bırakırken. Sonra arkasını döndü ve kapıdan çıktı. Aşağıdan gelen kapı sesinden gittiğini anlamıştım. Kendimi yatağa attım ve nedensizce bir an için gitmekte tereddüt ettim. Burada sevdiğim bir çok kişiyi bırakıyordum. Emma'yı bile özleyecektim. Bana o kadar kötü davransa da ilk başlarda harika biriydi. Benim en iyi arkadaşımdı.
Mia'yı da özleyecektim. Ki gerçi onu hala özlüyordum. O da eskiden benim en iyi arkadaşımdı. Biricik dostum, hatta kardeşimdi. Ama bana yaptıklarını asla unutamıyordum. Nasıl unutmamı bekleyebilirsiniz ki? Çok fazla acı çektim. Her türden. Ve bunlar bir günde unutulabilecek acılardan değildi.
Sally ve Drake ile de pek iyi vakit geçiremesekte onlarda arkadaşlarım sayılırdı.
Charlie'ye gelirsek, sanırım en çok onu özleyecektim. Tek gerçek aşkımı. Canımı ne kadar yaksa da kalbim ona her zaman açıktı. Beni ilk öpüşünde o kadar mutlu olmuştum ki, hayatta bunu anlatacak hiç bir kelime yoktu. Bunu sadece yaşamak gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Bir Şey
Teen FictionŞu ana kadar yaşadığını sanan Scarlett, Londra'ya taşındığında aslında hayatının daha yeni başladığını bir süre sonra anlar. Ve elbette ki bu hayatın da zorlu yanları vardır. Scarlett ise bu zorluklara göğüs gererek aşmaya çalışmaktadır.