"Büşü?" dedim şaşkınlıkla. Bu Semiha Sultan'ın kızıydı. Bu kız polis akademisinde okumuyor muydu ya? Burda ne işi var? Yoksa bizimi kandırıyo diye düşünürken bana göz kırptı ve peşinden fizikçi girdi.
"Arkadaşlar sessiz olalım diye uyardı hoca ve açıklama yapmaya başladı.
"Bugün polis arkadaşlarımız size birkaç bilgi verecekler. Lütfen sessiz ve dikkatli bir şekilde dinleyelim çocuklar."
Ulan tırrek. Bu kız stajyer, demek yıllardır bize stajyerleri polis diye kakalıyorsunuz diye düşündüm. Biraz sesli düşünmüş olmalıyım ki önümdeki çocuklar bir anda bana dönüp gülmeye başladılar. Sonra hocanın uyarısıyla önlerine döndüler. İlk iki ders Büşra ablanın verdiği bilgilerle geçti ve teneffüste birlikte kantinte oturuyorduk. Sonra Berke, Rüzgar ve birkaç kişi daha kantine girdi. Berke;
"Oha lan şuna bak polis çağırmış, bizimi şikayet edecek acaba?" dedi yapmacık bir endişeyle ve hep beraber gülmeye başladılar. Belirgin bir şekilde gözlerimi devirdim. Büşra abla ne olduğunu sorduğunda ona olan biteni anlattım.
"Aman be boşver ne yapacaklar sanki." dedi. Ben de ona katıldığımı belli eden mırıltılar çıkardım.
"Yalnız şu çocuğun gözler fenaymış, bayada yakışıklı." dedi Rüzgar'dan bahsederek. Sonra bana imalı bkışlar atmaya başladı.
"Ay haspam. Şu tipe bak, malın teki." dedim. Nefret ediyordum ondan. Evet tanışalı iki gün oldu ama aşırı sinir etti beni. Zaten egoistlerden nefret ederim. Allah yüzünü göstermesin.
Zil çalmıştı. Büşra abla başka okullarada gideceğini söyledi ve okuldan çıktı, ben de sınıfa girdim. Çok uykum vardı fakat tanışamadığım birkaç hoca olduğu için uyuyamadım. Onlarlada tanıştım, derslere katıldım falan derken okul bitmişti sonunda. Etrafa baktığımda annem yoktu, tam aramak için telefonumu elime aldığımda mesaj geldiğini farkettim.
Gönderen: Üvey
"Annecim seni almaya gelemeyeceğim kusura bakma, bir arkadaşından seni eve bırakması için rica et."
Bu kadının telefonda ki ismini değiştirmeliyim artık. Sanki öz annemmiş gibi davranmaya başladı. Önce iamini değiştirdim ve sonra mesaj attım.Gönderilen: Öz (ne anne çok uzundu yazmaya üşendim)
"Tamam anne."
Tabiki de başkasının arabasına binmeyecektim. Sınıftan birisini bulup durağın yerini öğrendim ve otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Otobüsün gelmesini bekliyordum, bekliyordum da hangi durakta ineceğimi bilmiyordum. Okul ve ev arasında yürüme mesafesi yarım saatti. Çok üşengeç biriydim fakat başka çarem yoktu. Yine kulaklığımı taktım ve kaldırımda yürümeye dikkat ederek yola koyuldum. Arkamdan gelen arabaları duymak için şarkının sesini kısmıştım. Yanımda bir araba durdu ve camı açıp bana laf attı. Klasik ' gideceğin yere kadar bırakalım' muhabbetleri. Çocukları duymazdan gelmiştim ama bir türlü susmuyorlardı. En sonunda dayanamadım ve arabaya yaklaştım. Çocuk gülmeye başladı. Çocuğa;
"Yaklaşır mısın kulağına bir şey söyleyeceğim." dedim. Çocuk "hay hay" dedi ve yaklaştı. Garibim ciddiye aldı. Çocuk yaklaştığı sırada ona kafamı gömdüm. Canım baya yanmıştı ama başka yolu yoktu. Çocuk olayın şokunu atlatamazken şoför koltuğunda oturan çocuk geldi ve kollarımdan tuttu. Bulunduğumuz yer sokak arası olduğu için pek kişi yoktu, olanlarda çocuktu zaten. Beni bırakması için çırpınızrken diğeride arabadan indi ve
"Kızımız baya hırçınmış." dedi. Yüzümü okşamaya başladığında korkmaya başlamıştım ve hiçbir şey yapamıyordum. O sırada bir çift mavi göz görüş alanıma girdi ve kafa attığım çocuğa yumruğu geçirdi.
"Kız bu seni mi takip ediyor." şimdi sırası değil iç ses, hiç sırası değil.
Rüzgar çocuğu pataklarken ben de beni tutan çocuğun kıymetlisine tekmeyi geçirdim. O acısından yerde kıvrılırken bir tekmede karnına attım. Çocukların ikiside yerse yatarken biz yürümeye başladık Rüzgar;
"Tamam anladık, iyi kavga ediyorsun." dedi.
"Elimizden geldiğince." dediğimde gülümsedi.
"Teşekkür ederim." dediğimde
"Sana özel bir şey olarak algılama sakın, kim olsa yapardım." dedi.
Gözlerimi devirdim ve
"Öyle düşündüğümü nerden çıkarıyorsun?" dedim.
"Ben bilmem artık." dedi ve sustuk. Bir süre sonra
"Ne işin var burda, böyle yalnız?" dedi.
"Annem gelemiyordu, otobüsle hangi durakta ineceğimi bilmiyordum, yürümeyi tercih ettim."
"Anladım."
"Senin sabah araban yok muydu sen neden yürüyorsun?"
"Berke anldı arabayı işi varmış."
"Anladım."
"Böyle konuştuğumuza aldanıp arkadal olacağımızı düşünme, hala nefret ediyoruz senden."
"Aman Allah korusun, siz ve arkadaşlık." dedim. Tiksinir gibi söylediğim için gözlerini devirdi. Bugünde gözlerini deviren devirene. Geri kalan yol boyunca hiç konuşmadık. Eve geldiğimizde tekrar teşekkür ettim ve eve girdim. Semiha Sultan bugün izinliydi ve ben çok açtım. Yemek olmamasının hayal kırıklığını yaşayacağım sırada ocağın üstünde yaprak sarması olduğunu gördüm.
"Allahım sana geliyorum." diye bağırdım büyük bir heyecanla. Büyük bir tabağın içine sarmaların yarısını doldurdum ve salona geçtim. Televizyonu açtım ve kanalları gezmeye başladım. Kanallarda bir şey bulamayınca şarkı kanalı açtım ve şarkı dinlemeye başladım. Tabağım bittiğinde tıka basa doydum ve tabağımı bulaşık makinesine yerleştirdim. Odama ders çalışmaya çıktım. Bir süre sonra annem geldi ama aşağı inmedim. İki saat boyunca ders çalıştıktan sonra yatağıma uzandım ve bugün olanları düşündüm.
Neden durmadan o çocuğu düşünüyordum? Neden mavileri hep gözümün önüne geliyor?"Neden olacak şapşal, hoşlanıyosunda ondan."
"Saçmalama içimin gereksiz sesi." Asla öyle bir şey olamazdı. Ben bu işlerden iki yıldır uzaktım. Okulda, dışarda çift gördüğüm zaman tiksinir gibi bakıyordum onlara. Erkeklerden nefret ederdim. İsteyeceğim en son şeydi bir erkekten hoşlanmak. En kısa zamanda onlar da benimle uğraşmayı bırakırlarsa çok iyi olurdu. Bu konuyu bir daha asla açmamak üzere kapattım ve kitaplığımdan bir kitap alarak okumaya başladım. Bir süre sonra kitap üzerimde kendimi uykunun derinliklerine bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
Teen FictionBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...