Artık aşık olduğuma eminim. Sadece tek bir korkum var;
Egemen'in ona aşık olduğumu öğrenmesi. Tanışmamızın üzerinden geçen birkaç ay içinde bütün okul onu sevdiğimi öğrendi aslında. Ama o hala bozuntuya vermiyor, nedense.
Bu arada Zeynep ve Melis'le baya yakınlaştık. Ablam gibi oldular yani. Her bokumu biliyorlar. Egemen konusunda da baya yardımları dokundu. En azından artık Egemen'in yanında kekelemiyorum.
Beni mahveden tek şeyse Egemen'in bana bakmayacağını düşünmem. Dürüst olalım, güzel bir kız değilim.
Çekicilik desen, Yüce Rabbim vermemiş. Squad'lı göt desen, tamam götüm var, ama o da kocaman yani. Bülent Ersoy'un memeleri kadar götüm var ordan hesap edin. Zaten selülitleri kafam kadar olan bir ırka mensubum...
Ben bunları düşünürken arkamdan bir ses duyuyorum,
"Gizem!" Işık hızıyla arkama dönüyorum.
Oha.
Egemen bu.
"Efendim Egemen." Kalbim ağzımda atıyor, duyuyorum.
"Bu akşam tenis maçım var, gelip beni izlemek ister misin?"
Tenis?
Hadi canım.
Yok artık.
Ebesinin gözü.
"Eeee, ben...."
"Müsait değilsen gelme."
"Yoo yoo, müsaitim."
"Tamam o zaman bu akşam saat 5 te filanca yerde maçım var. Sen de geliyorsan zaten kazanırım."
Bu noktadan sonra kalbimi yiyeceğim herhalde. Sanırım kalp krizi geçiriyorum.
Mutluluk içinde Zeynep'in yanına gidiyorum. Egemen'le konuşmamızı anlatıyorum. Birazdan Melis de geliyor. Ona da anlatıyorum.
"Kızım varya an itibariyle bu çocuğun senden hoşlandığına emin oldum." Diyor Melis. Zeynep'le bakışıyorlar. Nedense Zeynep'in keyfi kaçmış gibi.
"Bir sorun mu var?" Diyorum.
"Yoo," Diyor ve gülüyor. Ama ikna olmuyorum.
----------------------------------
O akşam dolabımda bulduğum en iyi kotu giyiyorum. Hayatımda ilk defa dudak parlatıcısı ve rimel sürüyorum. Gözlerime en kuyruklusundan bir eyeliner çekiyorum, kısacası bir fahişe makyajı. Ama sevdiğim çocuk söz konusu, güzel olmalıyım.
Buluşacağımız yere gittiğimde oranın bir sinema olduğunu fark ediyorum. Ortada tenisin 't' si bile yok yani. Sonra Egemen'i görüyorum. El sallıyor. El sallıyorum.
"Sana yalan söylediğim için özür dilerim ama başka türlü seni benimle buluşmaya ikna edemezdim." Diyor.
Şaşırıyorum.
Cidden o kadar soğuk bir insan mıyım?
"Önemli değil. " Diyorum. Ama aslında önemli. Yine de geceyi mahvetmek istemiyorum. Bunu onunla sonra tartışırız.
"Hangi filme girmek istersin?" Diyor. Kaşlarımı kaldırıyorum.
"Boşver." Diyorum. İçimdeki her hücre 'aşk filmine girin de yiyişin' diyor ama o hücrelere kulak vermiyorum.
Doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yapıyorum ve oradan çıkıyorum. Ben fahişe değilim. Beni satın alamaz. Bu kadar kolay da tavlayamaz.
Çocuk muyum ben?
Egemen beni takip ediyor ve sokağın ortasında birden önümü kesiyor. Bütün millet bize bakıyor.
Ölmek istiyorum.
"Gizem, bi dakka dinler misin beni.. Bak, ben senden çok hoşlanıyorum kaç aydır sana söylemek istiyorum ama olmuyor bi' türlü fırsatım olmuyor. Şimdi ilk defa sana kendimi ispatlama fırsatım varken bana bi' şans ver."
Ciddi mi bu çocuk?
Allah'ım öldür beni.
"Tamam." Diyorum. "Nasıl istersen." Az önce kendini ağırdan satan ben şimdi nasıl dünden razı oldu diyeceksiniz. Valla ben de bilmiyorum.
Bir aşk filmine giriyoruz. En arkada oturduğumuz için ne yaparsak yapalım sorun olmayacağını biliyorum. Filmi izlemiyorum bile.
Birazdan olacaklar bana daha çekici geldiğinden olsa gerek bir süre bekliyorum.
Derken Egemen kolunu belime doluyor. Keşke kemerimi biraz daha sıksaydım diye hayıflanıyorum içimden.
Yüzümü tutuyor. Artık kalbim atmıyor. Nefesimi tutuyorum.
Öpüşüyoruz.
Birden bütün hislerimi kaybediyorum. Hiçbir şey hissedemiyorum. Sanki az önce rutin bir iş yapmışım gibi...
Şoktayım.
Az önce hayatımda görüp görebileceğim en yakışıklı erkekle öpüştüm ve hiçbir şey hissetmedim.
Aşk veya cinsellik konusunda bir şey hissetmem gerekirdi.
Ama hissetmiyorum.
Bende bi' sorun var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Femme Forte (girlxgirl)
Romance(Bu kitap kurgu değildir. Okuduklarınız kişiler, yer ve zaman değiştirilerek önünüze sunulmuş bir lezbiyenin hayat hikayesidir.) Ben tekli bir koltukta yalnız başıma oturup servistekileri süzerken onun test çözdüğünü görüyorum. Sonra servis ani bi...