Selam yavrularr. Uzun bir aradan sonra yine yeniden birlikteyiz. Çok beklettim sizleri kusura bakmayın, daha fazla beklemeden yeni ve ilginç bölümlerle geleceğim. İyi okumalar.
Rüzgar'la konuşmamızın arasından 1 saat geçmişti ve ne o aramıştı ne de ben. O geçmek bilmeyen 1 saat boyunca gözümden akmaya can atan gözyaşını yerinde tutabilmek için göstermediğim çaba kalmadı. Ben demiştim demek istemiyorum ama biliyordum, durmadan tartışacağımızı, üzüleceğimizi hatta ayrılacağımızı bile söylemiştim. Doğru olan hiç başlamamaktı, böylesine güzel fakat bir o kadar da can yakan bu maceraya hiç başlamamaktı.
"Dolunay'ım, kıvırcığım bi şey söyle artık Allah rızası için. Ağzını bıçak açmıyor korkuyorum bak."
diyen Belma'ya o da kıvırcığım derdi dememek için zor tuttum kendimi. Ona cevap vermeyi isterdim ama hiç halim yoktu. Sadece gözlerine baktım birkaç saniye ve tekrar önüme döndüm. Tabi bu halim Belma'yı daha çok endişelendirdi.
"Lan başlıycam şimdi sana da depresyonuna da bi cevap ver lan!" diyip kafama vurdu. Neye uğradımı şaşırdım resmen.
"Ne vuruyon lan göt lalesi?" dediğimde biraz önce ki Belma'dan eser kalmamış, gülümseyerek bana bakıyordu.
"Oh be sonunda döndün eski haline. Şimdi ne oldu ne bitti baştan sona anlatıyosun bana."
"Yav işte aradı dedim biz dışarı çıkıyoruz, şöyle en atarlısından bi nutuk çekti, benim ne söylediğimi biliyosun zaten. Ulan seninle bile dışarı çıkamıyorum. Yok efendim neymiş çıkacak mışız bi kafede oturup sohbet edecek mişiz, aynı şeyi evde de yapabilir mişiz dışarı çıkmaya ne gerek varmış."
dediğimde Belma şok olmuş bi şekilde bakıyordu bana.
"Pardonda ne yapacak mışsın? sen evinden dışarı adım atmayacak mısın? Tamam yani seviyor, kıskanıyor bunlar güzel şeyler ama bu kadar da kısıtlanmaz ki bir insan canım."
dedi biraz sinirlenmiş şekilde. Haklıda, doğru söze ne denir.
"Haklısın yavrum, o da bi yandan haklı ben de onun çıkmasını pek istemem ama şimdiden böyleyse bu cidden sonumuz hiç iyi değil. Ben ona en başında da söylemiştim, kızım ben sevgili olacak kız değilim ya benimle sevgili olunmaz. Ona da söyledim, dinledi mi? dinlemedi. Tamam bunun benimle bir alakası yok ama ileride daha neler yaşayacağız kim bilir. Onu gerçekten çok seviyorum. Ben aşık olmanın yanından bile geçmezken ona aşık oldum ama olmaz, defalarca söyledim bizden olmaz."
"Ne demek bu Dolunay?"
"Ne demek bu Belma. Olmayacak demek, bitecek demek, düşman aşıklar bitecek demek!"
"Dolunay, şuan saçmaladığının farkındasın umarım. Kızım ufacık bi engelde nasıl pes edersin? Konuşmadan, anlamadan, dinlemeden nasıl bu kadar net kararlar alabiliyorsun?"
"İlk değil ki bu Belma. O gün Emre'lerle buluştuğumuz günde ufacık bir konu yüzünden gerildik. Yahu bunları geçtim ben. Bizim canımız yanacak, aşık olduğum adamın canı yanacak. Ben bunları göze alarak onunla devam edemem ki. Onun canını yakamam. Elimde avucumda sevdiğim bir tek o var. Evet onu kaybedeceğim ama canını yakmamdan daha iyi değil mi?"
"Değil Dolunay. Böyle bir şeyi nasıl düşünürsün? Siz birbirinize aşıksınız. Ayrılığı nasıl düşünürsün?" dediğinde bu cümle cidden dokundu. Rüzgar'dan ayrılmak, o mavilere veda etmek ne kadar da yakacak canımı, nasıl da kalbimde derin yaralar açılacak. Ama birlikte olduğumuz sürece ikimizinde canı yanacak. Bu yüzden ayrılmak en mantıklısı.
"Bilmiyorum Belma. Kolay değil anla biraz lütfen. Şimdi biraz yalnız kalsam iyi olacak. Akşam ararım ben seni. Biraz kovuyormuş gibi oldum ama kusura bakma. Zaten Rüzgar'la konuşmaya giderim bugün, biraz yalnız kalıp düşüneyim."
"Tamam, ama bir şey olursa arıyorsun mutlaka. Hatta Rüzgar'la konuştuktan sonra hemen arıyorsun, anlatıyorsun tamam mı?"
"Tamam yavrum, tamam." dedim ve uğurladım Belma'yı. Oturdum kapının arkasına, düşünmeye başladım. Daha 1 hafta bile olmadı. Doya doya sarılamadım, öpemedim, o saçlarıyla doyasıya oynayamadım.
"Affet beni mavi. Yapamıyorum. Yol yakınken dönmeliyim. Dönmezsem eğer, mutlaka bir gün bitecek. Buna katlanamam ben, senden gelen ayrılığa dayanamam. Hayatımda ki bir adamı daha kaybedemem. Bunun acısını kaldıramam. Ölür Rüzgar. Bu kalp ölür, bu gülüş, bu ses, senin aşık olduğun bu saçlar ölür. Her hücreme kadar yaşarım acıyı, her zerrem de hissederim ölümü. Ben bu hayatta ikinci kez ölmeyi kaldıramam Rüzgar, bunun ağırlığını taşıyamam. Affet beni."
Saatlerdir tuttuğum gözyaşlarını bıraktım artık. İçime atmaktan yoruldum, yılların birikmişliği varken içimde bari gözyaşlarımı salıyım dışarı, bari onlar kavuşsun özgürlüğüne.
Evet arkadaşlar, bölüm sonuna geldik. Biraz hüzünlü bir bölüm oldu açıkçası. Sizce neler olacak? Ufukta ayrılık mı var, yoksa büyük aşka devam mı? Vote ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar. Hikaye ile ilgili düşüncelerinizi yorumda bildirirseniz çok mutlu olurum.
İnstagram hesabımı merak edenler olursa eğer aranızda arkadaşlar kullanıcı adım beyzackzx hikaye ile ilgili merak ettiğiniz şeyler varsa ya da yeni fikirlerde bulunmak isterseniz dm'den özel olarak mesaj atabilirsiniz.
Son olarak arkadaşlar 2.5k olmuşuz bütün okuryavrularıma çok çok teşekkür ederim iyi ki varsınız. Ah birde hikaye ile ilgili ne düşündüğünüzü bilsem daha iyi olacak ama. Umarım artık yorumda bildirirsiniz. Neyse arkadaşlar umarım beğenmişsinizdir. Yeni yeni bölümlerle geleceğim tekrardan. Sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
Teen FictionBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...