8. Bölüm: ILLE DE AŞK

244 21 2
                                    

Multimedya :Mustafa Ceceli Ille de aşk

Savaş hala gelmemişti bende dersten çok sıkıldım ve bu sefer de defterime resim çizmeye başladım.
Resim konusunda yeteneğim olduğu için okul yarışmalarında hocalar hep beni girmem için zorlarlar.
Defterimin en arka sayfasını açtım ve Savaşı çizmeye başladım.
Yanımda olmasa bile herşeyini ezberlemiştim.
Saçları kahverengi, burnunda ki piercing bir insana bu kadar yakışır, koyu kahverengi gözleri beni içine çeken bir büyüye sahip, hele ki o gamzeleri belediye çukuru gibi ölürsem beni o gamzelere gömsünler. Klasik erkek tipi değil bu özellikler,çoğu erkek de olabilir ama Savaş onlardan çok farklı, çok yakışıklı. Neyse sanırım biraz fazla abarttım...
Öksürme sesini duyunca kafamı hafifçe yukarı kaldırdım.
Ve gördüğüm kişiyle rezil oldum. Neden hep rezil olan benim ya üzerimde nasıl bir şanssızlık var.
He bu arada kimi gördüğümü söylemedim dimi? Kim olabilir sizce... tabi ki Savaş. Yoksa deminden beri mal mal bakmazdım.
Kendime geldim ve elimdeki kalemi bıraktım. Defterin kapağını da kapatacakdım ki Savaş elimi tuttu.
Allah'ım öldüm de cennete mi düştüm?
Elime dokunduğunda kalbimin ritmi hızla atmaya başladı.
Savaş da fark etmiş olacak ki yavaşça elini çekti ve gülümseyerek "Gerçekten çok başarılısın, resmi çok beğendim." dedi.
Bende "N-ne yani kızmadın mı?" dedim.
O da kahkaha attı ve; "Neden ki bence benden yakışıklı çizmişsin."dedi.
Bende küçük bir kahkaha attım sonra "Savaş gerçekten çok komik birisin." dedim ve beraber gülmeye başladık.
Ders zilinin ne zaman çaldığını duymamıştım ve sınıfa baktığımda bizi izleyen bir adet Duru'yu gördüm.
Bize bakıp gülüyordu. Dalga mı geçiyor yoksa bizim için çok mu seviniyor bilemedim ve çok merak ettiğim için Duru'ya bakıp "Noldu ln niye gülüyorsun?" dedim şaka yaparak.
Duru'da bizi işaret edip "Lan siz çok tatlısınız, çok yakışıyorsunuz, hiç ayrılmayın."dedi.
Duru'dan bu lafları duyunca hem şaşırdım hem de çok utandım.
Düşünsenize ya, yanımda ki sevdiğim adam şuan bizi yakıştıran en yakın arkadaşıma aşık ve bizim sevgili olduğumuzu sanıyor...
Gerçekten şuan Savaş kesin içinden dalga geçiyordur. Suratına bakamıyordum.
Duru'ya hala cevap vermediğimi fark ettim ve kafamı kaldırıp "hıhı aynen." Diye sessizce mırıldandım.
Tüm cesaretimi toplayıp Savaş 'a baktığımda gördüğüm surat ifadesiyle şok oldum diyebiliriz.
Çok üzgün duruyordu. Ama neden? Benim için mi?

Ahh ben ne saçmalıyorum. Kesin Duru'nun bu lafı demesine üzülmüştür. Prensesi onu başka bir kızla yakıştırdı ya. Neyse e...
Ayağa kalktım ve Duru'nun yanına doğru ilerledim. Yanına gidince "Sevgilimiz olduğundan beri birbirimizle vakit geçirmiyoruz ne dersin bu dersi ekip bir yere gidelim mi?"dedim mutlu gözükmeye çalışarak. Sevgiliymiş aman ne sevgili çakma romeo nasıl da kaptırdım kendimi ben ya..
Duru bana o çılgın bakışını attı ve "Neden hep beraber gitmiyoruz? "diye sordu. Ben de Savaşla Toprak kavgalı oldukları için yalandan bir bahane buldum "Tamam Duru sen sevgilinle git demekki benimle tek kalmayı hiç istemiyormuşsun."dedim. Inşallah şimdi vazgeçer diyerek kollarımı birbirine bağladım ve kafamı başka yere çevirip "hıhh"diye ses çıkardım.
Trip atıyormuş gibi yapıp Duru yu caydırmam gerekiyordu.
Duru da bu halimi görünce "Hayır yanlış anladın. Kardeşim tamam bırakalım bu odunları ikimiz gidelim." dedi.
Moralimi hemen yerine getirmesine bayılıyorum ya, zaten gerçekten trip atınca iki dakika da gönlümü alıyor hep.

Savaş bize şaşkın şaşkın baktı ve "Odun."deyip kahkaha attı. Bende kahkaha attım.
Duru ya sarıldım ve "Hadi o zaman istanbul sokakları bizi bekler."dedim.
Bu sevincimizi kursağımızda bırakan şey ise öğretmenler ziliydi hemen cüzdanımızı alıp kaçmamız lazımdı.
Zaten bizde öyle yaptık.
Ön tarafta güvenlik olduğu için arka taraftan tellerin üzerinden atladık.
Çantalarımızı sınıfta bıraktık o yüzden kaçmamız kolay oldu.
Ikinci bahar restoranına taksiyle gitmeye başladık.
Hala taksideyken Duru'ya döndüm ve "Toprakla sizi bugün hiç beraber görmedim noldu aranız mı bozuk?" Bu kelimemden sonra Duru'nun yüzü düştü ve "Yani biraz bozuk gibi. Benden birşeyler saklıyor ve Savaş'dan uzak durmamı istiyor." dedi.
Tabi ya artık her şeyi anlamıştım.
Toprak, Savaş'ın Duru'yu sevdiğini öğrenmişti ve Duru'yu ondan uzak tutmaya çalışıyordu.
Duru suratıma şüpheci bakışlar atarken bir yandan da taksiciye ücreti ödüyordu.
"Ecemsu sen benden birşey gizlemezsin dimi?" diye sordu.
Bende biraz tedirgin oldum ama bunu söyleyemezdim Savaşın söylemesi daha uygun olurdu bu yüzden "N-ne saklayacağım canım."diyerek geçiştirdim. Gözlerimi kaçırdığım için bir an Duru şüpheyle baktı. Ama ustelemedi.
Taksiden indik ve restoranta giriş yaptık.
Güzel bir masaya oturduğumuzda garsona siparişleri verebilirdik artık.
"Ben bir spagetti istiyorum."dedi Duru.
Bende spagetti istedim ve içecek olarak da kola. Garson siparişleri yazıp gitti.
Duruyla yemeğimizi yerken uzun süre sohbet ettik.
Tatlılarımızı yerken telefonum çaldı.
Numara kayıtlı değildi bu yüzden daha fazla meraktan ölmemek için açtım.
"Alo kimsiniz?"
"Ben Savaş Ecemsu nerdesiniz?" dedi.
Inanmıyorum Savaş benim numaramı nerden bulmuştu. Bu soruyu çok sormak istesemde yanımda Duru olduğundan bunu yapmam olmazdı. Yoksa sevgili olmadığımızı hemen anlardı.
"Alo Ecemsu orada mısın?" deyince kendime geldim ve
"Evet aşkım burdayım ikinci bahar restoranındayız. Bir şey mi oldu?"
Savaşdan ses gelmeyince onunda şaşırdığını fark ettim. Savaşa aşkım demek zorundaydım çünkü Duru böyle şeylere çok dikkat eder.
Savaş "Peki anladım, Duru yanında. Ben geliyorum sizde toparlanın bir yere gidelim."dedi.
"Tamam bekliyoruz seni o zaman. Istersen toprağı da çağır?"
"Ecemsu bence hiç onu falan çağırmayalım aramızda tatsızlık çıkmasın şimdi."dedi.
Bende fazla üstelemedim ve görüşürüz diyip telefonu kapattık.
Duru bana baktı ve"Savaş mıydı o? Ne dedi Toprağı da çağıracakmıymış?"
Hayır anlamında kafamı salladım.
Duru telefonumu aldı ve bir yeri aramaya başladı.
"Noldu Duru kimi arıyorsun?" diye sordum.
Duru "Birini aramıyorum sadece savaş sende niye kayıtlı değil onu merak ettim."deyince ne diyeceğimi şaşırdım.
Aklıma gelen en mantıklı şeyi söyledim "Benim rehberim silindi ya Savaşın numarası da silindi bende şimdi kaydedicektim." Dedim.
Duru da tamam dedi ve Savaşın numarasını aradı. Duru hapörleri açtı ve ikinci çalıştan sonra Savaş "Efendim Ecemsu?"dedi.
Hayır ya inşallah Duru anlamaz bir şey.
"Sevgilin yanımda ben Duru." dedi.
Savaş "Ne oldu? " diye sorunca Duru
"Toprağı da çağıracağım aranızdaki meseleyi bugün halledin öyle takılalım."dedi.
Savaş "Asla olmaz." diyerek net bir cevap verdi.
"Savaş beni sinir etmeyin barışın işte. Valla kızlar bile bu kadar trip atmıyor birbirlerine ya." dedikten sonra telefon ucunda ki çaresiz kalan savaşın cevabını beklemeden kapattı telefonu. Durunun hep yaptığı şeydir bu zaten.
Telefonu bana uzatıp masanın üstündeki peçeteyle ağzını sildikten sonra kalkmak için hazırlandık. Garsondan siparişi istedikten sonra dışarıya çıkıp savaşı bekledik. Toprağı almadan gelmez sanırım.
Derken.. Korna sesiyle bir kez daha uzaklaştım öbür dünyadan. Gözüm hemen ön koltuğa kaydı. savaşın yanı. Toprakla beraber gelmişlerdi. Duruyla birbirimize bakıp güldük. Arabanın arka kapısını açıp koltuğa yerleştim. Toprağın durunun kolundan tutup kenara çekmesiyle özel bir şey konuşacaklarını anladım. Aslında bir yandan merak etmiyorum da değil. Ama zaten kısa süre sonra arabaya bindiler. Durunun güler yüzlü olması çekmişti dikkatimi şimdiden. Arabaya bindiklerinde ikiside gülüyordu. Duruya baktığımda bana göz kırpması barıştıklarını anlamama yardımcı olmuştu. Savaş" hadi gidiyoruz! kemerler takılsın!" diye gülerek el frenini çekti. toprağın radyoya basmasıyla mustafa ceceli ille de aşk şarkısını duymamız yeterli olmuştu aslında. Birbirimize bakıp şarkıya eşlik ederek yola devam ettik..

*************

--Savaş'dan--

Müdür yardımcısı beni odasına çağırdığında gayet rahatdım. Hızlı adımlarla odasına doğru giderken bende onu takip ediyordum. Sonunda odasının kapısını açtığında geçmem için geri çekildi. Bende hiç beklemeden içeri geçip müdürün karşısına oturdum.
Bana ters ters bakıp derin bir nefes alıp verdi. Konuşmasına başlayacağı anlamına geliyordu sanırım.
"Sen kendini ne sanıyorsun?  Okuldan kaçmak ne demek serseri? Ayrıca dün ben sana demedim mi teneffüste yanıma gel diye niye gelmedin? "

Bunun yüzünden mi çağırmıştı bu dangalak kadın beni buraya.
"Hocam okuldan kaçtım evet ama ilk gündü zaten. Ayrıca öğleden sonra kaçtım. Önceki derslere girdim. Dün de sizin yanınıza gelmeyi unutmuşum. "
Unuttum mu tabi ki hayır. Bilerek gitmeyip Toprakla basketbol maçı yaptım.

"Önceki derslere girdin demek! Onlara da girmeseydin yavrum yorulursun maazallah! "

"Hocam dalga geçmeyin. Siz de gençken kaçmışsınızdır eminim ki. Bu seferlik affedin. "

"Ne? Oğlum sen delirdin mi? Bu özgüven sana nerden geliyor? Beni buna mecbur bıraktın. " diyerek önünde duran telefonu alıp bir kaç tuşa tikladi.

"Hocam ne yapıyorsunuz? "

"Babanı arıyorum tabiki de. "

Hocanın dedigiyle hemen ayağa kalkıp elinden telefonu çektim ve kapattım.

"Hocam ne gerek var babamı aramanıza? Hem konturunuz gider. Siz hiç merak etmeyin ben eve gidince babama söyleyip kendimi dovdurturum. Bir daha da yapmam tamam mı? "

Müdür şok olmuş bir şekilde bana bakarken ben kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum.
"S-sen nasıl bir öğrenci -"

Işaret parmağımı müdürümüzün dudağına götürüp konuşmasını engelledim. Bu kadın gerçekten beni sinir ediyordu.

"Biliyorum hocam. Gerçekten cok yakışıklı bir öğrenciyim. Siz de en güzel kadın müdürümüzsünüz. Ayrıca yeni saç renginiz çok güzel olmuş. "

"Ne? Aa evet yeni boyattım. Belli oluyor mu gerçekten? Ay teşekkür ederim. Aslında kuaforumu değiştirdiğim için biraz tedirgindim. Ama demek ki güzel olmuş. Tamam çocuğum sen sınıfına git. Bir daha böyle birşeyi yapma tamam mı akıllı çocuğum. Hadi çıkabilirsin odamdan."

Bu kadınların çenesi beni öldürüyor. Kapıyı açıp bir an önce çıktım odadan. Bu kadını kandırmak gerçekten çok kolaydı. Zaten mini mini etekler giyip bizim okuldaki bazı çocukları ayartmaya çalışıyormuş diye duymuştum. O yüzden bir suç islersem kurtulmam kolay olurdu bu kadın sayesinde.

Sınıfın önüne geldiğimde zil çalmıştı. Bende direk içeri girdim. Sırama ulaştığımda Ecemsunun resim çizdiğini gördüm. Ama bu resimdeki bendim! Şoka girmiş ona bakarken gerçekten çok yetenekli olduğunu da görmüş oldum. Resme kendini o kadar kaptırmıştı ki beni fark etmedi bile. Bende fark etmesi için yalandan bir kaç kere öksürdüm. O da kafasını yukarı doğru kaldırıp bana baktı. Gözleri kocaman olurken yanakları kızarmıştı ve dudağını ısırmıştı. Bu hareketleri yutkunmama neden olurken dikkatimi dağıtmak için Ecemsunun yanına oturdum. O defterini kapatmaya yeltenirken elinden tuttum. Ama bana öyle bir baktı ki içindeki aşkı sevgiyi görmemek elde değildi. Bu kızı uzemezdim. Elimi yavaşça çekip başka tarafa çevirdim kafamı.
"Gerçekten çok başarılısın resmi çok beğendim. "

"Ne yani kızmadın mı? " diye sordu.

"Saçmalama neden kızayım? Hem bence benden yakışıklı çizmişsin. "

Ecemsuyla kahkaha atarken karşıda bizi izleyen bir adet Duruyu görmüştüm. Gülüyordu. Yanımıza yaklaşıp "Ya siz çok tatlısınız. Hiç ayrılmayın. " dedi.
Durunun lafıyla kaskatı kesildim. Hiç mi sevmiyordu hiç mi kıskanmıyordu beni? Ben olmayacak bir dua için boşuna mı bekliyordum? Ecemsuya baktığım da kafası yerde elleriyle oynuyordu. Bana dönüp baktığında gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Kendimden gerçekten nefret etmiştim. Beni sevmeyen biri için boşuna çırpınıyordum. Ve Ecemsuya işkence ediyordum. Şuan ne kadar üzülmüştür Durunun bizi yakıştırmasına. Işte ben böyle lanet bir adamdım. Yapmam gereken Durudan vazgeçip Ecemsudan özür dilemekti. Gerisi şimdilik önemli değildi...

Arkadaşlar kusura bakmayın çok geciktirdim. Bu bölüm az oldu çünkü okul sınavları üstüste gelince zaman ayiramadim
Sizi seviyorum beğenip yorum yapmayı unutmayın!!!

Soğuk Esen Rüzgar (Tamamlandı)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin