15. Bölüm: Ayı

125 8 0
                                    

Ecemsudan...

Yılbaşı gecesinden sonra baş ağrısıyla beraber, yatağımda yorganın bile altına girmeden uzanmışım. Saat 8 gibi kalktım ve elimi yüzümü yıkayıp bilgisayarımı alıp yatağımın üstüne oturdum. 5 dakika sonra annemin merdivenlerden çıktığını duydum. Hemen bilgisayarı yatağımın altına telefonumuda hemen yorganın altına sokup kafamı yastığa koydum ve uyuyor taklidi yaptım. Annemin içeri girmesiyle uyuyor gibi sağa döndüm. Annem yanıma gelip ilk başta bilgisayarımı sonra da yorganı çekip telefonumu çıkarttı. "Kalk hadi uyandığını biliyorum! Bir şaka 10 defa yapılmaz. Farklı taktikler ara istersen" Dedi ve aşaği indi gülerek. Bende döndüm ve masadaki telefonuma tekrar uzanıp savaşa mesaj attım. "GÜNAYDIN.."

Beş dakika geçmeden hemen geri mesaj geldi. "Günaydın. Nasılsın?"

"Iyiyim sağol sen?"

"Iyi bende. 2 saat sonra dışarı çık!"

'Cumartesi günü bugün. Nereye götürecek acaba? Ayyy.' Diye kendi kendime konuşurken hemen yorganı üstümden atıp terliklerimi giydim ve aşağı indim. Hizmetli abla kahvaltıyı hazırlamıştı bile. "Günaydın herkese.."

Diyerek masadaki ilk başta annemi sonra da babamı kocaman öpüp yerime geçtim. "Günaydın uykucu." Dedi annem gülerek. Bende gülüp babama "baba yaa! Annem bilgisayarımı almış!" Diye annemi şikayet ettim. Babam anneme döndü. Tam 'ecemsuya bilgisayarını geri verir misin.' Diyecek zannederken "aferin karıcığım." Dedi kahkaha atarak. "Oo baba!" Dedim ve kahvaltıya eğlenceyle devam ettik.

"Herkese afiyet olsun!"

"Kızım ne çabuk doydun."

"Baba iki saattir yiyoruz doydum Elhamdurillâh."

Merdivenlerden çıkarak hemen odama geçtim ve savaşa mesaj atarken üstüme bir şeyler baktım.

'Savaş neredesin?'

'Evdeyim biraz sonra çıkacağım seni almaya. Hazır ol!'

"Of yaa nereye gideceğiz?" diye yine kendi kendime konuşurken giysi odamın karşısında durmuş ne giyebileceğime baktım. Ciddi anlamda hiç bir şeyim kalmamıştı! Bir tane kot pantolon, gri kazak, hardal sarısı sıfır kol mont, siyah dolgu topuklu bot giyip saçlarımı düzleştirdim. Eyelinerımı ve hafif bordomsu rujumu sürdüm ve sonra salona indim. "Anne! Baba! Ben arkadaşlarla dışarı çıkıyorum."

"Kızım baban gitti. Ara istersen öyle çık!"

"Anne izin vermez ya aramıyim şimdi." Dedim ve botlarımı alıp dışarı çıktım. Dışarı çıktığımda savaş hâlâ yoktu. Telefonumu alıp savaşı aradım.

Aranıyor...
Savaşım!..

"Alo? Nerdesin. Ben çıktım."

"Ecemsu ben şimdi **** kafenin oraya gidiyorum sen de gel oraya." Dedi ve kapattı telefonu.

"Kafe mi? O kadar hazırlandım kafeye mi gidiyoruz şimdi." Diye söylenirken bu soğuk hava da yürüttü beni. "Ne var şimdi arabanla beni alsan da öyle gitsek beraber!"

Derken kafenin önüne geldim ve içeri girip savaşı aradım. Hiç bir koltukta oturmuyordu. "Dalga mı geçiyorsun benimle sav...aş. savaş?"

Diye arkamı dönüp çıkacakken savaşa çaptığımı fark ettim. "Seninle dalga geçiyorum. Çünkü seni seviyorum.." dedi ve arkasını gösterdi. Çoğu arkadaşını toplamıs ve hatta tanımadıği kişiler bile vardı. İki kişi elinde büyük bir afişi açtı ve üstünde ki kendi yazdığı duygulari okudu gözlerime bakarak; o arada soner sarıkabadayı taş isimli şarkısı kafeden çalınıyordu.

Soğuk Esen Rüzgar (Tamamlandı)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin