Lexan'ın insanın içine işleyen bakışları karşısında dik durabilmek için çok çabalamam gerekti. Sanki lacivert gözleri ruhumu okuyordu.
Sessiz geçen dakikaların ardından bakışlarını benden alıp Jasen'e yöneltti.
"Demek öyle?"
"Evet. Yaralıydım ve o hâldeyken bir yere saklanmaktan başka seçeneğim yoktu. Cyra saklandığım yere tesadüfen geldi. O günden beri de birlikte hareket ediyoruz."
Yerdeki halı deseni o anda dünya üzerindeki ilgimi çeken yegâne şeymiş gibi, başımı kaldırmadan bekledim. Kolay kolay kimsenin karşısında ezilip büzülmezdim ama Lexan'ın aurasından öyle güçlü bir enerji yayılıyordu ki, birden bire içimde kaçıp saklanma isteği baş göstermişti.
"Kimliğimizi ona açıkladın mı?"
Sakince dudaklarından dökülen kelimeler beni rahatsız etmişti. Jasen'in de yanımda gerildiğini hissettim.
"Kim olduğumuzu ve hayatımızın amacının ne olduğunu anlatıp anlatmadığımı soruyorsan, evet anlattım."
Lexan arkasını dönüp eski yerine geçti. Oturduğu yerden bize bakmaya devam etti.
"Beni yanlış anlama Jasen ama birkaç gündür tanıdığın birine ki genç kızımızın sıradan biri olduğu besbelli, soyumuz hakkında bilgi vermen ne kadar doğru? Sen zeki birisin. Bazı şeyleri iki kere düşünmen gerekirdi."
Açıkça belirtmese de, benim Vhalax yandaşı olabileceğimi söylemek istiyordu!
"İçin rahat olsun," dedi Jasen, sesi birden sertleşmişti. "Cyra şüphe duyulacak biri değil. Uthia'dan da değil zaten. Oraya Andhalin'den gelmiş. Annesini ve ağabeyini arıyordu, Vhalaxlar onları kaçırmışlar."
"Kaçırmışlar mı?"
Bir süredir sessizce arkamızda bekleyen Kaia'nın gözleri şaşkınlıkla irileşti.
"Evet. Cyra yanıma geldikten kısa süre sonra da yol arkadaşlarını aldılar," inatla Lexan'a bakmayı sürdürdü. "Sanırım Cyra'nın arkadaşlarını ve bizim çocukları kaçıranlar da aynı kişiler. Aynı zamanda ortadan kayboldular. Biz de buraya gelene kadar onları bulmak için uğraşıyorduk."
"Aramayı neden bıraktınız peki?"
Lexan'ın konuşma tarzından hoşlanmadığımı hissetmiştim. Sözcüklerini her ne kadar iç huzuru yakalamış bir insanın dinginliğinde dile getirse de, aslında kavgacı bir tavrı vardı.
"Başımıza birtakım, hoş olmayan şeyler geldi. Ara vermek zorunda kaldık."
"Of, Tanrı aşkına Lexan, onları sorgulamayı bir süreliğine bırakabilir misin? Görmüyor musun, ikisi de ayakta zor duruyor? Biraz dinlensinler, sonra konuşursunuz."
Kaia'nın ses tonu yaramazlık yapan çocuğunu azarlayan bir anneninkine dönüşmüştü.
"Peki, öyle olsun," Lexan kolundaki saate göz attıktan sonra ayağa kalktı. "Yarım saat sonra yemek salonunda olun. Zamanın farkında olmayabilirsiniz fakat dışarıda çoktan gün doğdu."
Jasen başıyla onay verdikten sonra odadan çıktık.
"Şimdilik gitmem gerek," Kaia ellerini cebine koymuş, koridora göz atıyordu. "Halletmem gereken birkaç işim var. Kahvaltıda görüşürüz," dedikten sonra Jasen'e sarıldı ve bana da el sallayıp uzaklaştı.
Jasen beni koridorun ilerisine doğru yönlendirdi.
"Suskunsun," dedi bakışlarını yerden ayırmadan. "Lexan canını mı sıktı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş (Düzenleniyor)
Ciencia FicciónNew York Araştırma Merkezi'nden bir bilim adamı, çok sayıda "Tasarım Bebek" oluşturarak Dünya'nın bundan böyle çok daha yaşanılası, huzur ve refah dolu, her türlü hastalık ve felâketten uzak bir yer olmasını istiyor. Ama işler umduğu gibi gitmiyor...