"Raiden, abartıyorsun. Sadece bir rüyaydı, hepsi bu kadar!"
Belki de bir saattir aynı cümleyi tekrarlıyordum. İkizim ise inatla beni dinlememeyi tercih ediyordu. Deli gibi oradan oraya koşturuyor, eline aldığı bir bloknota sürekli bir şeyler yazıp duruyordu. Hareketleri o kadar canlı, o kadar hızlıydı ki, gözlerim daha fazlasını kaldıramayınca ona bakmayı kesip pencereye yönlendirdim bakışlarımı.
"Ah Raine, ah benim sevgili kardeşim! Bir kere daha anlatsana, lütfen."
Defalarca anlattırmıştı zaten, neden bir kez daha duymak istiyordu ki?
"Raiden, saatlerdir uyanığım. Dolayısıyla rüyanın devamı sayılabilecek bir şey görmedim, ya da hatırladığım yeni bir şey yok. Sana en son ne anlattıysam hepsi bu."
Elindeki kalemin arka kısmını dişlerken gözleri kısıldı.
"Bir kere daha."
Başımı iki yana sallayıp oturduğum yerden kalktım ve pencere kenarına doğru yürüdüm. Bu kez ikizimin yüzüne bakarak anlatmayacaktım. Çünkü bunu yaptığımda bana çok tuhaf bakıyordu ve ben de irademi sağlam tutmakta zorlanıyordum.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Sonbaharın gelişini müjdeler gibi, yumuşak seslerle cama vuruyordu.
"Pekâlâ, anlatacağım ama son kez. Çünkü cidden çok sıkıldım bu durumdan."
"Tamam. Son kez."
Gözlerimi yumdum ve konuşmadan önce derin bir nefes aldım.
"Rüyamda bilmediğim bir şehirdeydim. Andhoras'a ait olan şehirlerden biri değildi, bundan eminim. Yakıp yıkılmış, tahribata uğramış bir yerdi. Gökyüzü uğursuz bir karanlığa teslim olmuştu.
Çoğu moloz yığınlarına dönüşmüş olan binaların birine doğru adımlarken bir adam gördüm. Genç bir adam. Yüzünü saklıyordu. Etrafta kimsecikler yoktu ama buna rağmen telâş içerisindeydi ve sanki bir an önce oradan ayrılmak ister gibiydi.
Koşarak peşinden gittim. Zira ben de korkmaya başlamıştım. Yalnız kalmak istemiyordum.
Dar sokakların birine girdi ve ben nefes nefese kalmış bir hâlde aynı yöne doğru döndüğümde orada olmadığını gördüm. Onu kaybetmiştim.
Sessizlik ve hiç kimselerin olmayışı korkumu giderek artırdı. Orada bir başıma kalmıştım. Kim bilir gece iyiden iyiye çöktüğünde nelerle karşılaşacaktım?
Üstelik üşüyordum. Hava buradaki gibi değildi. Oldukça soğuktu, hiç bitmeyen bir kış vardı sanki orada.
Kollarımı bedenime dolayıp tekrar geldiğim yere doğru döndüm," başımı çevirip Raiden'a baktım. Âdeta ilk defa duyuyormuş gibi beni ilgiyle dinliyor ve de izliyordu.
"Sonrasını hatırlamıyorum. O kısımda bir kopukluk var.
Bir anlığına her şey silindi ve tekrar kendimi rüyanın içerisinde bulduğumda, az önceki yere nispeten daha sıcak ve daha korunaklı bir yerdeydim. Yürüdüğüm zemin ve duvarlar kabaca inşa edilmiş, pürüzlü maddelerden yapmaydı.
Bir yerlerden de akan suyun şırıltısını duyuyordum. Yalnız olup olmadığımı anlamak için bir şeyler söyledim boşluğa doğru. Sesim yankı yaparak tekrar bana döndü.
Ayağımın altında sivrilen taşlar beni rahatsız etse de, yürümeye devam ettim. O kadar çok yürüdüm ki, sonunda gücümün tükendiğini hissedip yere çöktüm ve sırtımı taş duvarlara dayayıp bir müddet bekledim.
Gözlerim kapanmak üzereydi. Bedenim anîden soğuk bir ortamdan sıcak bir yere geçtiğim için irkilerek bir tepki verdi fakat sonrasında gevşeyip beni rahatlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş (Düzenleniyor)
Science FictionNew York Araştırma Merkezi'nden bir bilim adamı, çok sayıda "Tasarım Bebek" oluşturarak Dünya'nın bundan böyle çok daha yaşanılası, huzur ve refah dolu, her türlü hastalık ve felâketten uzak bir yer olmasını istiyor. Ama işler umduğu gibi gitmiyor...