Gümüş bir gökyüzü altında Jonathan AXTON çavdar tarlasında yürümeye başladı. Eve varması kaç saniyesini alırdı bilinmez ama ne yazık ki varması epey uzun sürecekti. Ardında tertemiz bir güneş yoktu. Çok daha beter bir kızıllığa bürünmüş bir ateş topu vardı. Onunda hemen berisinde simsiyah bulutlar... Öylesine gürültülü bir şekilde etrafa şimşekler çakıyordu ki genç adam bunun biraz tuhaf durduğunu fark etti. Bu gerçekten garipti. Hava neden yazın başlangıcında bir anda bozmuştu ki? Bilmiyordu bunun cevabını. Hem dostları da ortalıkta görünmüyordu. Nerelere gittikleri hakkında en ufak bir ipucu bile bırakmamışlardı. Hiç kimsecikler yoktu. Ardında çakan şimşekler olmasa, gökyüzündeki bu gri ile siyah karışımı bulutlar kımıldamasa hareket eden hiçbir şeyin olmadığına yemin bile edebilirdi. Çavdarlar bile birer buz parçası gibi sert ve kırılgandı. Genç adamın her hareketinde onlarca yerlerinden kırılıyor ve birer saman çöpü gibi genç adamın ayaklarının dibine düşüveriyorlardı.
"Bu gerçekten çok garip!" dedi genç adam. Sesi fısıltılı çıkmıştı. "Bu gerçekten çok garip!" Yüzünü kırıştırarak konuşmaya devam etti. "Bu gerçek olamaz! Acaba yine rüya mı görüyorum!"
Cevabı bilmek istemediğini fark etti. Ayaklarının altında un ufak olan çavdarlar nedense bir türlü bitmek bilmedi. Yolculuk uzadıkça uzadı. Ayakları onu sanki hiçbir yere ulaştırmayan adımlar atıyordu. Oysa evi tam karşısındaydı. Toplasa on beş adım bile uzakta değildi ama sonsuzluğa merdiven dayamış gibi uzayıp duruyordu.
Ardında şimşek yüklü bulutlar iyice yaklaşmıştı. Gökyüzü kurşundan yapılmış bir perdeyi andırıyordu.
Büyük bir fırtınanın yaklaştığını belirten havadaki ağırlaşma genç adamın bedeninde yumruk etkileri yarattı.
'Çabucak eve gitmeliyim!' diye düşündü genç adam. 'Eve gitmeli ve bütün pencereleri tahta kapaklarından sıkı sıkıya kapamalıyım! Dakikalar içerisinde evimde bir adet sağlam pencere camı bulamayabilirim!'
Adımları nihayet verandaya ulaştı. Gıcırdayan merdiven basamaklarını çıkarak kapıya vardı. Güçlü yumruğuyla kapıyı dövdü.
Miranda kucağında sevgili kızıyla kapıyı açtı.
"Hiç gelmeyeceksin sandım!" dedi endişeli bir ses tonuyla.
"Ben de hiç gelemeyeceğimi sandım!"
"Haydi, geç içeri!" dedi kadın rahatlayarak. "Dışarıda kıyamet anını anımsatan bir görüntü var!"
"Sanırım gökyüzü üstümüze ateş edecek!"
Genç kadının bu sözler karşısında kafasını sallaması manidardı.
"Bu dediğinin ne anlama geldiğini bilmiyorum ama eminim geldiğin zamanda bir anlamı vardır!"
Jonathan açıklama yapma işini bir kenara atarak:
"Boşver şimdi karmaşık sözlerimi!" dedi. İçeriye girerek pencerelerden birine doğru harekee geçti. "Bana yardım et! Her pencereyi sıkı sıkıya kapamamız gerek!"
Miranda kucağındaki Victoria'yı salondaki tahta beşiğe koyarak:
"Tamam!" dedi. "Ben odalardaki pencereleri kapatmaya gidiyorum!"
Hızlı ve çabuk adımlar atarak odalara daldı ve pencereleri birkaç saniye içerisinde kapadı. Jonathan'ı kucağında Victoria varken salonda buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ MEZARLIĞI
HorrorKılıç Tutan El'in korkunç öyküsünü öğrenmek ister misin? Evet mi? Öyleyse içeri gir! Sakın kapıyı kapatmayı unutma! Çünkü bu yüzyıla yaratık yağsın istemeyiz! KILIÇ MEZARLIĞI Serisi: 1. Kitap - Kuzgun'un Kanatları Altında 2. Kitap - Zaman Tapınağı'...