Rüzgar'dan
Belma ve Berke'nin ısrarları üzerine Buket'le konuşmayı kabul ettmiştim. Çok itici bir kız bu ya. Çakma sarı saçları, sabahları fondotenle yıkadığı yüzü ve neredeyse iç çamaşırını gösterecek olan okul eteği. Buket ile sahilde buluşmaya karar vermiştik. Kayalıklara yakın bir banka oturdukve konuşuyorduk. Benden etkilendiğini anlatan bir şeyler geveliyordu ağzında ama onu dinlemiyordum. Kayalıklarda oturan kişiyi gördüğümde şaşırmıştım. Sigara mı yaktı o? Birkaç yalan uydurarak Buket'i yanımdan gönderdim. Dolunay'la uğraşmak için yeni bir şey buldum ve yanına doğru gittim. Tam seslenecektim ama bir şeyler konuşuyordu. Hem de kendi kendine. Biraz arkasına oturdum ve dinlemeye başladım. Söylediği şeyler karşısında dondum kaldım resmen. Ne yani bu kızın annesi ve babası yok mu? Evet bir annesi var ama nerede olduğunu bilmiyor yaşıyor mu yaşamıyor mu bunu bile bilmiyor. Harbi güçlü kızmış. Ben de kötü şeyler yaşadım, evet güçlü duruyorum ama her ne kadar erkek gibi görünse de sonuçta bir kız. Kırılgan, narin. Ağlamasına daha fazla dayanamayarak yanına gittim ve omzuna dokundum. Beni gördüğünde baya şaşırdı.
"Ne işin var burda? Beni mi dinledin? Ne kadarını duydun?" diye hızlı hızlı konuşurken gülümsemeden edemedim. Telaşlanınca cidden tatlı oluyordu. Sorusuna geciktirmeden cevap verdim.
"Hemen hemen hepsini."
"Unutuyosun onların hepsini, yok öyle bir şey, duymadın sen onları."
"Sakin ol şampoan." dediğimde tiksinir gibi baktı ve konuşmaya başladı.
"Duyduklarını kimseye anlatmayacaksın! Yoksa şu kayalıklarda kafanı parçalayarak öldürürm seni."
"Bazen cidden korkutuyorsun beni." dediğimde adam ol dercesine baktı.
"Merak etme sırrın bende güvende." dedim.
"Nasıl güvenicem sana."
"İyi şeyler yaşamamış olabiliriz ama hiçbir insanın özeli çıkmaz benden."
"Hele bir çıksın." dedi gözlerini kısıp işaret parmağını sallarken. Gülümsemekle yetindim sadece. Bir süre sustuk, sonra yine konuşan be oldum.
"Ben ııı ben cidden üzüldüm." dedim.
"Ben de." dedi gülümseyerek. Ama bu gülümseme içinde bir sürü hayal kırıklıkları ve burukluk barınıyordu.
"Demek sigara içiyorsun" diye sordum. "Ne zamandan beri?" diyede ekledim
"15 yaşımdam beri." dedi
"İki yıl oldu yani?"
"Aynen." dedi. Bir süre sonra gözlerini büyülterek baktı ve
"Sen nerden biliyorsun benim 17 olduğumu?" diye sordu.
"Tüm 10. sınıflar hatta tüm okul seni konuşuyor kızım. Geleli 3 gün oldu tüm ilgi üzerinde. Fame oldun valla."
"Tüm okul mu? Ne alaka ya?"
"10. sınıflar işte bizim sınıfa 17 yaşında birisi geldi vesayre vesayre buna benzer şeyler. Diğerleride Berke'ye attığın yumruğu konuşuyor."
"Anladım." dedi rahatsız olduğu her halinden belli olan bir yüz ifadesiyle.
"O yumruk meselesi kapanmadı bu arada cezanı çekeceksin."
"Allah Allah ne yapacaksınız?"
"Ona karar vermedik daha."
"He daha düşünüyosunuz yani. Dikkat edinde siz düşünene kadar sizin başınıza bir şey gelmesin!"
"Vayy tehtit ha?" dediğimde gülüştük. Bir insana gülümseme bu kadar yakışamaz, yakışmamalı arkadaş. Ne diyorum ben yine ya. Ben saçma sapan şeyler düşünürken Dolunay çoktan kalkmış ve
"Ben artık gitsem iyi olacak." demişti
"İstersen ben bırakıyım seni evine"
"Hayır, sağol."
"Ama sahilde çok abaza va..." cümlemi tamamlayamadan göz kırptı ve
"Merak etme bunlar beni korur." dedi ve pazularını gösterdi. Üzerinde mont olduğu için belli olmuyordu ama kasları olduğuna eminim.
"Unuyma sırrım ikimizin arasında." dedi kaşlarını çattığı halde hafif gülümseyerek.
"İkimizin arasında." dedim ben de. Sonra arkasını döndü ve yürümeye başladı. Bu kızı gerçekten çok hafife almıştık. Dolunay'la ilgili yaptığımız planları düşünürken çoktan evin yolunu almıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dolunay Gecesi
Teen FictionBüyüyemezsin! Kalbin kırılmadan, acı çekmeden. Boyutu önemli değildir acının. Mutlaka gelip vurmuştur seni en hassas yerinden. Yaşın 15! En değer verdiğin insan, aynı kanı taşıdığın, hayatında en önemli yere sahip olan insan eksilir hayatından. Baba...