Çok yakınımızdan gelen, Koah hastalığına yakalanmış gibi öksüren birini duyduğumuzda irkilerek geri çekildim. Deick hemen Jasen'in arkasındaydı, öksüren o muydu? Bir dakika! Tasarımlar hastalanmazlardı ki!
Ama gözlerimi kırpıştırıp yeniden baktığımda bunu bilerek yaptığını gördüm, hâlen öksürürken bana kaş göz hareketi yapıyordu, hafifçe sağa doğru eğilince bunun nedenini anladım.
Kaen, Jasen ve beni izliyordu! Ve kesinlikle Jasen'a olan bakışları dostça değildi!
Bize doğru hareket ettiğini görünce telâşa kapıldım, çoktan elim ayağım birbirine dolanmaya başlamıştı bile! Jasen de bana soran gözlerle bakıyordu, nasıl bu kadar rahat olabiliyordu?
"Kız kardeşimi bırak," Kaen dişlerini sıkarak konuşmaya başladığına göre gerçekten sinirlenmişti. Bu iyiye işaret değildi. "hemen!"
Jasen'in bir şey yapmasına gerek kalmadan ben kollarının arasından çıkmıştım zaten. Hiçbir şey olmamıştı ama ben yine utançtan yerin dibine girmişim gibi hissediyordum.
Ağabeyim beni kolumdan tuttu, arkasına dönerek kalabalığın içine doğru yürümeye başladı. Beni de yanında sürüklüyordu, sanki ben onun sözünü dinlemeyen küçük bir kız çocuğuymuşum gibi...
"Kaen kolumu bırak," dedim sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla. "Rhilinler'in dikkatini çekiyoruz."
Bana aldırmadı ama parmaklarını biraz gevşetti. Biraz önceki durduğu yeri geçmiştik, beni nereye götürüyordu?
"Kaen ne yapıyorsun? Hadi oraya geri dönelim. Bak daha seremoni de bitmedi."
Aniden bana doğru dönmesiyle ona çarptım. Bana sanki ona ihanet etmişim gibi bakıyordu.
"Doğru söyle, burada kalmak istemenin nedeni oydu, değil mi? Düğün falan bahaneydi. Sen sırf onun için burada kalmak istiyordun."
Sesi de tıpkı bakışları gibi beni dolaylı yollardan suçluyordu. Hislerim artık dışarıdan bakan biri tarafından anlaşılıyor muydu yani?
Koşar adım gelen ayak seslerini duyana dek tek kelime bile etmedim. Ne söyleyecektim ki? Ona bazı şeyleri itiraf etsem bile beni dinlemeyecekti. Ve de anlamayacaktı, çünkü beni ancak benim gibi olan biri anlayabilirdi.
Koşarak gelen kişinin Jasen olduğunu sessizlik içinde izledik. Bize yaklaştığında yavaşladı, bakışları Kaen'e kilitlenmişti. İki erkeğin bakışları buluştuğunda, o aralarındaki şey her neyse, bunun ateşi aralarında kalan her şeyi yakardı. Yani yine olanların faturası zavallı bana kesilecekti!
"Apar topar Cyra'yı götürmek de ne demek oluyor? Ne yapmaya çalışıyorsun sen?"
Ah, Jasen... Keşke Kaen'e meydan okumasan... Olacaklardan korkmaya başlamıştım. Endişe her yerimde kol geziyordu.
"Bu seni ilgilendirmez! O benim kardeşim ve onu korumak da benim görevim!"
Jasen buz gibi bir kahkaha attı, kahve gözleri parlıyordu.
"Benden mi koruyorsun? Ona zarar vereceğimi mi düşünüyorsun?"
Kaen sinirle soludu, hâlen kolumu bırakmamıştı. Alev mavisi gözleri hakikaten de alev almışlardı.
"Senin gibileri iyi biliyorum," diye çıkıştı Kaen, "sırf elim yüzüm düzgün diye istediğiniz her kızın size kul köle olacağını düşünürsünüz. Onları kıvama getirene kadar yapmadığınız şaklabanlık kalmaz, sonra canınız ne istiyorsa onu yaparsınız ve işiniz bitince sanki hiçbir şey olmamış gibi kendi yolunuza dönersiniz. Şunu aklına sok, Cyra'yı sana bırakmam, anlıyor musun? Kardeşime dokunmaya kalkma sakın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş (Düzenleniyor)
Fiksi IlmiahNew York Araştırma Merkezi'nden bir bilim adamı, çok sayıda "Tasarım Bebek" oluşturarak Dünya'nın bundan böyle çok daha yaşanılası, huzur ve refah dolu, her türlü hastalık ve felâketten uzak bir yer olmasını istiyor. Ama işler umduğu gibi gitmiyor...