Bu gece ölmek istemiyorsan, ceplerini boşalt ahbap!

85 3 0
                                    

Genç adam ücreti ödeyerek lokantadan ayrıldı. Sadece iki blok yürüyerek otele varması gerekiyordu ama başına gelecek olanlar o üç dakikalık yolu iki saate çıkaracaktı.

Saat 11.30 olmuştu ve kar yağışı durmuştu. Şehir derin bir sessizliğe teslim olmuştu. Öyle bir sessizlikti ki bu, derin olmaktan çok ölüm sessizliğini andırıyordu.

Jonathan ellerini cebine sokarak yürüdü. Daha on adım atmamıştı ki arkasından birinin geldiğini fark etti. Evet, arkasında onu takip eden birisi vardı. Üstelik hızlı adımlarla ona yaklaşıyordu. Bir an yeniden on iki yaşında olduğunu sanarak bu korkmuşluğun onu ele geçirmesine izin verdi. Ürkek bir şekilde arkasına döndü. Arkasını döner dönmez de adamla burun buruna geldi.

Adam elindeki soğuk nesneyi göstererek:

"Bu gece ölmek istemiyorsan, ceplerini boşalt ahbap!" dedi.

Soyuluyor muydu? Genç adam soyulmak üzere olduğuna inanamadı. Çabucak kendini toparlayarak:

"Bela istemiyorum!" dedi. Daha sonra da cesaretini toplayarak: "Başına bela olmakta istemiyorum! Neden defolup gitmiyorsun!" dedi ses tonunu yükselterek.

Adam bunu duymamış gibi:

"Sadece paranı istiyorum ahmak! Canın benim için değerli değil!" dedi. Daha sonra elindeki bıçağı yerle doksan derecelik bir açı oluşturacak şekilde yüzüne doğru kaldırdı. Bıçak gecenin karanlığında ışıldamayı başaracak birkaç ışık buldu kendisine.

Jonathan ses tonunu yükselterek öfkesini dışa vurdu.

"Ben de senin başına bela olmak istemiyorum!"

Adamı saf dışı bırakması herhalde o kadar da zor olmazdı. Lanet olsun, o dev bir örümcekle savaşmıştı. Kara Kral'ın dört adamını neredeyse tek başına alt etmişti.

Adam sırıtarak:

"Demek ki cüzdanına zor yoldan erişeceğiz!" dedi.

Şu 'erişeceğiz' kelimesinin anlamını bilseydi büyük bir ihtimalle daha dikkatli davranırdı Jonathan. Ama öfkesi yüzünden bunun bile farkına varamadı.

"Haydi, o çok istediğin cüzdanımı gel de al!" dedi öfkesini kusarak.

Adam böyle bir tepki beklemiyordu ama yine de bu gözdağına karşılık vermeden geri dönmeye niyetli olmadığını belli etmek için elindeki bıçağı sıkıca kavrayarak yere paralel hale getirdi.

"Nasıl istersen!" dedi ve daha sonra da amacı karşısındakinin bağırsaklarının delmek olan çok hızlı bir hamle yaptı.

Jonathan atik davranarak kendini bu hamleden son anda kurtardı. Elinde Gölge Diyar'da taşıdığı bir kılıcı olsaydı soyguncunun kafasını çoktan gövdesinden ayırmıştı.

'Benim için şanssız, karşımdaki ahmak için şanslı bir durum!' diye içinden geçirdi.

Adam bu hamleyi beklemiyormuş gibi şaşırdı.

"Demek dövüşmeyi biliyorsun!" diyerek sırıttı ve yeniden Jonathan'a saldırdı.

Jonathan, adamın bıçak tutan elini etkisiz hale getirerek adamın elinden bıçağın düşmesine sebep oldu. Bıçak kan dökememiş olmanın üzüntüsüyle karların arasına düştü.

Adam bıçağı almaya niyetlendiğinde Jonathan'ın sol yumruğunu sağ yanağına yanaşırken fark etti. Fakat artık çok geçti. Jonathan'ın yumruğu adamın sağ gözünün üzerinde patladı. Soyguncu neye uğradığını şaşırarak yere kapaklandı.

KILIÇ MEZARLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin