12. Bölüm: Kartopu Savaşı

184 13 0
                                    

Multimedya: Duru ve Toprak temsili

---------Ecemsu'dan------------

Pencereden gözümün içine içine giren güneşle sinirle ovuşturdum gözlerimi.
Saat kaçtı? Neredeydim? Dün bana en son ne oldu? hiçbirşey bilmiyordum.
Burnuma doğru birinin nefesi değiyordu. Kesin jelibondur. Jelibon benim köpeğimin adı. Kurt köpeği mavi gözlü beyaz renkli bir köpek ve benim herşeyim. Ara da sırada yanıma gelip uyandırır beni. Gözlerimi son bir kez daha ovusturdum ve gerinerek açmaya çalıştım. Tek elimle de jelibonun suratını sevmeye çalışıyordum. Bir dakika ya neden jelibonun tüyleri yok? Bu kadar pürüzsüz?
Gözlerimi aniden açtım. Yo-yo-yok artık ben hala rüyadayım herhalde.
Imkansız böyle bir şey. Savaş benim odamda! benim yatağımda!  benim yanımda uyuyor olamaz! 
Kaşları çatık bir şekilde açtı gözlerini.
Şuan ki pozisyonumuz hiç uygun değildi. Savaşla nerdeyse burun burunaydık dudaklarımızın birbirine deymesi için 6-7 santim vardı. Bacaklarını bacaklarıma dolamıştı.
Ağzımı tam çığlık atmak için açmıştım ki Savaş eliyle ağzımı kapadı ve "Şşşş sessiz ol! Tabi babana yakalanmak istemiyorsan! " diyerek bacaklarını çekti üzerimden.
Ben hala gözlerim kocaman açılmış bir vaziyette duruyordum.
Savaş yavaşça elini ağzımdan çekti ve "Şimdi iyi dinle beni bir daha anlatmayacağım." dedi ve derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti "Dün gece yaşadıklarını az buçuk hatırlıyorsundur. Yani en azından Emirle olanları. Barda baya içmiştin ben de Duru haber verince seni almaya geldim. Tabi bir adamla kavga ettik onu boşver. Seni yine kucağımda taşıdım. Sen hep böyle uyuyacaksan biraz zayıfla lütfen zor taşıyorum seni. Eve seni bırakmaya geldim seni yatağa yatırmamla baban geldi ve Esra teyze burda kalmami söyledi. Hepsi bu. " diyerek yutkundu. Boğazı kurudu büyük ihtimalle.
Dün ben neler yaşamışım öyle. Herşeyi kabul ettim ama Savaşın bana zayıfla demesine çok sinirlenmiştim. Gayet formunda bir kızım ben. Savaş a sinirle bir o kadar da fısıltıyla "Ben kilolu değilim bir kere sen güçsüzsün."dedim.
Savaş küçük bir kahkaha attı ve "Neyse tamam bu günlük senin dediğin olsun. Yunus amca ne zaman işe gider? " dedi.
Yatağımın yanındaki çekmecenin üstünden telefonumu alıp saate baktım. Saat şuan 10:30 du. Babam yarım saat önce çıkmış olmalı. Ama savaş a hala sinirli olduğum için bir oyun oynamak istiyorum.
Sinsice gülüp "Bir saat sonra gider."dedim.
Savaş karnını tutarak "Ama acıktım ben bir saat daha nasıl beklerim? " dedi.
Bende ayağı kalkıp "Tamam ben kahvaltı getiriyorum sende yatağı topla ve odayı havalandır. Kapıya biri eğer vurursa saklan çünkü babam işe gitmeden önce hep bana bir öpücük verir." dedim ve Savaşı o korkuyla bırakıp mutfağa gittim.
Hatice teyze ye (hizmetli) kahvaltı tepsisi hazırlamasını rica ettim. O tepsiyi hazırlarken bende telefonumla sosyal medyada takılmaya başladım. Gözüme emirin gece 04:00 de paylaştığı şey takıldı.

Bak yine bir gün daha uykusuzum. sen şuan mışıl mışıl uyurken ben hâlâ seni düşünüyorum. Mavi gözlerinin sevinçle parladığı zamanları. Halbuki fotoğraf makinesi gülüşünü görür diye ondan bile kıskanırım seni.

Gerçekten Emir beni çok seviyor olmalı. Yazdığı şeyler ne kadar hoş olsada beni sinirlendiriyordu. Emir e hiç o gözle bakmadım ben Savaşa aşıktım hâlâ da öyle. Aşık olmak onu beğenmek değildi. Tam olarak aşkı şuan ben yaşıyordum sanırım. Savaş beni sevmediği halde başkasını sevdiği halde her gördüğümde kalbimin atışı hızlanıyor onun mutlu olduğu zamanlar nasıl da mutlu oluyordum. Savaş üzüldüğünde nasıl da kalbim feryat ediyordu onu teselli edebilmek için. Bilmiyorum her zaman içimde bir umut var. Bir gün Savaş Duru yu unutacak ve beni sevecek. Bu umuda tutunarak ayakta kalabiliyordum.
Gözümden bir damla yaş akacakken elimle hemen sildim.
Hatice teyze yanıma gelip "Kahvaltıyı hazırladım kızım ben mi getireyim odana?" dedi.
Kafamı 'evet' anlamında salladım ve "10 dakika sonra getirebilir misin hatice teyze biraz yukarıda işim var da?" dedim.
Hatice teyze "Tabi olur kızım. " dedikten sonra yanağına bir öpücük kondurdum ve üst kata çıktım.
Evet Savaş bey sen misin bana kilolu diyen.....
Odamın kapısının önüne geldim ve kapıyı tıklattım. Içeriden 'ha s**tir' diye Savaşın sesi gelince gülmemek için kendimi zor tuttum.
Telefonumu çıkardım ve kamerayı açtım.
Sesimi kalınlaştırarak erkek sesine benzetmeye çalıştım ve "Ecemsu kızım girebilir miyim? " diye konuştum.
Içerden ilk başta ses gelmedi ama sonradan gelen ses dudaklarımı birbirine bastırarak gülmemi engelledi. "Ay babacığım müsait değilim sen git işe geç kalma." dedi Savaş sesini çok şirin bir kız sesine çevirerek.
Kapıyı yavaşça açtım. Savaşın kalp atış seslerini kapının arkasından duyabiliyordum. Nasıl korktu ya kıyamam. Bence bu kadar yeterli.
Savaşın karşısına geçip 'süpriz' diye bağırdım ve kamerayı durdurdum. Tabi videoyu kapatmadan önce Savaşın o şaşkın ve korku dolu bakışlarını çekip kapattım.
Savaş korku dolu gözlerini sinirli bir hale çevirdi ve "Gerizekalı ödüm koptu." dedi.
Daha fazla kendimi tutamayıp hunharca gülmeye başladım. O kadar güldümki bir kaç damla gözyaşı gülerken firar etti gözümden.
Savaş bana doğru yaklaşıyordu. Şuan o kadar sinirli bakıyordu ki kendimi şuan kırmızı gören boğanın karşısında gibi hissettim.
Savaş bana yaklaşırken bende geriye doğru gidiyordum. En sonunda yatağa ayağımın çarpmasıyla küçük bir çığlık atıp olduğum yerde kalakaldım. Savaş bir adım daha atınca yatağa düştüm sırt üstü. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? bilmiyorum ama kalbim birazdan dışarı fırlayacak gibi atıyordu.
Savaş üzerime doğru eğildi. Şuan gerçekten çok korkmaya başladım.
Ellerimi yüzüme koydum ve "Savaş dur yapma istemiyorum." dedim.
Savaş üzerime biraz daha eğildi. Gözlerimi ellerimle sıkıca kapattım. Korkudan titriyordum şuan resmen.
Neden bu kadar heyecanlanıyordum.
Üzerimden ağırlığın kalkmasıyla gözlerimi açtım. Savaş komidinin üzerindeki telefonunu almış bana pispis sırıtıyordu. Şaşkın bakışlarla ne olduğunu anlamadan fotoğrafımı çekti.
Savaş kahkaha atıp "Şimdi ödeştik işte. Ne yapacağımı düşündün de bu kadar korktun?" diyerek çektiği fotoğrafı bana doğru gösterdi.
Gerçekten baya korkmuş ve bir o kadar da şaşkın gözüküyordum fotoğrafta. Yanaklarım kızarırken "Ne düşüncem be. Çok ağırdın kaç kemiğimi kırarsın diye korktum." dedim yalanlayarak.
Savaş 'tabi tabi' diyerek elindeki telefonu çeviriyordu.
Telefonu elinden kapmaya çalıştım ama benden hızlı davranıp kaptırmadı.
"Ben biliyorum senin istediğini ama öyle bir şeyi şuan yapamayız. "
"Ne- ne diyorsun sen be? Ne istiyormuşum senden? " diye çıkıştım.
"Noyo bono sovmoyorson? Oslondo dodoklorom çok gozoldor. " dudaklarını öne doğru uzatıp söylediği kelimeleri anlamaya çalıştım. Ne yapıyordu bu?
"Dün yaptıklarını unutmuş olamazsın Ecemsu Tezer. "
"Ne? "
"Boşver sonra anlatırım. Acıktım kahvaltı yapalım. "
Anlatacağı şeyi pek de onemsemeyip bende bir an önce kahvaltı yapmak istiyordum. Ama ilk önce yapmam gereken bir şey vardı.
Savaş a masum bakışlarla "Tamam onu boşver şimdi. Savaş özür dilerim. Hadi sil fotoğrafı ben de videoyu silicem." dedim.
Savaş sanki bu anı bekliyormuş gibi hiç yüz ifadesini değiştirmeden "Kuru bir özürle olmaz ki öyle şeyler." dedi.
Savaş a heyecanla "Ne istiyorsun çabuk söyle." dedim.
Savaş "Benimle maç izlemeye geleceksin kahveye." dedi. Ağzım açık ona bakakalırken pek de zor bir şey değil diye düşündüm. Teklifini kabul edecektim.
'Tamam kabul. ' dedim ve o sırada hatice teyze geldi elinde tepsiyle.
Kahvaltı gerçekten nefis gözüküyordu.
Savaşla önümüze çektik tepsiyi ve hiç nasıl yediğimizi umursamadan yemeklere saldırdık.

Soğuk Esen Rüzgar (Tamamlandı)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin