Günler günleri kovaladı. Jonathan AXTON bu siren ailesinin koruyucu kolları arasında vücudundaki yaraların kapanışını izledi. Bedeni son derece sağlıklı bir hale geldi. Hatta gökyüzündeki güneşin her sabah uyandırmasıyla kahvaltısını yapıp, antrenmanlar yapar oldu. Eski haline döndükçe de kendini kalan son savaşa daha da çok hazırladı.
Günler geçtikçe bu siren ailesi de Jonathan'a iyice ısındı.
Hepsi de harika hanımlardı.
Gösterişli ve güzellikten nasibini almış olan bu bayanlar Jonathan'a hizmette asla kusur etmediler.
Antrenmanlar devam etti.
Kimi elinde soğuk bir limonatayla çıkageldi, kimi ise sıcak bir kahveyle... Hiçbirini geri çevirmedi Jonathan.
O muhteşem sesleriyle şarkılar söylediler. Kılıç taliminde olan Jonathan'ı mest ederek, antrenmanlarını yarıda bırakmalarına sebep oldular. O büyüleyici seslerin ritmine ayak uyduran genç adam bunu yaptığına asla pişman olmadı. Şarkı söyledikleri zaman kendilerini ölüme teslim eden denizcileri düşündü Jonathan. Onlara karşı koymak mümkün değildi. Onlardan etkilenmemek imkansızdı.
Birbirinden güzel sekiz sirenin ortasında kalan Jonathan her akşam muhteşem bir sofrayla karşılaştı. Onlarca çeşidin içerisinde ne yiyeceğini şaşırıp durdu. Karnı doymuş bir biçimde yatağına çekildi.
Tanrı aşkına, hepsi o kadar hamarattı ki... Hepsi o kadar güzeldi ki onlardan etkilenmemek mümkün değildi.
Günler günleri takip etmekten adeta haşat oldu.
Gözlerini bu sıcacık yerde açtığı dördüncü günün gecesi odasına bir gölge süzüldü. Sessiz adımların sahibi Nina'nın en büyük kızı Ronda'ydı. Usulca genç adamın yatağına yanaşıp üzerindekileri bir çırpıda atıverdi. Bir tanrıçaya aitmiş gibi duran vücudunu yatağa taşıyarak Jonathan AXTON'ın yanağını okşadı. Daha da ileri giderek genç adamı dudaklarından öptü.
Dudaklarından öpüldüğü fark eden Jonathan, refleksleri yüzünden geriye sıçrayarak yatağından zıpladı. Ayakları nevresime dolandığı içinde sağ omzunun üzerine düşüverdi.
"Kim var orada?" diye bağırdı istem dışı bir biçimde.
Ses tonu evdeki herkesi ayağa kaldıracak türden değildi ama yatağına süzülen siren bu soruyu rahatlıkla duydu.
"Benim Ronda!" diye cevap verdi.
Uyku sersemi olan Jonathan çırılçıplak olduğunu sonradan fark edeceği Ronda'ya:
"Gecenin bir yarısı odamda ne arıyorsun?" diye sordu.
Ronda sakin ve kendine son derece güvenen bir ses tonuyla cevap verdi:
"Gecenin bir yarısı bir kadın bir erkeğin yatağına niçin uğrama ihtiyacı duyarsa, işte ben de o sebepten buradayım!"
Yağ lambasının cılız ışığının altında yatakta çıplak bir biçimde oturan sirene bakan Jonathan AXTON az önce ayağına dolanıp düşmesine sebep olan yatağının örtüsünü Ronda'nın üzerine örttü.
"Yanlış anlamanı istemem!" dedi endişeli bir biçimde. "Hayatımda senin kadar güzel bir bayan tanımadım!"
Ronda bu sözler üzerine iç çekti.
"Muhteşemsin! Seni ya da kardeşlerinden birini arzulamadığımı söylersem yalan söylemiş olurum!" diyerek Ronda'yı rahatlatmaya çalıştı genç adam. "O kadar müthişsiniz ki gözlerimi sizden alamıyorum!"
"O zaman sorun ne?" diye sordu hayal kırıklığı yaşamış olan Ronda.
Yağ lambasının ölü ışığı altında parıldayan Ronda'nın gözlerine bakan Jonathan:
"Sorun asla aldatmayacağım bir karımın olması!" dedi.
"Ama ölüler aldatılamaz ki?"
"Evet, aldatılamazlar ama sonsuza kadar onlara sadık kalınabilir!"
Bu sözler genç adamdan hoşlanmaya başlamış olan Ronda için adeta yıkım oldu. Sessizce ağlamaya başladı.
Jonathan AXTON az önce üzerinden yuvarlandığı yatağının üzerine oturarak Ronda'ya sarıldı.
"Seninle vakit kafamın karıştığını söylemem yanlış olmaz!" dedi sakin bir ses tonuyla. "Öylesine güzel ve öylesine çekicisin ki kendimi her daim sana yakınlaşırken buluyorum. O kadar muhteşemsin ki buna engel olamıyorum!"
"Böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu genç kadın.
"Evet! Sana karşı düşüncelerim bunlardan ibaret ama ne yazık ki kalbim başkasına ait!"
Akmakta olan gözyaşlarını elinin tersiyle silen Ronda:
"Sanırım bu senin kaybın!" dedi.
"Evet, benim kaybım!"
Ronda mahcup bir şekilde gülümseyerek:
"Böylece bana hayır diyen ilk erkekle de tanışmış oldum!" dedi.
Jonathan AXTON genç sirenin yanağını okşayarak:
"Herşeyin her zaman bir ilki vardır!" dedi.
"Bu gece yanında uyuyabilir miyim?" diye sordu Ronda.
"Bunu kabul edemeyeceğimi biliyorsun!" diyerek itiraz etti Jonathan.
Ronda yalvaran bir ifadeyle:
"Lütfen!" dedi. "Kendimi çok yalnız hissediyorum!"
"Bunu yapamam!"
Siren sessizce yeniden ağlamaya başladı.
Bir kadının ağlamasına karşı zaafı olan Jonathan AXTON daha fazla dayanamayarak:
"Yerdeki kıyafetlerini giymeyi kabul edersen, ben de bunu kabul edebilirim!" dedi. "Ama baştan söyleyeyim! Sabah olduğunda benimle sevişmediğin halde kardeşlerine seviştiğin yalanını uydurursan canına okurum!"
Ronda yaşadığı hayal kırıklığını bir tarafa bırakarak:
"Teşekkür ederim!" dedi.
KILIÇ MEZARLIĞI Serisi 9. Kitap
KILIÇ TUTAN EL Sayfa 168-171
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ MEZARLIĞI
TerrorKılıç Tutan El'in korkunç öyküsünü öğrenmek ister misin? Evet mi? Öyleyse içeri gir! Sakın kapıyı kapatmayı unutma! Çünkü bu yüzyıla yaratık yağsın istemeyiz! KILIÇ MEZARLIĞI Serisi: 1. Kitap - Kuzgun'un Kanatları Altında 2. Kitap - Zaman Tapınağı'...