Sessizliğin Canı Cehenneme!

110 3 0
                                    

Akıntı sonunda onu sürüklemekten vazgeçerek onun bir yerlere tutunarak sudan çıkmasını sağladı. Genç adam çamura bulanmış bedenini sudan çıkarırken yitip gitmekte olan gücünü son raddesine kadar kullandı.

Nefes nefeseydi. Kalbi bir kraliyet orkestrası gibi son süratti.

Yeterdi aslında. Bir günde o kadar aksiyon fenaydı. Azıcık rahat etmeye hakkı vardı.

Karın üstü çamurun üzerine yatmaktan vazgeçerek kendisini öne doğru çekti. Çamurun içerisine saplı olan bedenini güç bela kurtardı.

'Ve sonunda tanrıya olan inancımı yitirdiğim için tanrı benim cezamı felaketlerle vermeye başladı!' diye aklından geçirdi. Daha sonra da sırıtarak: 'Ama nihayetinde yaşıyorum!' diye mırıldandı yok olmaya başlayan inancına.

Ayağa kalktı genç adam.

"Yaşıyorum bebeğim!" diye fısıldadı karanlık tünele.

Adımını attı tekrar. Bir adım ötekini takip etti.

Bir daha böyle melun bir cümleyi duymak bile istemem!

Benim güzel Miranda'm! Beni affetmen için dudaklarımı sunsam sana...

İlle de maymunlaşmak zorundasın değil mi?

Meşalesini yitirmesi üzmedi onu. Çünkü buna gerek kalmamıştı. Mağaranın öte tarafında güçlü bir ayışığı vardı ve genç adamı haddini aşmış bir hayat kadını gibi çağırıyordu.

"Yaşıyorum bebeğim!" diye söylendi yeniden. "Yaşıyorum ve o kılıcı her zamankinden daha çok istiyorum!" sözler dar ve toprak koridorda alevli mızrağa dönüşüp dümdüz bir biçimde ileriye doğru atıldı. Jonathan da hemen onun arkasından ilerledi. 'Ayışığının o huzur verici sarmalayışına ne kadar çok ihtiyacım var!'

Sadece ayışığına mı?

Hayır!

Miranda'nın o muhteşem kucaklayışına ve dostlarının o sıcacık sohbetine de ihtiyacı vardı. Hepsini yitirmenin sancısı bir kez daha kalbine saplandı genç adamın. Adil değildi bu yaşam. Hiç kimse için adil değildi. Tanrılar için bile...

Seni seviyorum Miranda!

Senin için ateşlere yürürüm aşkım!

Ustalıkla attığı adımlar onu o çok istediği ayışığına biraz daha yaklaştırdı. Üzerindeki çamur kurumuştu artık. Az önce fare ısırıklarının üzerini bir bez gibi örtmüştü.

'Hayat adil değil Miranda! Seni benden alan bu lanet yolculuk hiç adil değil!' diye aklından geçirdi yeniden.

Neden bu gece bu kadar duygusaldı, niçin bu kadar melankoli yüklüydü? Bilmiyordu Jonathan AXTON. Tek bildiği arka arkaya yitirdiği dostlarını çok özlediğiydi.

Ah ben bu öpüşmelerimiz olmasa ne yapardım!

Bir başka kadının kucağında olacağın gerçeğini bir kenara atarsak bu konuda söyleyecek pek bir sözüm yok sana!

Bir başkasını öpmek mi? Bu dudakları kendi elimle söker atarım! Sen yeryüzündeki cennetimsin!

Biliyorum! Sen de benim bu dünyadaki tek sığınağımsın!

'Hayat hiçbirimiz için adil değildi ki?'

Adımları onu tünelin sonundaki ışığa doğru götürmeye devam etti. Farkında olmadığı bir başka tuzağa...

KILIÇ MEZARLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin