"Yhor!" diyerek ölümcül ses yeniden Felaket Tellalı'nı çağırdı.
Yhor adeta koşarcasına bir sürate ulaşarak sesin sahibini bulmak için hareketlendi.
Bir tuzaktı! Bunu kendisi de biliyordu ama öylece ateşin başında oturarak bekleyemezdi. İçinden: 'Keşke birilerine haber verseydim!' diye geçirdi. Ama artık çok geçti.
Belki de değildi. Düşünce gücünü kullanarak uyumakta olan Finley'i uyandırdı. Ateşin başında sersem bir şekilde etrafına bakınan Finley'e:
'Ben gelene kadar adamlara göz kulak ol dostum!' diye salık verdi.
Finley sağa sola bakınarak Yhor'u aradı ama Yhor bir sesin peşine takılarak ormanın derinliklerine dalmıştı. Sadece içinden konuşarak Felaket Tellalı'nın isteğini gerçekleştireceğini dile getirdi. Gözünün arkada kalmaması gerektiğini söyledi.
Finley'i uyandırmış olan Yhor o lanet sesi yeniden duydu:
"Yhor! Bu taraftayım!"
Artık sesinin adamları uyandırabileceğinden şüphe duymayan Yhor:
"Geliyorum!" dedi. "Geliyorum lanet olasıca!"
Ormanın boğucu havası bir kurşun gibi ağırlaştı birden. Her taraf koyu bir perişanlığa büründü. Bir kurdun gözleri gecenin içerisinde yakutlar gibi parıldadı. Tehlike? Tehlike bu kurttan kaynaklanmıyordu. Kurt sadece karnı doymuş bir şekilde bir ağacın dibinde pineklemekle meşguldü.
"Yhor!"
"Geldim!" dedi Felaket Tellalı. "Neredesin lanet olasıca? Bana o çirkin yüzünü göster!"
Bir ağaç, gövdesini topraktan kurtararak Büyücü diye tanınmaya başlayan Kuzgun'un hizmetkârına doğru ayaklandı. Felaket Tellalı tok bir sesle:
"Orada kal, pislik torbası! Seni göz açıp kapayıncaya kadar küle çeviririm!" diyerek ağacı tehdit etti.
Ağaç olduğu yerde hareketsiz bir şekilde kalakaldı. Emir kesindi ve karşısındaki adam bunu yapabilecek kıvamdaydı. Adamın hiç şakası yokmuş gibiydi.
Felaket Tellalı:
"Bana o pis suratını gösterecek misin yoksa uşakların yardımıyla beni izlemeye devam mı edeceksin?" diye sordu.
"Buna gerek yok eski dostum!" dedi bir ses ve daha sonra az önce hareket etmiş olan ağacın içerisinden çıkarak çiğlerle kaplı çimenlerin tutunduğu toprağa ayaklarıyla bastı. Etekleri serin bir rüzgârda sağa sola savruluyordu.
Şeytan Boynuzu Cadısı!
Cadı, Afrodit kadar alımlı bir şekilde Yhor'a gülümsedi.
'Orakçı aşkına!" diye içinden geçirdi Felaket Tellalı. 'Öylesine güzel ki başka bir zamanda ve başka bir mekanda olsaydık onunla evlenmek isterdim!'
Cadı o muhteşem gülümsemesiyle tanrı hizmetkarına:
"Neden buradasın?" diye sordu.
"Neden olacak? Seni bulup kafanı parçalamak için!" diyerek böğürdü Yhor.
"Yapma lütfen! Ben ne yaptım ki? Seni kızdıracak ne yaptım ki?" diye sordu hiçbirşey yapmadığını iddia eder gibi bir ses tonuyla.
"Bana bir şey yapmadın lanet kadın! Benim çok sevdiğim birisinin torununu kaçırdın!"
Kadın o muhteşem kırmızı dudaklarını kapatarak buz mavisi gözleriyle ona göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILIÇ MEZARLIĞI
TerrorKılıç Tutan El'in korkunç öyküsünü öğrenmek ister misin? Evet mi? Öyleyse içeri gir! Sakın kapıyı kapatmayı unutma! Çünkü bu yüzyıla yaratık yağsın istemeyiz! KILIÇ MEZARLIĞI Serisi: 1. Kitap - Kuzgun'un Kanatları Altında 2. Kitap - Zaman Tapınağı'...