"O olabilir, emin değilim. Kesin bir şey söylemedi."
"Yani ördüğümüz duvarda çatlaklar oluşmuş olabilir, bunu mu söylemeye çalışıyorsun?"
Raiden'ın ve Deick'in sabırsız ve biraz da agresif çıkan seslerini duyduğumda, tam da ikizimin odasından içeriye girmek üzereydim. Sahilden koşarak eve gelirken sırılsıklam olmuştuk ve ben hemen eve koşup kendimi odama kapatmıştım. Ilık bir duşun ardından kuru kıyafetlerimi giymiş ve kardeşime merhaba demek için yanına gitmek üzere yola koyulmuştum.
Fakat o ikisinin tartışır gibi çıkan seslerini duyduğumda, kapıyı çalmak için harekete geçen elim havada kalmıştı. Hızlı hızlı ve ancak hoşnutsuz sayılabilecek bir tarzda konuşuyorlardı.
"Bak, burada yapılan şeylerin mükemmelliğini biliyorum. Asla sana hata ettiğini ya da bir şeyleri yanlış yaptığını söylemiyorum lâkin onun normal biri olmadığını biliyorsun. Kendinden pay biç. Sen de öyle değil misin? Belki de bazı şeylere karşı daha dayanıklısınızdır, ne kadar uğraşırsan uğraş, bir gün bir yerde patlak veriyordur."
Kulaklarımı neredeyse kapıya yapıştırmıştım. Deick'in Raiden'a ne anlatmaya çalıştığını tam olarak anlamasam da, ortada dönen muhabbetin taraflarından birinin kendim olduğunu hissetmiştim.
"Olamaz. Bu, şu an olmamalı. Her şey düzene girdi derken, bu da nereden çıktı şimdi?"
Raiden öfkeyle konuştu ve bir şeyin yere devrildiğini duydum. Kapalı kapının ardındaki ikizimin görüntüsünü tahmin edebiliyordum. Dişlerini sıkmış, alnındaki bir damar nabız gibi atar olmuştu büyük olasılıkla. Tıpkı sinirlendiğimde bana olduğu gibi...
"Hemen kötüyü düşünme. Dur bakalım, belki de o değildir. Elimizde hiçbir ayrıntı yok."
"Eğer onun yüzünden her şey mahvolursa, onu bulup kendi ellerimle geberteceğim."
"Bulursan, o dediğini yapabilirsin. Sen onun nasıl biri olduğunu bilmiyorsun. Buradakilerin birçoğunu avucunun içerisinde oynatır da ruhları bile duymaz."
Git gide meraklanmaya başlamıştım. Bahsettikleri kişi kimdi? Raiden neden ona bu kadar öfke duyuyordu? İkizime ne yapmış olabilirdi ki?
Ağırlığımı bir bacağımdan diğerine vereceğim sırada kolumu kapıya çarptım. İçimden bir dizi küfür savurdum kendime. Çıkan sesi mutlaka duymuş olmalıydılar ki bir anda sesleri kesildi ve hemen o anda kapı açıldı.
"Raine?" diyen ikizimin surat ifadesi buz gibiydi. "Ne yapıyorsun burada?"
Dik durmaya çalışırken gözlerinin içine baktım.
"Seni görmeye gelmiştim. Eğer müsait değilsen-"
"Gel, girebilirsin."
Kapıyı biraz daha araladı ve ben de yanından sıyrılıp geçtim.
Deick, Raiden'ın çalışma masasının hemen önündeki geniş koltuğa oturmuş, eline aldığı bir kalemi gelişigüzel çevirip duruyordu. Beni görünce hafifçe tebessüm etti.
"Kıyafetlerini değiştirmişsin," dedi sakince.
"Sen de değiştirmemişsin."
"Birazdan gideceğim. Raiden'a seni kanlı ve canlı olarak buraya getirdiğimi söylemeye gelmiştim."
Ve bir de tuhaf bir konu hakkında fikirlerini belirtiyordun...
İç seslerimden daha geveze olanı müphem bakışlarını Deick'e yöneltirken ben Raiden'a döndüm.
"Deick'ten bunu istemiş olamazsın, değil mi? Kimsenin bana zarar vermeye çalıştığı falan yok. Burada el üstünde tutuluyorum. Onu eğer bana bakıcı olması için buraya çağırdıysan hiç gerek yok. Deick'i sadece arkadaş olarak yanımda istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ #1- Yeniden Doğuş (Düzenleniyor)
Ciencia FicciónNew York Araştırma Merkezi'nden bir bilim adamı, çok sayıda "Tasarım Bebek" oluşturarak Dünya'nın bundan böyle çok daha yaşanılası, huzur ve refah dolu, her türlü hastalık ve felâketten uzak bir yer olmasını istiyor. Ama işler umduğu gibi gitmiyor...