Trinta cinco ⚽

37.3K 1.1K 357
                                    

!LÜTFEN MULTİMEDİADAKİ ŞARKIYI BELİRTTİĞİM YERDE AÇIN!

Bölüm @wafflejustin94 adlı hamfendiye. İsteği doğrultusunda değil, hikayemi taa ilk bölümlerinde okuyan özel şahıslardan. Oturup iki çift laf etmişliğim bulunmasa da skflglhş

Nys..

Yazım yanlışları, anlatım bozuklukları olabilir, düzelteceğimden emin olabilirsiniz sonradan.

İyi okumalar!

#

Soğuk zemini umursamadan çıplak ayaklarımla usulca indim merdivenlerden. Neymar, Rafinha tarafından basılmamız üzerine toparlamış, basın toplantısı ve birkaç ropörtaj tarzı şey için gecikeceğini söylemişti. Onu evde beklememi rica ettiğinde tek yapabildiğim başımla onaylamaktı, ve şimdi gelmesini beklerken mideme giren kramplara engel olamıyordum.

Önünden geçerek adımladığım aynada, aksimi gördüğüm an duraksadım.

Üzerimdeki beyaz, çiçek desenli elbise kalçamın hemen altında bitiyordu. Eğer bu kadar kısa ve şeffaf olmasaydı masum olarak nitelendirilebilirdi belki de. Fakat tüm hatlarımı meydana dökerken olabildiğince cesur bir imaj veriyordu.

Kendimi incelemekten hoşlanmazdım. Ruhum birçok zorluğa mertçe göğüs gererken bedenim tüm zayıflığımı gözler önüne seriyordu. Kaburgalarım sayılabilecek durumda iken haddinden fazla ince belim küçük bir darbeyle bile iki büklüm olabilir vaziyetteydi. Dolgun uzuvlarım yoktu. Göğüslerim normal, kalçam ise hafif çıkıktı. Belimin inceliği beni kıvrımlı biri gibi gösterse de aslında fazlaca çelimsizdim.

Ten rengim tıpkı bir mum gibi solgun ve renksizdi. Tek bir baskıda morarır ya da kızarırdı. Vücudum her daim buz kesmişçesine soğuk olurdu. Başta kansızlığım etkisi dense de yapılan testler bunun kalıtsal bir gen olduğunu öngörüyordu. Porselen gibiydim. Bu güzel bir şey değildi. Çevreme ışık saçmayı bırak gelen ışığı soğurduğumu hissediyordum. Cansız, soğuk, ifadesiz.

Ta ki sıcak bir beden, tenime arzuyla dokunana kadar.

Dokunduğu her yeri yakıp kavururken tüm renklerini ince ince işleyene kadar.

Bomboş bakan gözlerime arzunun parıltılarını yerleştirene kadar.

Gözlerimi aynadaki aksimden çekerek düşüncelerimden sıyrıldım ve bakışlarım kaliteli ahşabın üzerindeki oyma yazıya kenetlendi. Sakin adımlarla kömür karası, mat piyanonun yanına ilerledim ve parmağımı, oyuntuyu takip ederek gezdirdim nazikçe. Ellerim oyuntu sınırını aşarak, gittikçe yukarılara çıkarken hissettiğim hasret ile irkildim.

Acılarımı paylaştığım beyaz tuşları özlemiştim. Neymar'dan önceki sığınaklarımı, sırdaşlarımı, kötü gün dostlarımı..

Kendimi yumuşak deriye bırakırken parmaklarım hızlıca buldu yerini. Bir özür hak ediyorlardı, onlara kustuğum saf nefretten sonra kesinlikle nazik bir dokunuşa muhtaçtılar.

Zihnimde beliren parçaların çoğunun sert mizaçlı olması istemsizce kıkırdamama sebep oldu. Karar kıldığım parçayı çalmak için beyaz tuşa yaptığım ilk baskıyla eş zamanlı olarak arkamdan gelen anahtar çevrilme sesi ile, saniselik bir tereddüt hissetsem de devam ettim.

(Multimediadaki parçayı açın bu bölümde.)

İki nota arasındaki o kısacık zaman zarfında tahta zeminden yükselen adım sesleri mide kasılmalarını da beraberinde getiriyordu. Parçanın yavaşlığına uyum sağlayan adımları zihnimi tümüyle işgal ederken nota kaçırmamayı umdum.

Luxúria ☁ Neymar Jr. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin