19

3.8K 136 14
                                    

Eşcinsel olduğumu söylediğimde (Güya saklayacaktım) Leman hiç şaşırmışa benzemiyor, hatta bu noktadan sonra aramızın daha da iyi olduğunu fark ediyorum.
Tanışalı daha bir ay olmasına rağmen Leman'ın her şeyini biliyorum, ömürlük kankalar gibiyiz yani.
Leman'ınsa benim her şeyimi bildiğini söyleyemem. Geçmişim konusunda pek bir fikir sahibi değil, bunu pek umursadığını da söyleyemem. Her şeyin bir zamanı olduğunu biliyor ve muhtemelen o bana geçmişimi sormadan (benim yaptığımın aksine) benim ona açılmamı bekliyor.
Böyle giderse daha çooook bekleyecek.
Her neyse, bu düşüncelerden sıyrılıp birazdan okula gitmem gerektiğini hatırlıyorum, okul formaları daha dağıtılmadığı için üstüme üzerinde 'The Joker' yazan siyah bir tişört geçiriyorum ve okulun yolunu tutuyorum.
Uzun ve yorucu Pazartesi trafiğinde takılıp hayata lanet okuduktan sonra (yaklaşık yarım saatimi alıyor) nihayet okula varıyorum. Sınıfa girdiğimde direk Leman'ı görüyorum ve birbirimize sarılıyoruz. Ders zili çalana kadar tuvalette oyalanıp duruyoruz.
İlk ders Matematik.
En (!) sevdiğim.
Ders bitene kadar Leman'la dedikodu yapıp duruyoruz. Ben en öndeki kızın götünden bahsederken Leman da arkadaki bir çocuğun ne kadar yakışıklı olduğunu söyleyip duruyor. Çaktırmadan arkaya kaçamak bir bakış atıyorum ve Leman'ın hoşlandığı çocuğu iş üzerinde (Leman'a bakarken) yakalıyorum. Çocuk utanarak bakışlarını kaçırıyor.
Heteroseksüel Aşıklar: Gerçekten İğrençsiniz.
Derken teneffüs zili çalıyor ve Leman'la kantine gitmek için ayağa kalktığımızda benim ayakkabım arkadaki çocuğun çantasına takılıyor. (Onun nasıl olduğunu hala ben bile çözebilmiş değilim.)
Arkadaki çocuk biraz mırın kırın ediyor. Hışımla arkama dönüyorum;
"Ne söyleniyorsun lan gerizekalı, bir şey söyleyeceksen yüzüme söyle!" Diye bağırıyorum. Leman ani çıkışlarıma alışmış olacak ki hiç sesini çıkarmadan bizi izliyor.
Bütün sınıfın bize baktığından eminim.
Arkadaki sivilceli çocuk gülerek yanındakine (yanındakinin adı Muzaffer'di sanırım) dönüyor ve;
"Oğlum bu kız harbi psikopat ha." Diyor.
Daha da sinirleniyorum.
Leman kolumdan tutup beni çekmese onu orada dövebilirim.
Leman beni sürükleyerek dışarı çıkarıyor, biraz sakinleşmemi bekleyip suratını büzerek;
"Kanka sen de çok abartıyorsun ama." Diyor.
Kaşlarımı çatıyorum.
"Ne?!" Diyorum sitemle.
Bana bakmadan omuz silkiyor ve bir sonraki derse kadar konuşmuyoruz.
Tamam, belki biraz abartmış olabilirim.
Belki birazcık.
Ders zilinin çalmasıyla birlikte Leman'la aramdaki buzlar eriyor ve yine eski halimize dönüyoruz. Leman'ın en sevdiğim yönü bu: Hiçbir şeyi büyütmüyor.
Matematik öğretmeninin sınıfa girmesiyle benim saman alevi öfkem de diniyor ve arkama dönüp o sivilceli çocuktan özür diliyorum. Sivilceli çocuk (İsmi Doruk'muş bu arada) kayıtsızca 'Tamam.' diyor ve konu kapanıyor.
İlerleyen günlerde Leman ve ben Muzaffer ve Doruk'la baya yakınlaşıyoruz.
O nasıl oluyor sormayın, ben de anlayamadan bu iki erkek (erkeklere hiç güvenmediğimi ve koyu bir feminist olduğumu bildikleri halde bunu yok sayıp) Leman'la birlikte hayatımın merkezine oturuyorlar.
Kendime Not: Lise beni gerçekten değiştirdi.
Yine daha ben ne olduğunu anlayamadan (Zaten ne zaman anladım ki?) Muzaffer okuldan ayrılıyor. Neden ayrıldığı konusunda hiçbir fikrim yok, zaten okuldan ayrıldıktan sonra da bütün sınıfla iletişimi kesiyor. Sınıfça bunu takmamış gibi davranıyoruz ama bu durum hepimize koyuyor.
Her neyse, Muzaffer okuldan ayrıldıktan sonra dörtlü arkadaş grubumuzdan geriye Doruk, ben ve Leman (Muhteşem Üçlü!) kalıyoruz. Bizi ortada bırakıp giden Muzaffer'e (diğerlerinin aksine) hiç içerlemiyorum. İçerlemek için bir nedenim de yok.
Gidenin arkasından ağıt yakacak kadar güçsüz de değilim.
"Kankaaa!" Diyor Leman heyecanla yanıma gelerek, onun bu hareketi beni düşüncelerimden sıyırıyor. Leman daha da büyük bir heyecanla sözlerine devam ederken derin bir nefes alarak gözlerimi kapatıyorum;
"Kanka arka sıradaki çocuk benden hoşlanıyormuş!"
Ulan daha okul açılalı 2 ay oldu ne hoşlanması?
Leman'ı başımdan savmak için onun her dediğini 'Hı hı' diyerek geçiştiriyorum (dedikleri hakkında en ufak bir fikrim yok çünkü onu dinlemiyorum) ve en sonunda Leman'ı susturmayı başarıyorum. Bana yine bir süre trip atıyor ama benle fazla küs yaşayamayacağını biliyorum.
Canım kankam benim.
Az önce yediğim sandviçin çöpünü atmak için ayağa kalkıyorum, Leman'a bir şey söylemek için arkamı dönünce onu görüyorum. Ön sıralarda oturan bir kız. O kadar güzel ki...
Onu daha önce görmediğim için kendime kızıyorum. Kızla bir süre bakıştıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yerime oturuyorum ama kalbim deli gibi çarpıyor. İçimdeki o lanet olasıca ses 'Aşık oldun seeen!' diye gürlüyor ama onu yine duymazdan geliyorum. Kafamın sol tarafındaki kısa olan saçlarımı ellerimle tarıyorum ve beklentiyle Leman'a bakıyorum.
Gözlerini kısıyor;
"Ne var?"
"Hiiiç." Diyorum gözlerimi kaçırarak.
"Ne?!" Diyor sitemle.
Daha fazla dayanamayarak ağzımdaki baklayı çıkarıyorum;
"Kanka şu öndeki kızın adı ne?" Bunu söylerken bir yandan az önce gördüğüm kızı işaret ediyorum.
Leman biraz düşünüyor.
"Kanka sanırsam İz gibi bi' şeydi kızın adı ama emin değilim, neden?"
Leman'ın son sorusunu duymazdan geliyorum. Onu takmadığımı anlayan Leman beni hafifçe sarsıyor.
"Kanka!?"
Leman'ın aynı soruyu yinelemesine fırsat vermeden cevaplıyorum;
"Kanka kız çok güzel." (Bütün cümleyi üzerine basa basa söylüyorum ki Leman ciddi olduğumu anlasın.)
Leman tiksinerek bana 'Ciddi misin dostum, o kız mı?' bakışını atıyor. Bakışları biraz da olsa kendimi kötü hissetmeme neden oluyor ama aldırmıyorum. Birazdan yanımıza Doruk da geliyor ve ben hemen az önce gördüğüm kızı (ya da fark ettiğim mi demeliyim) ona da anlatıyorum. Doruk beni dikkatle dinliyor ve lafım bitince bana şu soruyu yöneltiyor;
"Ya Alison? Ayrıldınız mı yoksa?"
Birden içimi bir titreme alıyor.
Tabii ya, Alison!
Ne bok yiyeceksin şimdi sen Gizem?
Neden hayatınızdaki her şey tam mükemmel gitmeye başlarken o 'arkadaş' dediğiniz yaratıklar size gerçekleri hatırlatıp hayatınızı mahveder ki?

Femme Forte (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin