11

6.7K 161 15
                                    

Okul zilini (Düm Tek Tek) duyuyorum. Her tarafım ağrıyor, özellikle de belim. Belimin sancısından iki büklüm olmuş halde yerde yatıyorum. Acınası bir şekilde yerden kalkamıyorum. Kafamı kaldırmayı deniyorum.
Olmuyor.
Gerçekten kendime acıyorum.
Bir süre bekliyorum.
"Gi-zem..." Ayağa kalkmaya çalışan Melis'in tekrar yere düşüşünü izliyorum. Normal bir zamanda olsa kahkaha atabilirmişim gibi geliyor. Hiçbir yerimi oynatamadığımı fark ediyorum. İçimdeki ses "Tamam," diyor. "Ufaktan başlayacağız."
Önce parmaklarımı oynatmayı deniyorum.
Olmuyor. Sakin ol, bu daha ilk denemen.
Paniğe kapılma!
Kendimi rahatlatmaya çalışıyorum. Zeynep'in beni öpmesini düşünüyorum. Sol elimin işaret parmağını oynatabildiğimi fark ediyorum, biraz daha zorlarsam...
"Gizzemm." Dikkatimi bir süreliğine elimden çekip Melis'e veriyorum. Ayağa kalkmış ve önündeki sıralardan birine tutunuyor. Yıkılacak gibi duruyor. Onu böyle görmeye alışkın değilim.
"İyiyim." Demeye çalışıyorum ama ağzımdan sadece hafif bir inilti çıkıyor.
Bana yavaş ve paytak adımlarla yaklaşıyor. Yanıma doğru çömeliyor,
"Gizem, beni duyuyor musun?"
"İyiyim." Diyorum. Bu sefer sesim çıkıyor. Aramızda bedensel olarak en az hasarı alan Melis olmasına rağmen en çok o kırılmış görünüyor. Beni yavaşça kaldırıp yakındaki bir sıraya oturtuyor. İnliyorum. Her tarafım ağrıyor. Melis'in Zeynep'in yanına giderken bir yandan ağladığını fark ediyorum. İçimde çok büyük bir boşluk oluşuyor. Bu boşluğu ancak intikamla kapatabilirim.
O intikamı kimden ve nasıl alacağımı bilmiyorum. İntikamımı almak için bütün bu olaylardaki asıl suçluyu arıyorum.
Hepsi benim suçum.
Düşünüyorum; Eğer ben olmasaydım Zeynep'le Melis bu kadar dayağı yememiş olurlardı. Eğer ben olmasaydım Zeynep belki başka bir erkeğe aşık olurdu ve bütün bu olaylar patlak vermemiş olurdu. Eğer ben olmasaydım belki Egemen'le daha yakın olurlardı...
"Zeynep?" Zeynep'in üzerine eğilen Melis hala sessizce ağlıyor, duyabiliyorum.
Yavaşça ayağa kalkıyorum. Biraz başım dönüyor ama buna alışabilirim sanırım. Zeynep'le Melis'in yanına gidiyorum. Eğilip eğilemeyeceğimden emin değilim.
Yanımdaki sıraya yaslanıyorum. Zeynep ayılır gibi oluyor.
"Zeynep..." Diyorum neredeyse fısıltıyla. Hafifçe gülümsüyor. Bir süre bakıyor. Karşılıklı olarak birbirimize gülüyoruz. Yüzü, boynu ve saçları kurumuş kanla kaplı. Bir süre daha birbirimize baktıktan sonra, Zeynep'in ruh hali birden değişiyor.
"Gizem... Özür dilerim." Diyor hıçkırarak. "Bu işe bulaşmanı istememiştim. Bütün suç bende." Kararlı bir şekilde ona bakıyorum.
"Hayır," Diyorum. "İkimiz de birbirimizi istedik. Bu işte bir suçlu arama."
"Ben... Benimle konuşmanı istemiyorum. Sana kötü örnek oluyorum tamam mı? Şu anda bunu anlamıyorsun ama ileride anlayacaksın." Diyor. Yüzüme bile bakmadan Melis'in desteğiyle ayağa kalkıyor.
Çok sinirleniyorum.
Onunla olmak için yaptığım bunca fedakarlığa rağmen onun bana dediği şey?
Çok... Çok anlamsız.
Hani aşkımız sonsuzdu?
Hani aşkın cinsiyeti yoktu?
O an bütün bunlar bana bir saçmalıkmış gibi geliyor, hiçbir açıklama yapmadan, arkama bile bakmadan çekip gidiyorum oradan. Tabii sendeleyerek.
Komik insanım yahu!
------------------------------------------------------------
O hafta bitene kadar Zeynep'le konuşmuyoruz. Daha doğrusu o yine dayanamayıp benim yanıma geliyor ama ona surat yapıp yanımdan gitmesini sağlıyorum. Birine sinirlendiğimde böyle oluyor işte, sandığımdan da çabuk kırılıyorum ve o an verdiğim kararlar bütün hayatımı etkileyebiliyor. (Genelde verdiğim kararların % 99.9'u hayatımı daha boktan hale getirmeye yönelik olup beni sürüm sürüm süründüren cinsten.)
Aslında hayat prensibim şu; Önce kırılıyorum, kırıldığım belli olmasın diye de çoğu zaman sinirlenmişim gibi yapıp etrafa 'sinirli' imajı çiziyorum.
Ben de böyle manyağım işte.
Bunun dışında belimdeki morlukları ev halkından saklamayı başarıyorum ama yüzümdeki ifade (nasılsa artık) onları korkutuyor. Benimle iletişime geçmekten sakınsalar da (ne zaman iletişim kurmaya çalışsak kavga çıktığı için) yine de benim için endişelendiklerini belli ediyorlar. (Canlarım benim!)
İlerleyen zamanlarda yanıma birkaç kez daha gelmeye çalışan Zeynep'e her defasında surat yapıyorum ve sinirlenerek yanımdan ayrılmasını sağlıyorum.
Bir süre sonra yanıma hiç gelmemeye başlıyor. (Zeten ne bekliyordum ki ben de?)
Bu şekilde (atara atar, gidere gider) 7. Sınıfın ilk dönemini bitiriyorum.
Aslında bir ilişkide (herhangi bir ilişkide, bu arkadaşlık ilişkisi de olabilir) beklediğim şu;
Bütün ilginin bana verilmesi.
Zaten etrafımda gördüğüm herkes istiyor bunu. İstemeyen yok. Ama ben biraz fazla istiyorum galiba.
Duyguları sonuna kadar ve hiç pişman olmayacağım biçimde yaşamayı seviyorum. Bana göre duygular kullanılmak için değil, yaşanmak için varlar. Ve bence ilişkileri bitiren şey karşıdakine karşı bir şey hissetmemek değil, hissedememek.
Her ne kadar dışa vurmasam da çok duygusal bir insanım ve karşımdakinin en ufak bir hareketine bile kırılabiliyorum. Zeynep ve Melis de bunu iyi bildikleri için 'kanka' olduğumuz dönem boyunca bana 'salak' bile demediler, demezler de zaten.
Ama bu durum biraz farklı, Zeynep'in bana karşı davranışları...
Yani, alışık değilim ben böyle durumlara tımım mı?
Her neyse, hayatımdaki önemli gelişmelerin sonuç vermesi için hafta içini beklemem gerekiyor.
Aramızda kalsın, bugün Cuma da.

Femme Forte (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin