Gözlerimi bir türlü açamıyordum, sanki kirpiklerime ağırlık bağlamışlardı. Bir yerde yatıyordum ama bu yer neresi anlayamıyordum. Burnumu ve ağzımı kaplayan bir şey takılıydı kafamda, durmadan hava geliyordu. Sesleri duyuyordum ama ne olduğunu anlamlandıramıyordum. Biraz daha kafa yorduktan sonra hastanede olduğumu anladım. İyi de benim hastanede ne işim var? Ben bu sorunun cevabını düşünürken kapı açıldı ve içeri birisi girdi. Yanıma oturduğunda hiçbir şey konuşmuyordu, nefes alış verişlerinden başka bir şey duymuyordum. Bir süre sonra konuşmaya başladı. Bu Rüzgar'ın sesiydi. Ama sözleyeceği şeyleri bir tüelü söyleyemiyor, ağzında geveleyip duruyordu. En sonunda düzgünce konuşmaya başladı. Duyduğum şeyler karşısında ne düşüneceğimi bilemedim, kırılmıştım! Söylediği son cümlede bir şey bekledim. Özür dilerimden daha başka, daha anlamlı bir şey. Aman ya ne bekliyorum ki, bu kendini beğenmiş insandan ne beklenir. Sahilde oturduk konuştuk diye, burda bana pişmanlığını dile getirdi diye aşık mı olacaktı? Düzgünce konuşmadık bile. O benim herhangi bir kendi kendime konuşma seansıma denk geldi ve tesadüfen söylediklerimi duydu. Hem ne aşkı ya, ne saçmalıyorum ben. Ben birine aşık olucam, o da bu ego çiftliği olacak. İçimde oluşan şeyin hoşlantı ya da aşk olmaması gerekiyor. Bu ve yandaşı Berke'ye karşı nefretten başka bir şey hissetmemem gerekiyor. Artık tam anlamıyla düşmanımsınız Berke ve Rüzgar SAYGIN! Düşmanımsınız!
Konuşmayı bırakmıştı. Bence de susmalıydı artık. Hem bu neden geldi ki buraya? Hem benim bu halde olmam onun suçu, hem de gelmiş yanımda oturuyor. Ayrıca ne yaptılarda ben hastaneye kaldırıldım, benim burda olmamla izmaritlerin ne alakası var. En son kazan dairesindeydim ve yanımda kimse yoktu. Bu sırada kapı açıldı ve birisi daha geldi.
"Belma?" (Rüzgar)
"Benim, uyanmadı mı hala?" (Belma)
"Hayır, gel otur sen de." (Rüzgar)
Belma ne alaka lan? Sevmediğim herkes burda toplanmış ama Başak hanım yok! Ben son zamanlarda iyi davrandığı için gelir diye düşünmüştüm. Yine yanıldı. Zaten üvey bi anneden ne beklersin ki?
Gözlerimi açabildim sonunda. Kafamı sol tarafa çevirdiğimde koltuğa uzanmış bir Rüzgar görmem sinirlerimi bozdu. Rahatlığa bak ya. Gelmiş bir de burda uyuyor. Belma'ya baktığımda ise kaşlarını çatmış biri ile mesajlaşıyordu. Kafasını kaldırdığında göz göze geldik.
"Dolunay!" dedi ve yanımda ki sandalyeye oturdu. Rüzgar bir an da gözlerini açtı ve bana döndü. 'Umuyor mudu lan bu?' diye geçirdim içimdem. Hızlı bir şekilde kalktı ve yanıma geldi. Başta çatık kaşlarla bakıyordum fakat söylediklerini duymamıl gibi yapmaya karar verdim. İkisi de bana gülümseyerek bakıyordu.
Selam arkadaşlar. 14. bölümü yazıyorum ama aranızda ne yorum yazan var ne de oy veren. İyi veya kötü düşüncelerinizi yazarsanız benim için çok daha iyi olacak. Çünkü ben sizin ne düşündüğünüzü bilmedem yazıyorum ve böyle olunca yazmak istemiyorum. Sizden rica ediyorum, lütfen düşüncelerinizi yazın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
Teen FictionBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...