Aynı günün gecesi Jonathan AXTON bir başka kâbus daha gördü. Gerçi önceleri kâbusa benzemeyen bir şeydi ama nedense sonuna doğru yine her şey sarpa sarmıştı.
Rüyasında Yaşlı Sam'in evinin önünde duruyordu. Güzel bir akşam sonrasıydı. Gökyüzünde ışıl ışıl parıldayan tabak şeklinde bir ay vardı.
Uzaklardan birkaç baykuşun sesi genç adamın kulaklarına çalınırken ön kapıda biri belirmişti.
"Babam seninle ilişkim olduğunu fark etmek üzere!" demişti Miranda ona.
O da arsız bir şekilde:
"Öğrenirse öğrensin! Bunu inkâr edecek değilim!" demişti.
Miranda, masmavi gözlerinin içi gülerken:
"Bunu inkâr edeceğini zaten düşünmüyorum. Ben sadece bana olan sevgin ortaya çıkmasın istiyorum. En azından şimdilik kimsecikler bilsin istemiyorum!" demişti.
Jonathan Miranda'nın ince yapılı beline sarılarak:
"Sen hiç merak etme! Sana olan sevgim ejderhalarla savaşmama bile sebep olabilecekken Yaşlı Sam'den korkmamı bekleme benden!" deyivermişti.
Miranda'nın gözlerinin içi gülerken:
"Abartıyorsun! Beni sevseydin, Brandon bunu ifade ettiğinde inkâr etmezdin! Ağabeyine söylemeye bile korkarken en iyisi biz ejderhaları unutalım gitsin!" demişti sarı saçlarını dalgalandırarak.
Ay ışığında beyaza çalan Miranda'nın saçlarını o minik kulaklarının ardına atarak:
"Şu çilek tadındaki dudaklarından öpmeme izin verirsen bu akşam uyumadan önce Brandon'a seni ne kadar sevdiğimi açıklayabilirim!" demişti ses tonunu yumuşatarak Jonathan.
Kız cilve yaparak:
"Demek dudaklarımdan öperek cesaretini kazanacağını düşünüyorsun!" deyivermişti.
Uzaklardan bir başka baykuş bu sözü onaylarken, Jonathan soru bile sayılmayan bu cümleye ciddi bir şekilde cevap vermişti.
"Evet! Dudakların ateşlere gözümü kırpmadan yürüyebilme gücü veriyor bana!"
Hemen kapının önünde duran Miranda Jonathan'ın elinden tutarak onu evin karşısında bulunan yolun ötesine çekiştirmişti. Ağaçların arasına dalarak:
"Pekâlâ, beni burada öpebilirsin!" demişti.
Jonathan da uysal bir çocukmuş gibi söz dinlemiş ve Miranda'yı öpmüştü.
'Tanrım neden çıkaramıyorum bir türlü! Çok ama çok ünlü bir oyuncuya benziyor ama nedense bir türlü çıkaramıyorum!' diye düşünmüştü Jonathan AXTON.
Tatlı bir sıcaklık bedenini ele geçirirken Miranda'ya:
"Bunu saatlerce yapmak istiyorum!" demişti. Bunu söylerken içinden: 'Tanrım, affet beni. Ben ne yapıyorum? Oysa sadece on iki yaşındayım!" diye geçirmişti. Bir an için gerçekten on iki yaşında olduğunu sanmıştı ama gerçek anlamda hala on sekiz yaşındaydı. Ergenlik çağını ışık hızıyla geçmiş olan yakışıklı bir delikanlıydı artık. Dünyayı Kara Kral'dan kurtaracak olandı. İnsanlığın umuduydu ama nedense aynı zamanda Brandon'a Miranda'dan hoşlandığını söylemeye korkan kişiydi.
On sekiz yaşındaydı ve gerçek yaşını şimdilik bilmediği ama kendisinden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiği Miranda'yı ay ışığı altında öpmekle meşguldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ MEZARLIĞI
TerrorKılıç Tutan El'in korkunç öyküsünü öğrenmek ister misin? Evet mi? Öyleyse içeri gir! Sakın kapıyı kapatmayı unutma! Çünkü bu yüzyıla yaratık yağsın istemeyiz! KILIÇ MEZARLIĞI Serisi: 1. Kitap - Kuzgun'un Kanatları Altında 2. Kitap - Zaman Tapınağı'...