İki katlı turkuaz renginde büyük bahçesi olan bir ev. Hemen odamın yerini öğrendim ve resmen depar atarak yatağa atladım. Odamın duvarının bir bölümünü siyaha boyamalrını istemiştim, yatağımın başındaki duvarda ise büyük bir şekilde benim resmim çiziliydi. Odamdaki renkler genellikle siyah ve maviydi. Kıyafetlerimi dolabıma yerleştirmek için harekete geçtim. Eski okul üniformamı gördüğümde (bunu neden getirdiğime dair bir fikrim yok) yarın yeni okula başlayacağımı hatırladım ve tarlası yanan köylü gibi oturdum dolabın karşısına. Geri kalan kıyafetleride yerleştirdikten sonra yatağıma geçtim ve uyudum. Bilmem kaçıncı kez çalan alarmıma isyan eden cici annem odama bodoslama dalarak ödümün götümde patlamasına sebep oldu. Bugün beni okula o bırakıcaktı. Hemen üzerimi giyinip, bir şeyler atıştırdıktan sonra evden çıktık. Okula geldiğimizde herkes derste olmalıydı ki bahçede birkaç öğrenci vardı. Müdürün odasına girdiğimizde sınıf bilgilerimi aldıö ve annem gitti. 10-e de okuyacaktım. Evet 10! Annemin öz annem olmadığını öğrendiğim zaman her şeyden soyutlanmış, okuluma bile yoğunluk vermemiştim, bu nedenle sınıf tekrarına kalmıştım. Müdür bana eşlik etmesini isteyip, istemediğimi sordu. Gerek olmadığını, kendim gidebileceğimi söyledim ve çıktım odadan. Uzun uğraşlar sonucunda sınıfı buldum ve kapıyı çalarak içeri girdim. İçeri girdiğim anda bütün gözler bana kaydı 'nefret ederim'. Yeni öğrenci olduğumu söylediğimde sınıfta uğultular yükselmişti. Hoca ise yanlış gelmiş olabileceğimi söyleyip, 12. Sınıfların üst katta olduğunu söyledi. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım.
"Hocam listede ismim olmalı, Dolunay SERT. Biraz büyük gösteriyor olabilirim ama 10. Sınıfım." dedim.
Hoca gülümseyerek boş bir yere geçem gerektiğini söyledi. En arka, duvar kenarı, askılıkların yanı boştu. Kendi en sevdiğim mekan olur. Hemen oraya geçtim ve gözlerini üzerime dikenlere sert bakışlar yollayıp önlerine dönmelerini sağladım. Hoca 10 dakika daha ders anlatıp konunun bittiğini ve kendimi tanıtmamı söyledi.
Ayağa kalktım ve"Adım Dolunay SERT, Adana'dan yeni taşındım." dedim.
Hoca alakasız bir şekilde yaşımı sordu.
"17 yaşındayım hocam."
"Senin 11 olman gerekmiyor mu? Geç mi yazıldın evladım?"
"Hayır, sınıf tekrarıyım."
Hoca neden kaldığımı sorduğunda ders çalışmadığımı söyledim ve oturmak için izin istedim. Zil çaldığında sınıfın yarısı başıma toplanmıştı.
"Neden taşındınız buraya?"
"Sınıfta kalmak nasıl bir duygu?"
Gibi sorular gelince kısa cevaplar verdim ve çoğu gitmişti. Başımda 2 kız ve 1 erkek kalmıştı. Onlara hayırdır gibisinden bakınca kız konuşmaya başladı.
"Nedne sınıfta kaldın? Gerizekalı mısın?" dedi ve benim şarteller attı.
"Sınıfta kalmak için gerizekalı olunması gerektiğini sanmıyorum." dedim ve kız susmayarak devam etti.
"Sınıfta kalmanın başka ne açıklaması olabilir ki?"
"Aklının ermeyeceği sorular soruyorsun ufaklık, bu yaşta beynini algılayamayacağın cevaplar arayarak yorma. Gidin şimdi başımdan." diyerek ilk düşmanlarımı edinmiştim. Aramızda sadece 1 yaş vardı fakat bu kız cidden sinirlerimle oynamıştı. Kızlar gitmişti ama çocuk hala başımda dikilmiş " iyi laf soktun ha" duruyordu.
"Aynı şey senin içinde geçerli." dedim ve çocuğu gönderdim başımdan.
Hayatımın üç vazgeçilmezinden biri olan yemeği almak için kantine inmeye karar verdim. Çok sıra vardı, peki bu benim umrumdamıydı? tabi ki hayır. Milleti yararak sıranın en başına geçtim ve arkamda küfürlerin uçuşmasına sebep oldum. Bir köfte ekmek, iki wanted, bir kutu ice tea ve bir pakette gonk alarak sıradan çıkmaya çalışıyordum. Çıkarken kötü bakışlara maruz kalmış, hepsine piç gülüşü atarak çıkmıştım. Boş bir masa bakınırken embesil bir genç geldi ve benim veli nimetim olan yiyeceklerimi yere düşürdü. Geldi demek az olurdu koştu, uçtu, vurdu, kondu diye kafiyeli kelimeleri sıralayacakken başka bir malda gelip bana çarptı ve bir türlü birbirimizden ayrılamadığımız yerle kesişmeye başladık. İlk günden rezil olmamda cabasıydı. Sinirli bir şekilde kalktım ve bu kalkış karşımda meymenetsizce gülen iki genç için hiç iyi olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
أدب المراهقينBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...