Okulun ilk günü hava yağmurlu ve soğuk. Etrafta üzerlerinde kalın montlarla ve şemsiyelerle yağmurdan kaçmaya çalışan insanları görüyorum. Kendi üstümdeki deri cekete ve deri eldivenlerime bakıyorum.
Deriden asla vazgeçmem.
Okulun önündeki o dik yokuşa bakıyorum. Hayal meyal de olsa boğuk bir ses duyuyorum.
"Gizeeeem!"
Kafamı çeviriyorum.
"Günaydın!" Diyor Melis neşeli bir şekilde.
"Günaydın." Diyorum.
Suratım asık.
"Eee, Nasıl gidiyor 7. Sınıfın ilk günü?"
"Daha okula bile girmedim." Diyorum ters ters.
"Ayyy, uğraşamayacağım senle, sabah sabah hiç çekilmiyorsun. Bak, Zeynep de geliyor zaten gülümse biraz."
O dik yokuşu paytak paytak adımlarla çıkan Zeynep'i izliyorum.
Gülümsemiyorum.
"Aa, güler misin ama? Bu hayat gülmeden çekilmez bak, tecrübeyle sabit."
"Çekmiyorum zaten bende." Diyorum.
"Yaa, çıkar mısın şu gotik havalardan, iyice ergenleştin."
"Nasıl gidiyor kızlar?" Diyor Zeynep gülümseyerek, etraftaki o sıkıcı havayı daha hala çözemediğim o müthiş aurasıyla dağıtıyor.
"Kötü." Diyorum.
"Çok iyi." Diyor Melis.
Zeynep'le bakışıyorlar.
"Anlaşılan o ki biri ergenliğe girmiş." Diyor Zeynep koluma girerek.
Sikici bir bakış atıyorum.
İyi dalga geçtiler benle.
Biraz daha muhabbet ettikten sonra okula giriyoruz. Önümden geçenlere başımla selam veriyorum. Önümdeki koridorda Egemen ve kankilerini görüyorum. Kendini popüler sanan egoist edasıyla yanımda bitiyor.
"N'aber orospu." Diyor Egemen. Kullandığı kelime tam olarak bu. (üstünden o kadar zaman geçmesine rağmen hala hatırlıyorum, baya kırılmıştım çünkü.)
Ona dönüyorum,
"İyidir, senden n'aber pezevenk." Diyorum.
Bu cevabı hiç beklemeyen Egemen götüne kazık sokulmuş gibi görünüyor. Yüzüme bile bakmadan fen laboratuvarlarının bulunduğu koridora giriyor.
Zeynep'le Melis anıra anıra gülüyorlar.
Az önce okulun en yakışıklı bireyine laf sokmuş biri olmanın verdiği o egoyla (biraz da gururla) yeni sınıfıma doğru bir adım atıyorum ve kapının eşiğine takılıp yere çakılıyorum.
Bütün sınıf (ayrıca Zeynep ve Melis de) katıla katıla gülüyorlar. Ayağa kalkıp etrafta Egemen'in olup olmadığını kontrol ediyorum.
Neyse ki yok.
İçimden derin bir 'oh' çekiyorum.
Zeynep beni öpüyor, Melis de sinir bozucu bir şekilde yanağımı sıkıyor.
"Biz gidiyoruz o zaman, iyi dersler sana." Diyor Melis.
"Size de." Diyorum. Yanağım hala acıyor.
Melis ve Zeynep sınıftan çıkarken bütün erkeklerin onlara (ağızlarının suyu akarak) baktığını görüyorum.
Kabul ediyorum, ikisinin de gerçekten mükemmel bir fiziği ve aynı derecede mükemmel olan karakterleri var. Onları tanıdığım andan itibaren (her ne kadar onlar bunu bilmeseler de) hep kendime onları örnek aldım. Ne hata yaparsam yapayım her şekilde onlara danıştım ve hep bana verecekleri tavsiyeleri oldu. Bu yüzden ikisine de çok şey borçluyum. Üzerimde emekleri ve hakları var.
Derin düşüncelere dalmışken (ya da beynimde filler zumba yaparken) beni bu düşüncelerden sıyıran Aybüke'nin titrek sesi oluyor.
"Egemen'le ayrıldınız mı?" Diye soruyor.
"Yuh, oha, çüş. Bütün okul biliyor lan bizim ayrıldığımızı." Diyorum sitemle.
Gerçekten bu kızın beyninde bir problem var.
"Sadece merak etmişt-"
"Tamam." Diyorum sertçe. Başını önüne eğip susuyor.
Genel olarak (okulun ilk günü olduğu için) dersler boş geçiyor. Birkaç teneffüsü Aybüke'yle takılarak geçiriyorum. Uzun teneffüste daha fazla dayanamayıp Zeynep'le Melis'in yanına gidiyorum.
Gördüğüm manzara karşısında şok oluyorum.
Bütün sınıf Zeynep'in başında toplanmış ve Zaynep de hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Zeynep'in başına üsüşen kalabalığın arasından zor sıyrılıyorum. Bir yandan da kendimi göreceğim Zeynep karşısında hazırlamaya çalışıyorum. Birkaç saniye içinde Zeynep'in yanına ulaşıyorum.
İtiraf ediyorum; Zeynep'i daha önce hiç böyle görmemiştim.
Suratı kıpkırmızı olmuş ve rimeli akıp yüzünün tamamını kaplamış. Yanına usulca sokuluyorum,
"Daha bu sabah bana gülmemi söyleyen siz değil miydiniz?" Diyorum yavaşça.
Kafasını kaldırıyor. Melis'in kalabalığı dağıtma çabasını izliyor bir süre.
"Benimkiler boşanacakmış." Diyor en sonunda.
Diyecek bir şey bulamıyorum. Sadece susuyorum. O sessizlikte bile konuşuyoruz onunla.
Tek istediğim ondan özür dilemek. Ne zaman yardıma ihtiyacım olursa olsun yardımıma koşan ve bana benden daha çok değer veren o kızın karşısında diyecek bir şey bulamamak, onun sorunlarını çözememek beni kendimden tiksindiriyor. O sessizliğin içinde kaybolmak ve bu soruna çözüm bulana kadar kendimi cezalandırmak istiyorum.
Ama ne yapabilirim ki? Elimden ne gelir?
Burnunu çekip bana sarılıyor.
"Özür dilerim." Diyorum.
"Seni seviyorum." Diyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Femme Forte (girlxgirl)
Romance(Bu kitap kurgu değildir. Okuduklarınız kişiler, yer ve zaman değiştirilerek önünüze sunulmuş bir lezbiyenin hayat hikayesidir.) Ben tekli bir koltukta yalnız başıma oturup servistekileri süzerken onun test çözdüğünü görüyorum. Sonra servis ani bi...