Eyvallah Dolunay, eyvallah

47 5 1
                                    

İyi okumalar yavrular

Düşüncelerimden sıyrılmaya çalışıp kalktım kapının önünden. Rüzgar'la buluşmaya gitmek için hazırlanmaya odama çıktım. Bu sırada Rüzgar'a mesaş attım.

Gönderilen: Mavi

Seninle konuşmam lazım, yarım saate kayalıklarda buluşalım.

Yazdım ve üzerime eşofmanımı geçirdim ve çıktım evden. Saatinden önce gidecektim ama olsun. Yürüyerek 20 dakikada gelmiştim sahile. Rüzgar daha gelmemiştir diye düşünmüştüm fakat o çoktan gelmiş oturuyordu. En az 5 dakika orda durmuş onu seyrediyordum, silkelendim ve yavaş adımlarla yanına gittim. Sessizce oturdum. İfadesiz bir yüzle bana bakıyordu. Sanki bazı şeyleri hissetmiş, o da farkına varmış gibiydi. Sanki bir şey söylemek için ağzını açmıştı fakat tekrar kapattı. Sonra konuşmaya başladı.

"Direkt konuya girmek istiyorum Dolunay. Olacakları anlayabiliyorum, bizim bi... biteceğimizide biliyorum. Tek bir soru soracağım sana. Neden? Neden bu kadar çabuk pes ediyorsun? Neden aşığım dediğin birisini böylesine basit bir şeyde bırakıp gidiyorsun?"

"Rüzgar, sorun bugün yaşadığımız olay değil. Sorun benim, sorun benim hayatım. Aynı şeyleri tekrarlayıp durmak istemiyorum, söylemiştim en başında. Canımız yanacak, canın yanacak. Ben bunu kaldıramam."

"Dolunay şimdi yanmıyor mu sanıyorsun? Ne yapıcam 'Dolunay şuan benden ayrılıyor, nasıl olsa erken' diyip duracak mıyım? Ulan anlam veremiyorum. Ne hayatmış bu, sen ne acı çekmişsin. Biz acı çekmiyor muyuz? Sırf senin baban öldü diye, yıllardır baba sevgisi görmüyorsun diye hiçkimse seni sevmeyecek değil."

"Rüzgar ne diyorsun sen?"

"Ne diyorum Dolunay, bi şeyler yaşamışsın eyvallah. Hala çocuk gibi yok ben acı çektim, yok daha fazla acı çekemeyiz. Ulan unut artık acılarını göm kalbine. Her seferinde aynı bahane, ayrılmak istiyorsan, sevmiyorsan söyle ben de yoluma bakıyım."

Ne diyordu bu, neler söylüyordu böyle. Ben acımı gömeli çok oldu. Zaten ben bahsetmeyi sevmem ki, en iyi o biliyor bunu. Gözlerim dolmaya başladı, ben onu babam yerine koymuşken nasıl böyle şeyler söylebiliyordu? Nasıl bu kadar çok sevdiğim bi insan tek cümlesinde böyle yakabiliyordu canımı?

"Rü-Rüzgar? Ne diyorsun sen, beni nasıl babamdan vurabiliyorsun?"

"Dolunay saçma değil mi sence de? Sırf hayatın acı dolu diye ilişkimizi bitirmen?"

"Rüzgar sana inanamıyorum. Sen acımı küçümsedin, beni en çok yakan şeyleri yüzüme yüzüme vurdun."

"Güzelim, acını küçümsemiyorum. Sadece ayrılık sebebini saçma buluyorum."

"Benim babam yerine koyduğum insan, beni babamdan vuruyor."

Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordum, Rüzgarın son söylediklerini duymuyordum bile. Kulağımda 'çocuk gibi acı çekiyorsun, unut artık acılarını, her seferinde aynı bahane.' bu cümleleri çınlayıp duruyordu. Zaman o an donmuştu sanki.

"Dolunay neden takıldın ki bu kadar? Aynı şeyleri söyleyip duruyorsun."

Sonunda kendime gelmiştim.

"Neden bu kadar takıldın mı? Rüzgar yaralarımı deşmekten başka bi şey yapmıyosun şuan. Bir de beraber atlatabiliriz bunları diyordun."

dedim ve ayaklandım. Nereye diye sorduğunda ise

"Ayrılmamak arasında gidip geliyordum, gözlerine bakınca kıyamam, seni bırakamam diye düşünüyordum fakat netleşti Rüzgar. Artık yoluna istediğin gibi bakabilirsin."

"Eyvallah Dolunay, eyvallah."
Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Ve ben de sesimi yükselterek "eyvallah" dedim.

Yürüken başım dönüyordu, bir yere oturmazsam kalbim yine benimle oyun oynayabilir, olduğum yere yığılabilirdim. Fakat Rüzgarın görmemesi lazımdı. Ağır ağır Rüzgarın görüş açısından uzaklaşmaya çalışıyordum fakat çok zorlanıyordum.

Sahil çıkışına geldiğimde gözüm karamaya başladı ve olduğum yere oturdum, hemen annemi aradım gelmesi için. Aradım ama telefonu kulağıma götürdükten sonra korktuğum şey başıma geldi.

Yavrular kısa bir bölüm oldu farkındayım fakat yazmaya vaktim olmuyor, malum bir de bayram, misafirler falan kusuruma bakmayın. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Umarım beğeniyorsunuzdur bölümleri. Çok öptüm sizi.

Bir Dolunay Gecesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin