Kucağındaki kadınla arabaya binen genç adam, şoförün şaşkın bakışları altında yola koyulmadan, "Klimayı sonuna kadar aç..." dedikten sonra elinden geldiğince sarsmamaya özen göstererek ana giriş noktasına kadar sessizliğini korudu. Güvenlikçilerin açtığı kapıdan girmelerinin ardından, "Oğlum, camı biraz indir..." diye yanındaki adamı uyarırken, kendisine doğru koşarak gelen Burhan'a döndü.
"Abi bu!.."
"Sonra... Burhan, Vedat Beye hastamız olduğunu, acil gelmesi gerektiğini haber verin... Ayrıntıya girme, gelince kendim konuşurum. Yaralanma ve muhtemelen kırık bir kol olabileceğini, ona göre hazırlıklı olmasını bildir."
"Tamam abi!.. Senin eve mi yönlendirelim?"
"Evet..."
"Abi, buraya neden getirmediniz derse?"
"Özel durum de o anlar. Ha... Evden herhangi birisi soracak olursa Çınar Bey dışında kimseye bir şey bahsetmeyin..."
"Faruk abi!.."
Kaşlarını çatan genç adam, "O evden mi Burhan? Bunu da söyletme artık!.. Ben kendisine anlatırım. Oyalanmayın da söylediklerimi yapın..." derken yanında konuşmaları dinleyen şoföre dönerek, "Ömer, hadi oğlum..." diye talimatlarını tamamladı.
"Hemen efendim!.."
Kadının nefes alışlarını takip eden genç adam, güzergahını evine çeviren araçta ilerlerken, alışkanlıkla yeni duruma göre yapacaklarının listesini sıralamaya koyuldu. Gülizar'ın bir süre koruması altında kalacağını, ona uyacak şekilde düzen alması gerektiğini düşünürken, geldiklerini fark ederek toparlandı. Arabadan inmesi için yardıma gelen şoföre, "Ömer, şu kapıyı da açıver." diye işaretle evi göstermesinin ardından, kucağındaki yolcusuyla dışarı çıktı. Oyalanmadan içeriye girip arka odaya, yatağının yanına kadar ilerleyerek, bu sefer söylemesine gerek kalmadan harekete geçen adamın açtığı örtünün altına, tertemiz çarşafların üzerine genç kadını yatırdı. Üzerindeki montu kaldırınca, gözüne savunmasız ve zayıf görünen kadının, içler acısı halinin yabancı bir erkek tarafından izlenmesini istemeyerek yanında duran adama döndü.
"Sağ ol Ömer, bundan sonrasını ben hallederim."
"Rica ederim abi!.."
Adamın çıkmasının ardından önce kaloriferin derecesini arttıran, ardından ılık su doldurduğu kapla kadının yanına dönen genç adam, savunmasız bir bayana bu kadar şiddet uygulayabilecek erkeğin nasıl bir hayvan olabileceğini düşündü.
"Puşt herif, gel de ben sana savunmasız insanın ne demek olduğunu öğreteyim."
Bir yandan homurdanırken elindeki bezi suya bırakan genç adam, donma tehlikesine karşı durumunu görmek için ayaklarına uzandı. Sağı solu parçalanmış, koruyucu özelliği bulunmayan potinleri çıkarırken, tahmin ettiği gibi çoraplarının ıslak olduğunu fark etti. Aldığı derin nefesin yanında bu sefer bileğine uzandığı sırada, sağ taraftaki kabarıklık gözüne çarpınca, merakla örgü kumaşın ucundan tutarak aşağıya doğru çekti.
"Para!.. Bozuk para, bununla mı yola çıktın Gülizar!.."
Gayri ihtiyari eline dökülen bozuklukları sayan genç adam, "On iki lira yetmiş beş kuruş!.. Bütün hazinen bu mu Gülizar?" derken canı sıkılarak çorabın içine geri attı. Oyalanmadan diğerini de çıkarmasının ardından düşüncesinde yanılmadığını anladı. Soğuktan neredeyse morarma aşamasına yaklaşmış ayakları avuçlarının içine alarak sırayla ovuştururken, yaşadığı sefalete rağmen burnuna gelen sabun kokusundan, temiz bir insan olduğuna kanaat getirdi. Titiz doğasından kaynaklanan hassasiyetle tırnaklarının kısa kesilmiş, kıyafetlerinin eski ve yıpranmış olsa da çamur lekeleri dışında iyi bakıldığını görerek, haklı olduğuna karar verdi. Ayaklarının ısınmaya başlamasıyla kadının derin bir nefes aldığını, baygınlıktan, sıcağın ve yorgunluğun etkisiyle derin bir uykuya geçtiğini tahmin etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül'e Ait (TAMAMLANDI)
RomanceDuygularını rafa kaldırmayı hayat biçimi olarak seçen genç adam, sevmenin ne demek olduğunu bilse de sorumluluğunu almak istemez. Kendisi için biçtiği gelecek yalnızlık üzerine kuruluyken, hele kendi şeytanlarıyla savaş verirken hiç istemez. Tabi m...