49) Hayran

484 31 43
                                    


 Herkes ona bakıp, onun hakkında konuşuyordu. Aşşağılayan gözlerini ona dikmiş, yalan söylediği için hakaret ediyorlardı. Herkes onun kim olduğunu biliyordu!

Yada en azından kafasını öne eğmiş, sessizce Jong Hyun u takip eden Yıldız böyle düşünüyordu.

'Seni Hong Ki ile tanıştırabilirim' demişti genç adam. Ama bu kadar strese sokacağını, yalan söylemesi gerektiğini daha önce söylemeliydi.  Ama olan olmuştu ve Yıldız, her şeye rağmen Hong Ki ile tanışacağı için Jong Hyuna müteşekkirdi.

"Kendini çok kasıyorsun" dedi genç adam arkasını dahi dönmeden. "Daha önce bu tarz şeyler yapmadın herhalde."

"Her hafta idollerin yurtlarına sızan biri gibi mi görünüyorum oradan bakınca ? Tabiki daha önce böyle bir yere gizli gizli girmedim."

Jong Hyun cevap olarak sadece gülümsemekle yetindi. Tabi arkası dönük olduğu için Yıldız bunu görmemişti.

'Beklenmedik' diye düşündü genç adam Yıldızın bu hali için. Çekinmeden Jong Hyunu kovalayan, agresif, sinir küpü, canavar gibi kız ile arkasından sessizce onu takip eden, konuşurken gerginlikle sesi titreyen kızın aynı kişi olmasının imkanı yoktu.

Herkesin bilmediği, yalnızca kendisinin keşfettiği bir sır öğrenmiş gibi hissediyordu genç adam ve bu daha önce tahmin edemeyeceği kadar güzel bir histi.


O bu anın tadını çıkartırken çoktan gelmek istediği odaya ulaşmışlardı. Genç adam birden durunca Yıldız onun sırtına çarptı.

"Süper" diye mırıldandı. Git gide Mikaya benziyordu. Mika gibi olmak istemediğinden değildi ama..

'Hayranlık' diye düşündü. Yıldız, Mikaya falan benzemiyordu. Eski haline dönüyordu sadece. Daha heyecanlı, daha neşeli olduğu eski haline..

Tüm bunların sebebi arkasını döndü ve ona gülümsedi. Eve bütün bunların sebebi kesinlikle oydu..

***

Mika elindeki kitabı yanına koydu ve yatağında doğrulup, büyük ebatlardaki peluş pandasına uzandı.  Sesini komşulara ulaşmayacağından emin olduğu bir tonda sabitleyip kafasını pandasına gömdü ve bir yandan sağa sola dönerken, bir yandan da 'aaa~' diye bağırmaya devam etti. 

İki dakikayı doldurmadan nefesi kesilmişti.


Sonunda pandayı yüzünden çekti, sol tarafına alıp sarıldı ve sağ eliyle az önce bıraktığı mangaya uzandı. Bağırmasına neden olan sahneyi görünce utançla tekrar kafasını pandasına gömdü.

Baktığı sayfada erkek karakterin, ana karaktere arkadan sarıldığı sahne tam sayfa çizilmişti ve bu genç kıza, Min Hyuk un sarılmasını hatırlatmıştı.

"Şey.. bir ara sen ve ben..  bir şeyler yeriz belki.." diye Min Hyuku taklit etti abartılı ve havalı tavrıyla. Kelimesi kelime ezberlemişti söylediklerini. Ve sık sık ta tekrar ediyordu.

"Bir şeyler yeriz belki..." kafasını tekrar pandasına gömdü ve yine iki dakikaya ulaşmayan çığlık seyansına başladı. Sonunda doğrulup ta, yaşadığı heyecan ile suçsuz pandacığa bir iki yumruk yumruk geçirmenin ardandan, yataktan çıktı ve "Sakinim." dedi kendi kendine.

"Ben sakinim."

Sonunda yine kendini yatağa, peluş oyuncağın üstüne attı.  "Kimi kandırıyorum ki ? Kafayı yedim resmen."

Pandaya sarıldı ve yatağın içinde bir kez yuvarlanıp sırt üstü durdu.

"Sen ne düşünüyorsun ?" Doğal olarak yanıt gelmemişti. "Evet kesinlikle alışverişe çıkmalıyım. Şey için... şey.." Genç kız boğazındaki heyecandan oluşan düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı ve ardından sır verir gibi fısıldadı. "randevu."


Ve sonunda hissettiği utanç yüzünden kendisini pandayla yatağa gömdü.

***

"Yap, yapmak istiyorum, yapmalıyım, yapacağım. Ye, yemek istiyorum, yemeliyim, yiyeceğim..." Mete boş zamanının çoğunu Yıldıza ve onun verdiği Korece kartlara ayırıyordu. Yıldızla zaman geçirmeyi seviyordu. Yeni bir dil öğrenmek eğlenceliydi. Ayrıca Yıldızın peşinden geldiği bu ülkede ne kadar vakit geçireceğini bilmiyordu. Herkesin İngilizce bilmemesini koyun bir kenara, bildiğini idda edenlerin de yarısının telaffuzu felaketti.

Birinin 'bicinıs' dediğini duymuştu. Asıl demek istediğinin Business (iş) olduğunu anlayana dek ne kadar zorluk çektiğini hatırlaması genç adamı gülümsetti.

Bütün bu nedenlerin dışında, asıl isteği Yıldıza iddayı kazandırmaktı. Başta 'İstersen senin için alabilirim bir tane' demesine rağmen, genç kız teklifini nazik bir şekilde geri çevirmişti. Asıl nedenin Yıldızın 'kendi kazandığın şey daha değerlidir.' anlayışı olduğunu bilmesine rağmen, genç adam kendini kötü hissetmişti.

'En azından ona kamera çantası alabilirim' diye kendini teselli etti. Bu sırada gözü, koltuğun hemen yanındaki yatağına yayılıp uyumuş Usuiye takıldı. Ardından kafasını sallayıp düşüncelerden kurtulmaya çalıştı ve tekrar elindeki kartlara odaklanmayı emretti kendine.

"Kalk.." O anda uykulu köpeğin uyuşuk uyuşuk ayağa kalktığını fark etmedi. "..kalkmak istiyorum, kalmalıyım, kalkacağım. Otur.." Bu sefer de Usui oturmuştu.

Mete gürültülü nefes sesini duyduğunda o tarafa döndü ve Usui'nin beklenti dolu gözleri ile karşılaştı.

Önündeki kartlara döndü ve kendinden emin olmayan ses tonu ile tekrarladı. "Kalk." Köpek yine ayaklanmıştı. "Otur!" ve emir yerine geldi.

"Tabi ya!" dedi kendi kendine. Köpeğin önceki sahibi Koreliydi. Asi sandığı köpeğin eğitimli olması genç adamın hoşuna gitti. Kartları hevesle karıştırıp yeni bir kelime buldu ve elini köpeğe doğru uzattı. "El!" köpek patisini Mete'nin eline koydu.

Genç adam hemen yerinden kalkıp sözünü dinleyen Usuiye ödül maması getirdi. Sonunda başarmıştı.

"En azından..." dedi buruk bir gülümseme ile, köpeğini beslerken. "..birine gerçek düşüncelerimi aktarmayı başardım."


Starry NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin