Gecenin bir yarısı çığlık atmamak için kendisini zor tutan genç adam yattığı sert zeminden istemdışı bir şekilde zıplayıverdi.
'Tanrının cezası rüyalar alemi!' diye düşünerek içinden bir küfür savurdu genç adam. 'Hep böylesine aşağılık olmak zorunda mısın?' diyerek ayağa kalktı.
Ateş saatler önce sönmüştü.
Hava buz gibi olmuştu.
Alexandra üzerindekilere sıkı sıkıya sarılarak kendini güvende hissettiği uyku tanrısının mekanındaydı.
Genç adam onun yerinde olmak istedi ama ne yazık ki sabaha kadar uykusu kaçmış bir şekilde beklemek zorunda kaldı.
21 Mayıs sabahının ilk günışığı yeryüzüne düşerken Jonathan AXTON'ın gözleri çoktan kan çanağına dönmüştü.
'Uykusuz gecelerime yeniden mi dönüyorum!' diye kendisine sorarak zinde bir şekilde gözlerini masmavi olmaya niyetlenen kızıl gökyüzüne açan Alexandra'ya gülümsedi. "Günaydın!"
Uyanırken kafada oluşan hafif bir sersemlemeyle uzandığı yerden doğruldu genç kadın.
"Günaydın!" dedi sessizce. Genç adamın kanlanmış gözlerini görünce de endişeli bir şekilde espri yaptı. "Bu gece nöbet tutmayacağımızı sanıyordum!"
"Ben de öyle sanıyordum ama ne yazık ki dillere destan bir kâbusla uykulu halimi heba ettim!"
Genç kadın bu sözlere şaşırarak:
"Çok sık kabus görmeye başladın!" dedi.
"Evet!"
"Endişelenmeli miyim?"
"Ne münasebet? Boş ver endişeli olmayı! Daha önce de böyle bir evreden geçtim ben!"
Kadın ayağa kalkarak hareketsiz kalmış bacaklarına kanın akmasını sağlamak için küçük bir egzersiz yaptı.
"Nasıl yani?"
"Çok küçükken birkaç günlüğüne de olsa uykusuzluğun pençesinde kendimi avutmuştum!" dedi genç adam. O da Alexandra'ya uyarak ayağa kalktı.
Alexandra genç adamın söylediğini duyamayarak gökyüzündeki tuhaf bir şeye odaklandı. İşaret parmağıyla gök kubbedeki hareketli karaltıyı göstererek;
"Bu şeyin ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu.
Jonathan uykusuzluktan yanmakta olan gözleriyle kızıllıktan kurtulmaya başlayan gökyüzüne baktı.
"Bir kuş sanırım!"
Alexandra fikrini söyleme ihtiyacı hissederek:
"Bir kuştan daha büyük galiba!" dedi kafasını kaşıyarak.
Gökyüzündeki şey kıvrıla kıvrıla ilerlemeye devam etti.
"Daha önce böyle bir şey görmemiştim!" dedi Jonathan kararlı bir ses tonuyla.
"Kanatları olmayan bir varlık, galiba!" diyerek fikir yürütmeye devam etti Alexandra. "Kanatları olmayan bir varlık! Ne olabilir ki?"
Genç adam gökyüzünü bir deniz gibi kullanan bu canlıya bakarken bir okyanus kenarında kırkından gün alan yazarla yaptığı konuşmayı anımsadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ MEZARLIĞI
HorrorKılıç Tutan El'in korkunç öyküsünü öğrenmek ister misin? Evet mi? Öyleyse içeri gir! Sakın kapıyı kapatmayı unutma! Çünkü bu yüzyıla yaratık yağsın istemeyiz! KILIÇ MEZARLIĞI Serisi: 1. Kitap - Kuzgun'un Kanatları Altında 2. Kitap - Zaman Tapınağı'...