Hatta Beni Bir Tanrı Bile Öldüremez!

140 3 0
                                    


Cadının evinde gece yarısı olmuştu. Zaman adeta taştan yapılmış bir şekilde yerinden kımıldamamaya inat etmiş bir vaziyette ilerlememeye niyetlenmişti. Zaman boşluğa yuvarlanan düşler gibiydi. Bir daha nefes almaması gereken o muazzam ümit topları gibiydi. Her nerede görülürse ve her ne vakit karşılaşılsa ezilmesi gerekilen ümit toplarına özenmişti.

Mary uykusu kaçmış bir şekilde gece yarısı uyanıverdi. Lanet olasıca uykusu cehennem çukurlarına atılmış gibiydi. Bir daha geri gelmeyecekmiş gibiydi. Adeta molozların altında kalmış gibiydi. Küçük kız onu onca ağırlığın altından çıkarıp yeniden kucaklamak yerine yatağından doğruldu. Kalkıp uyuduğu odanın kapısını araladı.

İçinden bir ses bunu yapmaması için onu uyardı. Dün gece yaşananları hatırlatmasına gerek de yoktu. Hiçbir anını unutmamıştı küçük kız.

Yan ateş! Sana emrediyorum! Yan! Etraflarını bir anda sarıver! Yan! Emrediyorum sana! Efendimin bana verdiği yetki ile sana emrediyorum!

Cadının o boynuzu andıran alevden yapılmış gözlerini anımsadı küçük kız. Dışarıya fışkırmış olan ok gibi gözlerini hatırladı bir an için. Ateşe hükmetmek! Nasıl bir yetenekti bu böyle? Ne güzel bir şeye benziyordu bu?

Yan ateş! Sana emrediyorum! Yan! Etraflarını bir anda sarıver! Yan! Emrediyorum sana! Efendimin bana verdiği yetki ile sana emrediyorum!

Emretmek? Hem de ateşe!

Efendimin bana verdiği yetki ile sana emrediyorum!

Efendimin bana verdiği yetki ile...

Efendi? Cadının bir efendisi mi vardı?

Mary odasının kapısından geçerken aklına gelen tek şey efendisinin ateşten yaratılmış olmasıydı. Çünkü ateşe hükmedebilmek için ateşten yaratılmış olması gerekiyordu.

Babası ona bir zamanlar iblislerin ateşten yaratıldığını söylemişti. Ateşten yaratılmış yaratıklar sadece cehenneme ait olurlardı. Cadı'nın cehennemden gelmiş olma istimali var mıydı? Bu olasıydı!

Efendimin bana verdiği yetki ile sana emrediyorum!

Mary koridoru kedi adımlarıyla geçti. Hemen hemen hiç ses çıkarmamıştı. Yediği turtanın lezzetini anımsayarak Cadı'nın odasına süzüldü. Bereket versindi ki cadı bu gece de kapısı açık bırakmıştı. Kapıyı açarak kapının gıcırdamasına sebep olmak şu anda küçük kızın istediği en son şeydi.

Cadı?

Şeytan Boynuzu Cadısı mışıl mışıl uyuyordu. Pis kokulu yatağının üzerinde uyuyarak hamamböceklerinin bedeninde dolaşmasına izin veriyordu. Böceklerden biri cadının kulağına girdi. Mary bu dehşet verici olayı midesi ağzında izledi. İçinden bu lanet olasıca yaşlı kadının insan olamayacağını geçirdi. Kusma eylemi onu zorlamaya niyetlendiğinde yataktan uzaklaşarak yavaşça dışarıya adımını attı.

Kurtulmalıydı buradan.

Bu evden, bu pis kokulu karanlıktan kurtulmalıydı. Başka çaresi yoktu. Kurtulmalıydı fakat nasıl?

Evden çıkmasına imkân yoktu. Cadı evi bir büyüyle camdan bir kafese çevirmişti. Görünmez bir kafesten ibaret olmuştu bu kulübe. Evden çıkamıyordu. Öyleyse geriye sadece bir seçenek kalıyordu.

Mutfağa yavaşça yürüdü.

Ne aradığını çok iyi biliyordu. Cadı turta yaparken onu kullanmıştı.

Aradığını mutfaktaki kirli tezgâhın üzerinde buldu. Her tarafa un ve böğürtlenler dağılmıştı. Böğürtlenler bu ayışığının altında kandan yapılmış bir bilyeye benziyordu. Tezgâhın neredeyse her yanına böğürtlen bulaşmıştı. Tam bir böğürtlen katliamı yapılmıştı burada.

KILIÇ MEZARLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin