Prova bittiğinde Jong Hyun cep telefonunu kontrol etti. Bu gün yapılması gereken işlere sürekli geciktiği için prova çok geç bitmişti ve ona ulaşmaya çalışan insanlardan gelen çağrı ve mesajlarla dolmuştu telefonu.
Şöyle bir göz gezdirdi çağrılara. Sadece iki kayıtlı olmayan numara vardı. Biri daha sonra mesaj da atmıştı. Peki diğeri kimdi ?
Jong hyun saatin farkında değildi ve çok düşünmeden numarayı aradı. Telefon bir süre çaldı. Tam kapatacakken karşıdan uykulu bir ses geldi.
"Alo." Alo? Yabancı biriyle konuştuğunu anladı.
"Hello.." Daha söyleyeceğini bitirmeden karşıdan yanıt geldi.
"*Kimsiniz ?" İngilizce değil mi bu ?!
"**Sorry, but I can't understand you. Do you speak English or Korean ?"
Yıldız karşısındakinin bir türk olmadığını anlayınca gözlerini açıp oturdu ve korece konuşmaya başladı.
"Evet, korece konuşabiliyorum. Kimsiniz ?"
"Ben Jong Hyun. Prova sırasında beni aramışsınız. Yeni gördüm.." Yıldız arayanın Jong Hyun olduğunu öğrenince yataktan çıkmaya çalıştı ama o panikle yorgana takılıp yüzüstü yere yapıştı.
Yer yatağında yatmadığı için pişmandı. Haşere korkusunun bedelini burnu ödemişti.
Telefonun öteki ucunda olanları dinleyen Jong Hyun birşeyler olduğunu anladı ve hiç merak etmese de nezaketen sordu.
"İyi misiniz ?"
"Evet. Evet, iyiyim."
"Sizi arama sebebim beni neden aradığınızı merak etmemdi."
"Ben sizi aradım..." Gerçekten çok heyecanlıydı. "Şey bu gün bana kartınızı verdiniz ve aramamı söylediniz."
"Kartımı verdim ?" Jong Hyun bir süre düşündü. "A evet. Sen bu gün çarptığım kızsın. İyi misin ? Bir yerin yaralandı mı ?"
"Hayır, ben iyiyim. Sizi aramamı söylemiştiniz. Ve telafi edeceğinizi. Buna gerek olmadığını, zaten özür dilediğinizi ve bunun yeterli olduğunu söyleyecektim."
"Olmaz. Lee Jong Hyun birine çarpıp sadece özür dileyerek konuyu kapatmaz. Başka birşey yapmalıyım. Iıı.." Biraz düşündü. "Buldum! Sana yemek ısmarlayacağım."
"Hiç gerek yok..."
"Anlaştık o zaman. Bu cuma. Ayrıntıları sonra mesaj atarım. Şimdi kapatmam gerek."
Yıldız elinde telefon donakalmıştı. Az önce ne oldu ? Yavaşça telefonu kulağından indirdi. Sonra birden yüksek sesle konuşmaya başladı.
"Kendini beğenmiş ukala ! Kim onunla yemeğe çıkmak istediğini söyledi ?!" Elinde telefon bir sağa bir sola yürümeye başladı. Arada duruyor, söyleniyor sonra volta atmaya devam ediyordu.
"Hem belki benim cuma günü bir işim var ?" Bir adım daha attı ve kendini yatağa bıraktı. Mika bunu öğrenince sonsuza dek benden nefret edecek. Ah neden bana çarpan Jong Hyun du ki sanki ? Exo'dan birileri de olabilirdi.
***
Jong Hyun telefonu kapatıp arkasını döndüğünde onu izleyen Yong Hwa ile karşılaşıp korktu.
"Kiminle konuşuyordun ? Sevgilin ? Yoksa iş için mi ?"
"Hayır, telafi yemeyi. Bu gün buraya gelirken bir kıza çarptım."
"Sen sevmezdin böyle şeyleri. Yemek ısmarlatmayı başardığına göre kız çok güzel olmalı."
"Bilmem. Büyük ihtimal çirkin. Aslında gitmek istemiyorum ama birine anlatıp benim kaba bir insan olduğumu düşündürtmesine izin veremzdim."
"Özellikle de sen böylesine kibar biriyken." Yong Hwa nın sesi alaycıydı. Jong Hyun da bunun farkındaydı ama görmezden geldi. Min Hyuk un gelmesi ile de konuşma sona ermişti zaten.
"Hyung, araba hazırmış."
"Tamam, geliyoruz şimdi."
***
Sonunda cuma günü gelmişti. İkiside bu yemeği can sıkıcı buluyordu. Tamam, belki Yıldız biraz heyecanlıydı. Ama sadece o kadar.
Yemeğe gideceklerini bilen çok kişi yoktu. Ne yıldız Mikaya ne de Jong Hyun menejerine söylemişti. Değersiz bir yemek için azar işitmeye niyetleri yoktu.
Restorana ilk gelen Yıldız oldu. Geç geldiği için özür dilemeye hazırdı. Ama Jong Hyun da gecikecekti.
Yıldız "Dakik olmasını mı bekliyordum ? Gerçekten aptal olmalıyım." diye söylendikten sonra boş bulduğu bir masaya oturdu.
Yaklaşık yirmi dakika Jong Hyun u bekledi. Sabrı kalmamıştı artık. Saatine baktı. "Yarım saat gecikti bile. Beş dakika içinde gelmezse kalkıyorum."
Yıldız bunu söyledikten iki dakika sonra Jong Hyun restorana girdi. Beyaz spor şapkası ve güneş gözlükleriyle kendini gizlemeyi başarmıştı. Ama yinede çok yakışıklı görünüyordu.
Gözlüklerini çıkartıp kafasını çok ta kaldırmadan etrafa bakındı. Tanınmak istemiyordu.
Yıldızın yüzünü bilmiyordu. Restoranda tek başına oturan yabancı bir bayanı bulmak zor olmaz diye de herhangi birşey düşünmemişlerdi bibirlerini tanımak için. Ama iki yalnız yabancı bayanı görünce pişman oldu. Bunun olma ihtimali nedir ki ?
Yanına gittiğinde anlaşılırdı hangisi olduğu ama yanlışının yanına gidip tanınınma ihtimalini göze alamadı. Bunun yerine mesaj attı. "Ne renk gömlek giydin ? Mavi mi turuncu mu ?"
Yıldız mesajı alınca etrafına bakındı.Önce turuncu gömlekli bayanı sonra da Jong Hyunu görüp elini kaldırdı.
Jong Hyun gelince ayağa kalktı. Tanışıp el sıkıştılar. İkiside oturunca sipariş verip konuşmaya başladılar.
"Çok dakiksin. Sadece 33 dakika geciktin." dedi Yıldız yapmacık bir gülümseme ile.
Jong Hyun da aynı ifade ile karşılık verdi. "Geldiğim için şükret."
Yıldız şok olmuştu. Ünlülerin gerçekte sahnede göründükleri gibi olmadığını biliyordu ama bu kadarını da beklemiyordu.
"Beni çağıran sensin. Geciktin ve böyle mi davranıyorsun ??"
"Ben meşgul bir insanım. Gecikmem gayet doğal. Ters konuşarak ilk sen başlattın."
Yıldız hiç birşey söylemedi. Konuşamayacak kadar sinirliydi.
"Bu arada kafama takıldı. Sen nerelisin ? Amerikalıya benzemiyorsun. Zaten o gün de başka bir dil konuştun."
"Neden aklınıza gelen ilk ülke Amerika oluyor ? Türküm ben." Jong Hyun şaşırmıştı.
"Türk mü ? Türklerin daha kibar, saygılı insanlar olduğunu sanıyordum."
Jong Hyun un türkler hakkında bilgisi olması Yıldızı gururlandırmış ve mutlu etmişti. Ama bu cümle Yldız için bir hakaretti.
Bu yemek çok uzun sürecek. Yıldız çığlık atmak istiyordu. Kurtarın beni !!
*Kimsiniz? Bütün hikaye boyunca korece konuşan Yıldız burada türkçe soruyor.
**Sorry, but I can't understand you. Do you speak English or Korean ? Üzgünüm ama sizi anlayamıyorum. İngilizce yada Korece konuşabilior musunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Starry Night
FanfictionYıldızla tanışın; O zamanında belki de sizin gibi bir hayrandı. Bu ve Manhwa yazıp kendi ayakları üzerinde durma hayali yüzünden ailesinin desteğini kibarca reddedip Kore'ye taşındı ve zaten çok beklentisi olmadığı bu ülke, Yıldız gibi bir kızın dah...