O sabah babamla kavga ediyoruz. "Lanet olsun bu hayat lanet olsun bu sevgi" psikolojisi içinde servise biniyorum. Her zamanki yerime (Zeynep'in yanı) oturuyorum ve derin bir iç çekiyorum. "Biraz gürültülü bir iç çekişti sanırım." diye düşünürken beklediğim soru geliyor.
"Moralin mi bozuk senin?" Diyor Zeynep usulca.
"Yoo."
"Bozuk, bozuk."
"Hayır ya."
"Kavga mı ettiniz sizinkilerle?" Yuh yani. Bu kadar mı olur. Ben daha cevap veremeden Zeynep devam ediyor.
"Boşver ya, arada ben de kavga ediyorum onlarla. Bu da geçer yani, eve gidince barışırsın."
Gülümsüyorum.
"4. teneffüste (en uzun teneffüsümüzdü) bahçede voleybol oynuyorsun hep, görüyorum seni."
"Ben de seni görüyorum, basket topundan ayrılamıyorsun besbelli."
Gülüyorum.
"Belki sen voleybol topundan ayrılsan ben de basket topundan ayrılırım." Diyorum usulca. Bu cevabı beklemiyor. Şaşkınlıkla bana bakarken 'ne var' gibisinden omuz silkiyorum.
"Ne zaman seni görsem sürekli basketbol oynuyorsun. Bence beni takmayan sensin."
Kaşlarımı kaldırıyorum.
"Asıl ben sana ne zaman baksam sen sürekli voleybol oynuyorsun. Belki bana baksan selam felan veririm."
Kısa bir sessizlik oluyor.
"7. sınıflarla birlikte voleybol oynamak ister misin?" Beni adını bile bilmedigim bir silahla vuruyor adeta.
"Hmm, Tamam." Diyorum. Zeynep'e bakıyorum. Gözleri benimkilerle buluşunca utanıyorum ve bakışlarımı kaçırıyorum. Ve bir şey hissediyorum. Küçücük bir şey. Çok küçük bir his aslında. Kalbimin derinliklerinde ama orada var olduğunu hissediyorum. Zeynep'e her bakışımda hissettiğim şey, adını koyamıyorum.
"Aşk olamaz," diyor içimden bir ses. İçimdeki başka bir ses de onu onaylıyor. Ve sonra başka bir ses,
"O bi' kız" diyor.
Düşünüyorum.
"Evet, o bi' kız. Ben de kızım. Olmaz." Diyorum.
Zeynep'e dönüp gülümsüyorum. İçimdeki o ses yine konuşuyor,
"Sadece arkadaşsınız."
4. Teneffüse kadar içime ruh kaçmış gibi dersleri dinliyorum. Boktan bir fen dersinden sonra beklediğim zil çalıyor ve soluğu okulun bahçesinde alıyorum. Onu görüyorum. Benden önce gelmiş. Hayret. El sallıyor.
El sallıyorum. Yanında biri var. Bir kız. Kankası herhalde. Kız bana bakıp anlam veremediğim bir biçimde sırıtıyor. Ben de sırıtıyorum.
Zeynep'e bir şey söylüyor. Zeynep kahkahayı basınca benim hakkımda konuştuklarını anlıyorum. En gerizekalı yürüyüşümle yanlarına gidiyorum.
"Okul takımına girmeyi düşünür müsün? Geçen sefer gördüm seni, çok iyi basketbol oynuyorsun." Diyor Zeynep'in yanındaki kız.
"Bilmem." Diyorum.
"Bu arada adım Melis. Eğer fikrini değiştirirsen Zeynep'e söyle seni okul takımına alıyım."
"Tamam. Ben de Gizem bu arada."
"Memnun oldum. Unutmadan söyleyeyim, bizim takımdasın. Birazdan rakiplerimiz de gelir zaten görürsün onları da. Hepsi egoisttir bence onlarla tanışmana bile gerek yok." Zeynep Melis'e doğru sikici bir bakış attıktan sonra bana dönüyor,
"Hiç voleybol oynadın mı?"
Gülümsüyorum.
"Hayır."
Melis derin bir iç çekiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Femme Forte (girlxgirl)
Romance(Bu kitap kurgu değildir. Okuduklarınız kişiler, yer ve zaman değiştirilerek önünüze sunulmuş bir lezbiyenin hayat hikayesidir.) Ben tekli bir koltukta yalnız başıma oturup servistekileri süzerken onun test çözdüğünü görüyorum. Sonra servis ani bi...