Rüzgar'dan
"Hala aklım almıyor"
Kaç yıllık okul, hiç yaşanmamış bir şey. Bir gaz kaçağı neden olur ki? Ya kötü bir şey olursa ona, ya ciddi bir şey olduysa. Kızım senin orda ne işin var ya? Niye giriyosun kazan dairesine? Onun için endişelenmem normal mi? Yani sonuçta konuşmuşluğumuz var yani normal bence, dimi? E bu kalp niye bu kadar hızlı çarpıyo? Neden hızlanır ki bi kalp? Hızlı hareket ettiğimdendir canım niye olacak. "Ay iyice kendi kendime tartışma yarattım." dedim sesli bir şekilde. Kafam allak bullak oldu. Acele etmeliydim ve gaza daha çok köklendim. Erkekler onu sıkıştırdığı gü beraber gelmiştik evlerine ordan hatırlıyorum. Evlerine geldiğimde arabayı hızlı bir şekilde park ettim ve evin kapısını çaldım. Orta yaşlarda bir kadın açtı kapıyı. Dolunay'ın annesi daha gençti, onu okuldan almaya geldiğinde görmüştüm. Kadını daha fazla bekletmeyip;"İyi günler, ben Dolunay'ın annesi ile görüşebilir miyim acaba?"
"Şuan evde değil evladım, istersen ben yardımcı oluyum."
" ııı şey. Do-Dolunay hastaneye kaldırıl- sakin olun lütfen, önemli bir şeyi yok.(inşallah)
"Na-nasıl oldu? Neden hastanede?"
"Okulda gaz kaçağı başlamış ve o da o esnada içerde kalmış. Şuan hastanede."
Teyze gözyaşlarını tutamayıp;
"Hangi hastane?" diye sordu.
"Buyrun, ben sizi götürüyüm." dedim
İçeriden montunu ve çantasını alıp çıktı. Hemen arabaya bini 10 dakika içinde hastaneye geldik. Danışmaya gidip hangi odada olduğunu öğrendim ve hızlı bir şekilde 215 numaralı odanın önüne geldik. Belma sandalyeye oturmuş bekliyorsu. Nasıl olduğunu sorduğumda;
"Bilmiyorum. Daha rahat nefes alabilmesi için oksijen veriyorlar, serum falan taktılar." dedi.
Yolda isminin Semiha olduğunu öğrendiğim teyze odanın camından Dolunay'ı izliyordu. Ben de yanına gittim ve rahatlatmak amacıyla omzuna dokundum. Bana döndü ve;
"Neden yarum? Neden o oda da benim kuzum yatıyor? Bir okulda bu tür şeylerin önlemi neden alınmaz ki? Ya bir şey olursa ona? Bizim dokunmaya bile kıyamadığımız yavrumuz bir okulun sorumsuzluğu yüzünden bir daha uyanamazsa?" dedi ağlayan gözlerle.
"İnan ben de nasıl olduğunu bilmiyorum Semiha teyze. Ama sen merak etme Dolunay bu odadan sağ salim çıkacak. O güçlü bir kız, çok güçlü bir kız." Cümlemin sonuna doğru sesim sanki kendi kendime konuşuyormuş gibi kısık çıkmıştı.
Ben de Belma'nın yanına oturup bugünü tekrardan düşünürken aklıma bir şey geldi.
"Hassiktir!" (Rüzgar)
"N'oldu?" (Belma)
"Allah bizi kahretsin, Allah bizim belamızı versin. Hepsi bizim yüzümüzden." (Rüzgar)
"Ne oldu Rüzgar? Ne sizin yüzünüzden?" (Belma)
"Eğer biz o izmaritleri söndürseydik Dolunay orda yatıyor olmayacaktı."
(Rüzgar)"Ne izmariti? Ne sizin yüzünüzden? Rüzgar bi sakin olup düzgünce anlatır mısın ne oluyor? (Buğçe)
Olan biteni Semiha teyze duymasın diye sessizce Belma'ya anlatmaya başladım.
"Biz Berke ile kazan dairesine gittik sigara içmek için. Sigaralar bittiğinde izmaritleri söndürmeden çıktık." Allahım n'olur bu sebepten dolayı olmasın, n'olur.
"Bravo size, cidden bravo. Ya nasıl bu kadar sorumsuz olabil-"
"Belma bağırma! Kadın duyacak şimdi otur şuraya." dedim ve Belma sessizce;
"Ya nasıl bu kadar sorumsuz olabiliyorsunuz? Belkide kız içerde sizin yüzünüzden yatıyor."
Sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarı üfledim ve gözlerimi kapatarak arkama yaslandım.
Aradan iki saat geçti ve Dolunay'ın annesi geldi. Ne söyleyecektim ben şimdi kadına? 'Kızınız bizim yüzümüzden içerde yatıyor mu?' Gerçi üvey bir anne ne kadar üzülür bilmiyorum. Dolunay'ın annesi baya bir ısrar sarf ederek Semiha teyzeyi göndermişti. Belma Dolunay'ı sevmiyordu aslında ama bu olay bizim yüzümüzden olduğu için o da kendisini suçlu hissediyordu ve gitmek istemedi. Dolunay'ın annesi yanımıza gelerek;
"Kızım nasıl çocuklar? İyi mi?
"Ciddi bir şeyi yok efendim, bugün hastanede kalmadı gerekiyormuş. Şuan daha rahat nefes alması için oksijen verdiler." (Belma)
"Oh, şükürler olsun." dediği sırada annesinin telefonu çaldı.
"Alo?"
"............."
"Ama hocam, kızım hastaneye kaldırıldı. Onun yanında kalmam lazım. Benim yerime Sema hocam girse olmaz mı?"
".............."
"Hoca-"
"............."
"Peki hocam, geliyorum.
"Çocuklar benim ameliyata girmem gerekiyor. Siz yanındasınız dimi?"
"Merak etmeyin efendim. Biz burdayız. Hatta uzun bir ameliyat olacaksa gece de burda kalabilirim."
(Rüzgar)"Çok iyi olur canım, ama ben yine gelmeye çalışacağım."
Sadece gülümsemekle yetindim ve kadının gidişini izledim. Galiba bu kadın Dolunay'a cidden önem veriyor.
"Ben kantine gidiyorum, Rüzgar. Bir şey istiyor musun? (Belma)
"Teşekkür ederim, istemiyorum."
(Rüzgar)Belma gittikten sonra ben de Dolunay'ın odasına girebilmek için doktor ile konuşmaya gittim. Girebileceğimi söyledikten sonra derin bir nefes alarak kapıdan içeri girdim. Bir sandalye çektim ve yanına oturdum. Hiçbir şey konuşmuyordum, konuşamıyordum. Sadece önümde uyuyan bedenini izliyordum. Sonra konuşmaya başladım.
"Özür dilerim. Ben, yani biz. Berke ile ben. Off. Yani sen şuan burda bizim yüzümüzden yatıyorsun. Eğer biz o izmaritleri söndürseydik bu durumda olmayacaktın. Ben cidden çok üzgünüm, çok özür dilerim. Uyan artık be güzelim, uyan da atar yap bana, bana da yumruk at, uyan, yine birlikte kavgaya gidelim. Ben... ben senden. Dolunay ben senden... özür dilerim, n'olur uyan artık."
Gözlerim dolmuştu. Daha fazla konuşamadım ve arkada ki koltuğa uzandım. Cidden çok yorgun hissediyorum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
Novela JuvenilBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...