Seul'de güzel bir salı sabahıydı. Hava soğuk olmasına rağmen güneş bütün koreyi ısıtabilecekmiş gibi parlıyor, boş ve huzurlu görünen park Yıldızda piknik yapma isteği uyandırıyordu.
Kollarını yukarı kaldırıp esnedi ve gülümsedi. Her an bir sorun çıkacak korkusu olmayınca bu park insanın gözüne daha bir güzel geliyordu.
"Hey. Beni bekle." Yıldız durdu ve arkasından gelen Meteye döndü.
"Yavaş yürüyen sensin."
"Olsun yine de beni bekle." Mete kolunu Yıldızın omuzuna attı. Yıldız tek kaşını kaldırıp ona baktı. Ardından Mete'nin elini sert bir şekilde geri itti.
"Sırnaşma!" Ses tonu sinirliydi ama bir yandan da gülüyordu. Çocuğu yaramazlık yapmasına rağmen sevimli göründüğü için tam anlamıyla kızamayan anneler gibiydi.
Mete'nin yüzünde müzip bir gülümsemenin belirmesine yol açmıştı Yıldızın bu hareketi.
"Daha önce hiç şikayet etmemiştin ama."
"Daha önce çocuktuk. Şimdi ise koca adam oldun." Mete gözlerini kıstı ve alaycı bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
"Yoksa artık beni ağabeyin olarak değil de bir erkek olarak mı görmeye başladın ?"
Yıldız kahkaha attı ve saçma sözleri savuşturur gibi elini havada salladı. Mete hayal kırıklığına uğramıştı. Gülmese daha iyi olurdu diye düşündü.
Ama yinede yıkılmadı. Başka birine aşık olmasığı sürece hala umut var.
Mete kendini avuturken çekimin yapıldığı yere dönmüşlerdi bile. Yıldız oturdukları yere dönünce Mikanın Min Hyuk ile konuştuğunu gördü.
"Peki öyleyse şu kızgın fotoğrafçı ve güzel arkadaşın gelene kadar bizimle oturmak ister misin? Böyle çok yalnız görünüyorsun."
Yıldız gülümsedi. Min Hyuk Meteye yeni bir lakap bulmuştu. Ve Yıldıza da güzel demişti.
Mika diğer üyelerin olduğu yere baktı. Yıldız bir an Mikanın yanına gidip gitmemekte tereddüt etti.
"Ah teşekkür ederim. Ama Yıldız ve Mete gelince beni bulamayıp aramaya başlayabilirler."
Min Hyuk ne diyeceğini bilememiş gibi görünüyordu. Kafasını kaşıdı ve gülümsedi.
Ne yapıyordu bu Mika?! Eğer Yıldız olaya el atmazsa Mika hayatının sonuna kadar bu andan bahsedip dururdu. Ama yanına giderse de teklifin bir anlamı kalmazdı. Yıldız kararsız kalmıştı. Mete'nin yanına mı gitmeliydi ? Ona döndü ama Mete asistanlarla önemli bir konu hakkında konuşuyor gibi görünüyordu. Bir anda Yıldızın kafasında bir fikir belirdi.
"Pekala Yıldız, bunu arkadaşın için yapıyorsun. Aslında çenesinden kurtulmak için. Neyse cesur olmalıyım." Etrafına bakındı. Onu fark eden kimse yok gibiydi. Yıldız yüzüne önemli-bir-haberim-var bakışını yerleştirdi ve biraz geri gitti ve ardından koşmaya başladı.
Hedefi sandalyelerdi. Belki saçma bir plan olabilirdi ama amacı sandalyelere çarpıp düşmek ve belkide onlardan birini kırabilmekti. Çünkü burada sandalye bulmak zordu ve üyelerin olduğu yerde geniş oturma bölümleri hazırlanmıştı. Eğer biraz vicdanları varsa, yaralanmış bir kızı ve arkadaşını ayakta bırakmazlardı.
Yıldız bu plana kısa sürede karar vermiş ve çarpışmadan bir saniye önce vazgeçmişti. Ama çok hızlıydı ve sandalyelere bodoslama dalması kaçınılmazdı. Sonunda da sadalyelerden biri katlanıp altında kalmış, diğeri üstüne düşmüş şekilde buldu kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Starry Night
FanfictionYıldızla tanışın; O zamanında belki de sizin gibi bir hayrandı. Bu ve Manhwa yazıp kendi ayakları üzerinde durma hayali yüzünden ailesinin desteğini kibarca reddedip Kore'ye taşındı ve zaten çok beklentisi olmadığı bu ülke, Yıldız gibi bir kızın dah...