2

30.7K 1.9K 1.2K
                                    

YaseminDkmeci

Düzenlendi.

Adımlarımı ritmik tutarak yukarı çıkan merdivene ilerledim ve merdivenlerin üstünde durdum. Yavaşa yukarı tırmandım ve tam tepede durup rögar kapağına elimi attım. Yavaşça itip görebildiğim kadarına baktım. Etrafta tek bir insan dahi yoktu. Sonunda gitmişlerdi.

Kapağı itip kenara bıraktım ve yukarı çıkıp yere oturdum. Ağır metal kapağı çekerek deliği kapadım. Eğer bir şey olursa kapağın açık olduğunu fark edip içeri girebilir ve tuzak kurabilirlerdi. Bunu istemiyordum.

Tüm bu olaylar olalı evime bile gidememiştim, sadece saklanmak için uygun bir yer aramıştım. Ama şimdi evime gidip gerekli olan eşyaları alıp buradan uzaklaşacaktım.

Koşarak ileride ki binanın duvarına yaslandım ve duvara sürünerek ilerledim, yavaşça başımı ileri uzatıp göz ucuyla yola baktım. İnsanlar ilerliyor, her ara sokak başında askerler ellerinde silahlarla hazırda bekliyordu.

Saçlarımı iki yana atarak yüzümü gizledim ve elimde olan tek şey olan gözlüğü takıp kapüşonumu başıma geçirdim. Tam ilerleyecekken çök kovasının yanında duran ikiye kırılmış beyaz bir değneyi görmemle durdum. Bu işime yarayabilirdi.

Değneğin kırılmış iki ucunu birleştirip tişörtümün uzunca parçasını yırttım ve o kırık kısmı sarmaya başladım. Kumaşın sonuna gelince sıkı bir düğüm atıp yürümeye başladım. Yavaşa yere vurarak ilerlemeye başladım. Kimse görme engelli birisinden şüphelenmezdi. Sonuçta daha çevresini bile göremeyen birisi nasıl kaçabilir veya çevresi için tehdit oluşturabilirdi ki?

İnsanların arasında ilerlerken insanlardan bazıları bana acıyarak bakıyor, bazıları ise birkaç adım için bana eşlik ediyordu. Bununla beraber ister istemez gülümsediğimde, onlar da bana gülümsüyordu. A hadi ama! Görme engelli bir kimsenin sizden bir farkı yok. Sadece bu lanet Dünya'yı göremediği için şanslı.

İki bina geçmiştim ki bu kez küçük bir kız bana yaklaşarak "Yardım etmemi ister misiniz?" dedi. Kıza döndüğümde altı veya yedi yaşında olduğunu hemen fark etmiştim. Virüsten etkilenmeyen şanslı çocuk...

Başımı sallayarak sert bir şekilde "Hayır." dedim ve sola döndüm. Sola döndüğümde bir askerle yüz yüze gelmiştim. Sanki bu anı bekliyormuş gibi "Kimlik lütfen." dediğinde onu umursamayarak yürümeye devam ettim. Asker bana baktıktan sonra kafası karışmış gibi bir süre arkamdan beni izledikten sonra "Dur." dediyse de onu umursamayarak ara sokakta ilerlemeye devam ettim. Asker de peşimden gelmeye başlamıştı. Tam istediğim gibi. Avcına gel...

Yeterince ilerledikten sonra omzuma dokununca bu kez hafif sıkarak ''Hanım efendi, kimliğinizi görmem gerek. Lütfen zorluk çıkartmayın.'' dediğinde sinirle "Bana dokunma." dedim. Elini benim bunu dememle hızla çektiğinde ona döndüm ve kapüşonumu kaldırdım. Beni görünce boynumda ki iğne izini görmüş gibi "Taşıyıcı." diye mırıldanarak hızla sol omzunda asılı olan telsize elini attı. Telsizle bir taşıyan bulduğunu ileteceğini anladığımda hızla sopayı ikiye ayırıp, yakasında asılı olan telsize vurdum. Telsiz şiddetle yere düşüp parçalandığında, bu kez belinde asılı olan silahı bana doğrultmuştu. Silahı görünce korkuyla bir adım geri gidip yere çömeldim ve "Lütfen! Lütfen beni öldürme!" dedim. Yalvarmam hoşuna gitmiş gibi sırıttığında bende sırıttım.


Hızla geri eğilerek sol ayağımla yüzüne sert bir tekme atıp, geriye döndüm ve zıplayarak elimde ki sopayı sıkıca kavrayarak askerin kafasına geçirdim. Saniyeler içinde yere yığılmıştı. Onu hayatta bırakamazdım. Bir taşıyanın hayatta olduğunu eğer söylerse tüm askerler ayaklanırdı ve kaçışım bir hayli zorlanırdı. Askerin elinden düşen silaha eğilip aldım ve şarjörünü kontrol ettikten sonra askere doğru namlusunu kaldırdım.

K.A.O.S ProjesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin