14

4.3K 144 8
                                    

Bitirdiğim sigara paketini yere atıyorum ve okuldan çıkıyorum. Okulun bitmesine daha birkaç ders var ama bunu umursayacak durumda değilim. Okulun dışındaki park alanına giren servisime bakıp iç çekiyorum. Düşünceler beynimi yiyor.
Kalabalığın sesi beni düşüncelerimden sıyırıp atıyor.
Sesin geldiği yöne doğru başımı çeviriyorum ve okulun bahçesindeki kalabalığın nedenini anlıyorum.
Orta boyutlardaki bir çocuk sedyesinde görüyorum onu. Üzeri örtülmüş, ama o olduğunu biliyorum.
Bir parçam onun orada olmadığını, aslında her şeyin ustalıkla düzenlenmiş bir şaka olduğunu, bütün bunlar bittiğinde bir yerlerden çıkıp 'euheuh hepsi şakaydı gerizekalııı' diye bağırıp yine bana sarılıp yine beni öpeceğini söylerken, diğer parçam artık gerçek dünyaya dönüp o sedyeyi ve içindekini görmem gerektiğini söylüyor.
O sedyeye daha fazla bakamıyorum ve dikkatimi diğer sedye üzerine yoğunlaştırıyorum.
Melis'in sedyesine.
Üzeri o lanet olası siyah şeyle örtülü değil, demek ki hala yaşıyor.
İçimde tuttuğum nefesi dışarı veriyorum.
Elimde kalan son şey Melis, hayatımın anlamı dediğim o saçmalıktan kalan tek kişi...
Ve hala yaşıyor.
Ve Ölmeyecek.
İnanmak zorundayım.
-------------------------------------
Gidecek başka yerim olmadığı için eve gitmek zorunda kalıyorum. Zeynep'in ölü bedeni aklımdan çıkmıyor. O siyah örtü, o telefonun melodisi...
Unutamıyorum.
Hışımla apartmanın kapısını açıyorum. Trabzanlara tutunarak yavaşça merdivenleri tırmanıyorum. 7 numaralı kapının önünde duruyorum. Kapıya bakıyorum.
Zili çalıyorum.
"Kim o?"
Cevap vermiyorum.
"Kim oo?!"
Gözlerimi deviriyorum ama cevap vermemekte kararlıyım.
Kapı hızla açılıyor ve karşımda annemi buluyorum.
"Gizem, bu ne surat kızım?" Merakla bana bakıyor.
Cevap vermeden kendimi içeri atıyorum.
"Gizem, sana diyorum!" Kolumu tutuyor. Büyük bir öfkeyle kolumu çekiyorum.
Işık hızıyla odama girip kapıyı arkamdan kapatıyorum. Üstümdekileri çıkarmadan yatağıma giriyorum.
"Gizem!"
Bir süre bekliyorum. Odama kimse uğramıyor bile.
Şaşırtıcı.
Tam 'annem delirdi' diye düşünürken annem kapımı açıp yanıma geliyor ve yumuşak bir ses tonuyla;
"Ne oldu?" Diye soruyor.
"Kendimi iyi hissetmiyorum." Diyorum. Yataktan kalkıyorum ve tuvalete giriyorum. Doğal olarak annem de peşimden geliyor.
"Anne," Diyorum. Gözlerim doluyor.
Susuyorum.
Annem gözlerimi görmesin diye ona arkamı dönüyorum ve tuvalete kusuyorum. Annemin bedenimi sıkıca tuttuğunu hissediyorum.
"Her şey geçti," Diyor. "Sakin ol."
"Hayır!" Diye bağırıyorum. Sesim tuvalette yankılanıyor. "Hiçbir şey geçmedi tamam mı?"
Gözyaşlarımı daha fazla tutamıyorum.
Annem beni hafifçe sarsarak;
"Ne olduğunu anlatmıyorsun ki." Diyor.
"İstemiyorum anne." Diyorum. Tek istediğim kusmuk kokumla baş başa bırakılmak.
Annemin telefonu çalıyor.
Bunu fırsat bilip tuvaletten dışarı çıkıyorum. Odama giriyorum ve tekrar yatağıma giriyorum.
Beni takip eden annemi önemsemiyorum. Hiçbir şey umurumda değil.
Annem telefona bakıyor. Okul idaresinden arıyorlar.
Beş dakika sonra annem telefonu kapatıyor.
Yanıma geliyor.
"Üstüne düzgün bir şeyler giyin, dışarı çıkacağız." Diyor. Karşı çıkmıyorum.
Robotsu hareketlerle üstüme siyah bir kazak geçiriyorum. Altımda zaten siyah kotum var. Bir süre o kota bakıyorum. Sonunda o kotu görmek istemediğime karar veriyorum.
O kotu yakacağım.
-------------------------------
Annemin beni götürdüğü yerin bir psikoterapi kliniği olduğunu çok geç fark ediyorum. Oradan çıkmaya çalışıyorum ama annem beni burada tutmakta kararlı. Bir psikologdan randevu alıyoruz. Aradan çok zaman geçmeden bir anons duyuyorum;
"Melek Gizem Öztürk, 34 numaralı odadan bekleniyorsunuz."
İşler ne ara kontrolümden çıktı bilmiyorum.
Yavaş ve temkinli adımlarla odaya giriyorum. İçerideki genç kadın bana hafifçe gülümseyerek;
"Hosgeldin," Diyor.
"Hoşbuldum." Diyorum.
Bir süre bakışıyoruz.
"Adım Beyhan, sen de Melek olmalısın." Diyor. Hala gülümsüyor.
Gıcık oluyorum.
"Bana Melek demeyin." Diyorum sinirle. "İki tane adım var."
"Peki." Diyor. Hala gülüyor. "Sanırım bir yakınını kaybetmişsin."
Daha da sinirleniyorum. Zeynep hakkında hiçbir fikri yok ama hala yorum yapmak için kendinde hak görüyor.
Burada daha fazla duramam.
Beyhan karısına ters ters bakıyorum ve yıldırım hızıyla odadan çıkıyorum. Tabii annem hemen yanımda bitiyor. (Yapışığız ya!)
"Neden bu kadar kısa sürdü?" Diyor. Bakışları 'kesin yine bi boklar yedin sen' diyor.
"Beni eve götür." Diyorum, bedenim yine titriyor.
O sırada odada sikik gibi bıraktığım Beyhan karısı (Nihayet!) odasından çıkıp yanımıza geliyor.
Annemle bakışmalarını izliyorum.
"Gidiyoruz." Diyor annem yırtıcı bir hayvan edasıyla.
Ve gerçekten eve gidiyoruz.

Femme Forte (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin