8

8.6K 183 9
                                    

Birkaç hafta sonra Zeynep'in annesiyle babası boşanıyor. Bunun Zeynep'i üzmekle kalmayıp derinden sarstığını görsem de ne diyeceğimi bilemiyorum ve susmayı tercih ediyorum.
Kendimde en nefret ettiğim özelliğim sevdiklerimin başına bir şey geldiği zaman hep donup kalmam. Olaylar karşısında dilsiz gibi kalıp müdahale edemeden izlemeye göz yummam. Bu gerçekten çok utanç verici bir durum.
"İyi misin?" Diyorum Zeynep'e.
Cevap vermeden önce sigarasından derin bir nefes çekiyor.
"Ben her zaman iyiyim." Diyor. Bir haftadır sigara içmesine rağmen birkaç yıllık tiryakiler gibi görünüyor.
Bilmiyorum; Sigarayı ona çok yakıştırıyorum nedense.
Öğretmenlere yakalanmamak için arka bahçedeyiz ve bugün yanımızda Melis yok. O da birkaç gündür hasta.
"Ben de içebilir miyim?" Diyorum umutla.
"Daha çok küçüksün." Diyor gülümseyerek.
"Benden sadece bir yaş büyüsün. Ayrıca benim ruh yaşım senden daha büyük." Diyorum gururla.
"İçmeyeceksin." Diyor.
Suratımı asıyorum.
Biten sigarasını ayağıyla ezmesini izliyorum. Ona baktığımı görüyor ve yaklaşıp beni yanağımdan öpüyor.
İçimde bir şeyler hareket ediyor ve karnım karıncalanıyor.
Tarif edilmesi imkansız bir duygu aslında, Zeynep'le ilk bakışmamızdan beri hissettiğim ve Egemen'le ayrıldıktan sonra içimde alevlenen ve sürekli benimle dalga geçen, bana kafa tutan o şey, o his. Çoğu zaman beynimi işlevsiz bırakan o duygu, beynimden başka bütün organlarıma aşırı derecede kasılma ve heyecan salgılıyan o yaratık. Beynimle değil kalbimle düşünmemi sağlayan, tasvir etmeye kelimelerin yetmeyeceği o sıfat.
Beni çok daha farklı birine dönüştürüyor.
"N'oldu?" Diyor Zeynep beni hafifçe ittirerek. Dünyayla bağlantı sağlayamadığımdan dengemi kaybedip yere düşüyorum.
Her tarafım çamur oluyor.
Gülerek beni yerden kaldıran Zeynep'e ters bakışlar atıyorum.
"Ben gülmüyorum." Diyorum üstümdeki deri ceketi çıkararak.
"Öhho, ben de gülmedim zaten." Diyor. Bunu derken bile sırıtıyor.
"Belli." Diyorum. Üstünde pek fazla düşünmeden deri ceketin öldüğüne karar veriyorum.
Onun bana karşı bir şey hissedip hissetmediğinden emin olamıyorum. Beni en çok yaralayan da bu. Hayatımın ilk platonik aşkını yaşıyorum sanırım. Bana çok koyuyor.
Uzun teneffüsteyiz. Saatime bakıyorum. Zilin çalmasına daha yarım saat var. Bir konu açmam gerektiğini hissine kapılıyorum.
Hiç düşünmeden ortaya bir konu atıyorum;
"Hiç aşık oldun mu?" Diyorum ortaya. Gerçi sadece ikimiz varız ama ben ortaya söylüyormuş izlenimi veriyorum.
Cevap vermeden önce bana uzun uzun bakıyor.
"Oldum." Diyor. Göz teması kuruyoruz. Gözleri çok güzel.
"Bu şerefe hangi erkek layık oldu acaba?" Diyorum.
Derin bir nefes alıp bir sigara daha yakıyor.
"Bi' erkek değildi." Diyor.
"Iı, şey, özür dilerim." Diyorum. Konuyu kapatmaya çalışıyorum. O duygunun ne kadar boktan hissettirdiğini biliyorum. Zeynep'in üzülmesi en son isteyeceğim şey.
"Gerek yok." Diyor. "Zaten o kız ben istesem bile benimle olacak türden değildi. Baya yakındık aslında. İlk başta onu heteroseksüel zannetmiştim ama zaman geçtikçe daha farklı bir insan olduğunu anladım. Onun hayatına karışıp da kararlarını etkilemek istemediğim için onu unutmaya çalıştım. Zaten benden küçük bi' kız ama ne demişler; Gönül aka da konar, boka da."
Bir süre sessiz kalıyoruz. Bahsettiği kızın kim olduğunu düşünüyorum. Beynimdeki bütün kız profillerini teker teker eliyorum. Geriye tek bir kız kalıyor, Melis. (O anki duygularım nasılsa artık Melis'in Zeynep'le aralarında birkaç ay fark olduğunu düşünüp onu küçük yerine koyuyorum herhalde, acıyın bana.)
"Ben de bi' kızdan hoşlanmıştım," Diyorum sessizliği bozmak için. Şaşkınlıkla bana bakıyor.
"Benden büyüktü ve ben de onun heteroseksüel olduğunu düşünüyordum, fakat onu tanımaya başlayınca ne olduğunun bir önemi olmadığını fark ettim. Bahsettiğim kız ablam gibiydi. Hislerim yüzünden aylarca kendimi suçladım. Ama kendimi frenleyemedim. Ona ne kadar yaklaşırsam o kadar kötü olacağını bile bile kendimi tutamadım. Egemen konusu yüzünden de kendimi suçluyordum sürekli. Hala duygularım karışık." Diyorum.
Yine susuyoruz bir süre.
"Sen..." Diyorum Zeynep'e.
İkimiz de aynı anda:
"Sen Melis'ten mi hoşlanıyorsun?" Sorusunu soruyoruz birbirimize.
Bu soru (ve aslında cevapla) resmen iptal oluyorum. Zeynep de aynı durumda. Suratı kıpkırmızı olmuş.
Muhtemelen benim yüzüm de öyle.
"Eıvv, şeyy," Diyor.
"Özür dilerim." Diyorum.
"Ben özür dilerim." Diyor.
Bir süre birbirimizin yüzü dışında her yere bakıyoruz. Derken zil çalıyor.
Zeynep sigarasını atıyor ve yine birbirimize bakmadan sınıflarımıza gidiyoruz.
Eee, ne demişler; Okul zilleri her derde deva.

Femme Forte (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin