6

10.9K 174 3
                                    

Üstüme doğru adeta ışık hızında gelen basketbol topunu son anda fark ediyorum. Mükemmel (!) reflekslerim sayesinde bir dirsek darbesiyle topu benden uzağa gönderiyorum.
Resmen dirseğim kırılıyor. Bahçeye doğru;
"Hangi ayı attı lan o topu?" Diye bağırıyorum.
Cevap yok.
"Hanginiz attıysa adam gibi çıksın söylesin." Diyorum bu sefer.
"Sanane lan kim attıysa attı." Diyor bir ses. Yıldırım hızıyla arkama dönüyorum.
Simsiyah saçlar ve mavi gözlerin birleşmesinden oluşan serenatı izliyorum. Zaten şekilsiz olan suratına küçümseyici bakışlar hiç yakışmıyor.
"Bunu sorgulamak sana mı düştü?" Diyorum Egemen'e.
"Sinemada öyle demiyordun ama." Diyor alaycı bir şekilde. Bütün bahçe gülüyor.
İçimden bu olayı bütün okulun bilmesine olan öfkemi Egemen'e kusuyorum ama gerçekte kelimenin tam anlamıyla yerin dibine giriyorum. Diyecek hiçbir şey bulamadığım için ortalığın yatışmasını bekliyorum. Milletin dalga geçmeleri arasında zil çalıyor.
Sınıfa giriyorum. Her zamanki yerim olan Aybüke'nin yanına oturuyorum. Aradan çok zaman geçmeden öğretmen zili de çalıyor.
"Kanka Sosyal Bilgiler (şimdiki Tarih dersi) sınavı okunmuş hoca notları söyleyecekmiş." Diyor heyecanlı bir edayla.
"N'apabilirim kanka?" Diyorum.
Şuraya yazıyorum; Bu kızın hali cacık.
Sınıfı susturmaya çalışan sınıf başkanını izliyorum. Çok geçmeden içeri öğretmen damlıyor. Başkana bir iki el işareti yapıyor. Başkan sanki kurulu bir saat gibi çalıyor,
"1056 ve 971 yok hocam, ayrıca 275 izinli..."
Öğretmen kel kafasını kaşıyor,
"Tamam yavrum, oturabilirsin." Elindeki yazılı kâğıtlarını inceleyen öğretmeni izliyorum.
"666 burada mı?"
Benim numaram.
"Benim öğretmenim.." Diyorum. Sesim titriyor.
"Sen... Ve de... 668, (Aybüke'nin numarası) sadece ikiniz 100 aldınız. Yıl sonuna az kaldığını da düşünürsek, geri kalanların durumu da genel olarak iyi," Diyor.
(O zamanlar 6. Sınıfın bol bol 100 getirdiğinin farkında olmadığım zamanlardı, şimdiyse 50 alsam parti verecek durumdayım, nereden nereye görüyor musunuz?
Mükemmel (!) Türkiye'min eksiksiz (!) eğitim sistemi.)
Hoca bütün sınıfın notlarını okuduktan hemen sonra zil çalıyor ve zille birlikte soluğu 7-A 'da alıyorum.
"Vayyy, Gizem Hanım, siz hiç buralara teşrif edermiydiniz?" Melis yanaklarımı sıkıp beni öpüyor.
Suratımı ekşitiyorum.
"Zeynep nerede?"
"N'apıcan?"
"Yaa oyalamasana beni."
"Aaa, üzdün."
Şimdi suratını ekşitme sırası onda. Birisi arkadan sırtıma sarılıyor.
"Gizem! Ben de seni arıyordum sınıfına girdim ama yoktun ben de merak ettim neredesin diye Melis'i de alıp gelecektim yanına."
Bu uzun ve bir anlam veremediğim açıklama karşısında ne cevap vereceğimi şaşırıyorum.
"He." Diyorum.
Bana garip garip bakıyor.
Melis konuyu değiştiriyor.
"Sene sonuna az kaldı kızlar bi' planı olan var mı yaz için?"
"Ben her zamanki gibi evdeyim." Diyor Zeynep.
"Biz her zamanki gibi yurtdışında oluruz." Diyorum.
"Annem de yazlık diye tutturdu ama babamın emekli maaşını bekliyoruz, ben de her zamanki gibi evdeyim yani." Diyor Melis, Zeynep'e göz kırparak.
İkisinin arasındaki bakışmalara oldum olası anlam verememişimdir zaten.
------------------------------------------
Aradan birkaç ay geçiyor ve okullar kapanıyor. Olaysız geçen bir senenin ardından bütün tatilimi Muhteşem BTT'yle (Bilgisayar, Tablet ve Telefon) harcıyorum. Zaman su gibi akıp geçiyor ve birden kendimi 7. Sınıf sıralarında buluveriyorum.
7. Sınıf benim için yepyeni umutlar demek tabii. Yeni arkadaşlar, yeni çevre, belki de yeni bir sevgili... Şimdilik olayın sevgili kısmına pek sıcak bakmıyor olabilirim ama hayat sürprizlerle doludur. Dünyaya bir kere geliyoruz ve dünyada misafir olduğumuz süre içinde de inandığımızı yaşamadan (veya savunmadan) ölmek doğrusu bana pek cazip gelmiyor. Bu felsefeyle yola çıkarak girdiğim 7. Sınıf bakalım bana umduğumu mu verecek yoksa bulduğumu mu?
Okuyup göreceksiniz.

Femme Forte (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin