Arkadaşlar benim hayalimde ki Dolunay bu. Bir sonra ki bölümde Rüzgar'ın resmini koyucam ve başka resim koymıycam. Çünkü sizin hayalinize bırakmak istiyorum, karakterleri sizin belirleyip, istediğiniz gibi canlandırmanızı istiyorum.
Ve bir Dolunay macerası daha başlamak üzereydi. 17 yılımı adadığım, çocukluğumu bağışladığım Adana'yı terk etmek üzereydim. Tahmin edin bakalım nereye gidiyoruz. Evet, İstanbul! Hayatta nefret ettiğim tek şehir, mutluluğumu elimden alan, küçüklüğümü yaşayamadan büyük insanlar gibi düşünüp, harelet etmeme neden olan şehir. İSTANBUL.
Size kendimden bahsediyim. Ben Dolunay, Dolunay SERT. 17 yaşımdayım, Adana'da yaşıyorum. Yani yaşıyordum. Tek çocuğum. Açık kahverengi gözlere kıvırcık saça sahibim.
Şuan kulağımda kulaklık, şarkı dinleyerek Adana'yı terk ediyorum. Çocukluğumu, anılarımı terk ediyorum. Burda pek arkadaşım yoktu, sert bir yüz ifadesine sahip olduğum için insanlar benimle konuşmaya çekiniyordu. Bilmiyorlardı aslında benimde gülümseme gibi bir yeteneğim olduğunu. Yetenek diyorum çünkü insanlar benim gülümsediğimi gördüklerinde sanki karşılarında koala sıçıyormuşum gibi bakıyorlardı. Gülümsediğim zaman çok güzel olduğumu söyleyebler vardı. Ben güzelliğe pek inanmıyordum açıkcası, ve kendimide güzel bulmuyordum. Ama herkes aksine hep güzel olduğumu ve saçlarımı çok beğendiklerini söylerlerdi. Erkeklerin dikkatini çeken şey saçlarımdı. Genelde saçlarım topuz gezerdim ama annemin zoruyla salık gittiğim zamanlarda gördüklerinde bana bakıp bir şeyler konuşurlardı. Bu zaman kadar sadece bir erkek arkadaşım oldu. 3 ay çıkmıştık ve gerçekten seviyordum. Koyu kahve gözleri, uzun boyu, saçları ve etkileyici gülümsemesi. Fakat bütün bunların arkasında bir piç yatıyormuş. 4 çocuğu ile ortada kalmış kadınlar gibi bırakmıştı beni. Yaptıkları nedeniyle onu unutmam zor olmadı. Zaten o da ayrılığımızdan bir hafta sonra yeni sevgili yaptı. Ben bu şehirde geçirdiğim günleri düşünürken çoktan çıkmıştık Adana'dan. İstanbul'da evimiz bir hafta önce yerleştirilmişti. Burdaki evi yazları geldiğimizde kullanıcaktık. Maddi durumumuz iyi, e bir evde iki kadın yaşayınca ve bu kadınlardan biri doktor olunca pek para sıkıntısı olmuyor. Babamı sorucak olursanız onu 15 yaşımda kaybettim. İstanbul'a tatile gelirkenbir kaza yapmıştık. Arabada sadece babam ve ben vardık, bir anda şoför koltuğunun oldu yerde ki kapı açılmıştı ve babamda emniyet kemeri takılı olmadığı için düşmüştü. Kaza ciddi değildi fakat babam arabadan düştüğü için hayatını kaybetmişti. Babamı bu halde görmek kalbimde cam kırıkları barındırmama sebep olmuştu. İstanbul babamı benden geri vermemek şartıyla aldı. Bu yüzden nefret ediyorum. Bendeki de öyle bir hayattır ki başkasından duysanız dalga heçtiğimi düşünürsünüz. Ama maalesef ki gerçek. Hayatımın bir diğer şokuda babamın ölümünden tam bir sene sonra annemin üvey olduğunu öğrenmem oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
Teen FictionBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...