Bölüm 25

27 1 2
                                    

Aria'dan
(Robot olmanın olumlu yanları da varmış mesela. Bunu öğrenmemi sağlayan kişinin Nathan olması kötü olsa da sonuçta öğrendim. Bayıltılınca normal insanlar gibi vakti gelince kendime gelmem gerekmiyordu. Içimdeki çipler bana sinyal gönderiyor ve bir şekilde kendime gelmemi sağlıyordu. Ellerim ve ayaklarımın çaprazlama bağlı olması pek de beni etkilememişti , baya basit bir bağlama tekniği ile bağlanmışlardı. Ayrıca yanımda kimsenin olmaması işime yaramıştı. Saatime bakıp zamanın geldiğini anladım. Hızlıca ayağa kalkıp yürümeye başladım. Bana vermiş oldukları koordinatları girdim. Önümde oluşan renkli yön göstergelerini takip etmeye başladım. Ormanın ortası sayılabilecek yerde bulduğum gemiye bindim. Kapının dışında ya da içeride hiç gardiyan olmaması tuhafıma gitmişti. Koridorda ilerlediğim anda uzaylı materyellerim uyarı verdi. Olduğum yerde kalakaldım. Vücut röntgenimi çıkartıp baktım. Içimde tam mide boşluğu denen yerdeki minik kapsül kırmızı bir sinyal çıkartıyordu. Ne olduğunu tabiki de biliyordum. Bu bizim koloni de adına Hidsquib denen kapsül bombaydı. Etkisi oldukça geniş bir alandı ve zaman ayarlıydı. Bir yanım soğuk terler dökerken bir yanim tepkisiz kalmıştı. Doğal bir şeymiş gibi koridorda yürümeye devam ettim. Sonunda gördüğüm ilk gardiyan beni yakaladı ve koloni eşinin odasına götürdü. Açılan kapı ile Nathan 'ı görmem ikinci bir şok etkisi yarattı. Içimdeki korku ya da ona benzer farklı bir şey 'yüce'ye yalvarmamı sağladı. Tabi ki de Nathan'ın veliaht olduğunu bilmiyordum. Bunu öğrendikten sonra sınırımı koruyup kendime hakim oldum. Bunların hepsi benim bünyeme normal gibi geliyordu. Yalnızca insani tarafım bayılıyor... ardından robotik yanım ona resmen statik bir şok verip kendine getiriyordu. Bunlar o kadar kısa sürede oluyordu ki. Ne hissettiğimi ben de anlayamıyordum.
Anladığım ve bildiğim tek bir şey vardı. Ben canlı bir bombaydım. Dünya'ya bırakılacak ve imha ettirilip kendi kolonime yeni boş bir gezegen armağan edecektim. Ama içimdeki asi , her şeyi bir an da yapmış içimdeki bombanın ayarını çoktan bozmuştum. Ne zaman patlayacağımı bilmiyordum. Savaş Koordine odasında beni bulmaları gerektiğini konusunda konuşmaları da bu yüzdendi. Şans eseri kendimi atmasaymışım zaten dünya'ya yollayacaklarmış beni. Ama bu kez patlatılmak için.. )

Mekanik sedyenin üzerine kendimi bırakırken insanı devrelerimin hepsini kapattım. Ya da kapattığımı düşünüyorum. Nathan ve yüce annesi odadan çıktıkları an beni deşmeye başladılar. Canım ilkinde yanmadı. Ama gittikçe ağrıyordu. En sonunda mide boşluğuma girdiği an ağrım kesildi. Geriye sadece sızlamalar kaldı. Midemin altındaki minicik kapsülü bulsalar bile onu almak içinde kürek makası gerekliydi. Elle tutulur sayılmazdı. Ayrıca da dikkatli olmalılardı. Şayet bir miktar bastırırlarsa sıkışmanın etkisiyle anında patlardı. Sızı duyduğum yer bu kez kürek makasla ayrılınca kendiliğinden ayrılan bazı etlerimin sancısı bağırmama neden oldu. Derin bir nefes aldım ama hızlı ve kesik nefes almaya devam ediyordum. Dişlerimi sıkmaya çalışırken nefes alamadığım için geri serbest bırakıyordum. Acım katlanılmazdı. Bunu hiç yaşamamıştım. Hep uyutulurdum deneylerde. Bu kez neden olmamıştı .. öldürmek mi istiyorlardı beni.. Bilincim kapanmıştı. Siyah bir boşluğun içindeydim artık. Hiç bir acıyı duymuyordum. Beynim halen devredeydi yoksa bu siyahlığı göremezdim. Insan özelliğim devreye girip beni bayıltmış robotik özelliğim ise beyin fonksiyonlarımın çalışmasını sağladığı için şuan bu tuhaf yerdeydim. Siyahlık parlak bir ışıkla yarıldı. Sessiz boşlukta yayılan ses şu oldu. "Anne çok acıktım. Kurabiyeler nerde " sesin kaynağını aramaya çalışıyordum. Ama her yerden yankı alan sesin kaynağı yok gibiydi. "Kurabiye değil yemek vakti küçük hanım. Haydi oyun arkadaşını da al gel " diyip hiç duymadığım güzellikteki gülme sesi beni daha da heyecanlandırmıştı. Yine anı görüyordum. Annemin sesi çok güzeldi. Ilk kez duyuyormuşum gibi büyülendim. "Gel bakalım Jacob. Ikiniz de ter içindesiniz . Hasta olmazsanız iyi olur çocuklar " diyor bize kızar gibi yapan annem. Içimde çok yumuşak pembe renkli hisler oluşurken bir an da içimden mide kazanı dediğim şeyin çıktığını hissettim. Gözlerimi alelacele açtım. Yüksek sesle "Ne yapıyorsunuz siz " dedim. "Bu beni öldürür. Ne yapıyorsunuz siz " çığlık atmaya başladım. Yatağa beni bağladıkları için sadece kafalarının tepelerini görüyordum. Hiç bir şey demeden içimdeki şeyleri çıkarmaya devam ediyorlardı."Yapmayın " olduğum yerde sarsılma yaratarak dikkatlerini çekmeye çalıştım ama değişen bir şey yoktu. En sonunda içimdeki su deposu tepemde gördüm ve kendimi çığlık koparırken buldum. Boğazımdaki teller ya da diskler yerlerinden çıkacak kadar çok zorladım. Ama yine kimse umursamamış gibiydi. Sanki beni duymuyorlardı. Acaba beni sahiden duymuyorlar mıydı. Biraz dikkat edince sadece boğazımın yandığını hissediyordum. Kendimi sesimi ben de duymuyordum. Yalnızca hissettiğim acılar vardı. Başımı yana çevirince bir anda yanımda korkuyla bana bakan Nathan'ı gördüm. Yanımda olarak gördüğüm bir kafayı ittirdi. Onun yüzünü görebiliyordum. Boyu uzaylılara göre daha uzundu. Kollarını yatağın iki yanına koydu ve yatakla beni omuzlarına aldı .. Ne.. Bu fiziksel anlamda imkansızdı. Zihinsel dünyam oyum oynuyordu. Rüya görüyordum yani. Bunu seyrek yaşardım. Genellikle zihnim boş olduğu için rüya göremezdik. Biz ; kobaylarız. Başıma bıçak gibi kesen bir ağrı saplanınca gözlerimi açtım. Elimle alnımı tuttum. "Aria" diyip yüzünü görebilmem için ayağa kalkan Nathan 'a tam açmadığım gözlerimle baktım. Bir şey söyleyemeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. Tekrar gözlerimi yumdum.


Kendime geldiğim zaman Nathan'ı uyuyor buldum. "Nathan" dedim. Hem uyandırmak istiyor hem de istemiyordum. "Hmm" dedi boğuk bir sesle. "Nathan " dedim tekrar fısıldıyor gibi. Gözlerini açıp "Aria , nasılsın " dedi. Oturuşunu düzeltip sırtını dikleştirdi. "Bir şeyim yok gibi ,sen " dedim. Ben de onun gibi oturmak için hamle atmıştım ki kasıklarımın üzerine bir sancı girdi. Olduğum gibi kaldım. Inlememek için kendimi zor tutsam da yüzümden anlaşılmış olan acım Nathan'ı oturduğu yerden kaldırıp dibime getirdi. "Dikişlerinin olduğu bölge olmalı. Hadi sana yardım edeyim ve uzan " dedi. Bir elinde kolumu kavradı diğeriyle belimi. Ondan destek alıp tekrar uzanma pozisyonumu aldım. "Aria sana söylemem gereken bir şey var. " dedi Nathan. Gözleri biraz korkuyor gibiydi. Kaşlarımı çattım. "Dinliyorum. " dedim. "Yatağın üzerinde bulduğu yanımdaki boşluğa oturup ellerini önce elime uzatır gibi oldu. Ama iki bacağının arasına sıkıştırmayı uygun bulup geri çekildi. "Senin insani özelliklerinden bazılarını geri eklemek istedim. Şey mesela sen de artık hissedebileceksin. Ya da normal yemeklerle karnını doyurabileceksin. Ya da artık... Uzaylılar seni yönlendiremiyecek. " yüzündeki buruk gülümseme benim gördüklerimin gerçek olduğunu kanıtlarken onun benim için korkmasının gerçek olduğununda bir kanıtıydı. "Her şeyi hissettim. Keşke bunları yapmasalardı " dedim. Ben deneyken böyle yaşamamıştım. "Bunu neden yaptılar . Hani yalnızca bombayı alacaklardı. " gözlerimi ona dikmiş konuşmaya devam ediyordum. "Ben kendi özelliklerimden memnundum. Şimdiyse bir hiç olacağım. Hiç bir özelliğim kalmadı. Beni dünyaya bırakacak ve başımın çaresine bakmam gerektiğini söylecekler... Işe yaramazın tekiyim artık. "
Dudaklarıma değen sıcacık avuç susmama neden oldu. "Sen işe yaramaz değilsin. Sen artık daha da özelsin. Sadece bazı insani özellikler dedim. Senden herhangi bir şeyi çalmadık. Tamam su deponu aldılar ama bunun sana o kadar acı vereceğini bilseydim asla izin vermezdim buna. Özür dilerim tamam mı. Ama şimdi sakin ol ve dinlen. Sen bizim işimize yarayacak olan tek kişisin. Ayrıca ben seni asla işe yaramaz görmem. " elinin orada durması dikkatimi daha da dağıtıyordu. Işte bu insaniydi. Mesela eskiden bunu yapsaydı dediklerinim tek kelimesini kaçırmazdım. Ama son duyduğum cümle beni kendime getirdi. Elimi elini itmek için kullandım. " Insanlaşmam için emir veren sen miydin " dudağımı ısırmaya başladım. Nathan başını kaşırken bana bakmamaya çalışıyordu. "Bak yücelerin oğlu bile olsan bana ne olucağına sen karar veremezsin. Bu.. Bu .. Bak sana saygısızlık yapmam yasak ancak. Bunu unutmayacağım anladın mı. Senin bu kararını asla unutmayacağım. " parmağımı ona doğru sallarken bir anda tam sol omzuna bastırırken buldum kendimi. Yumuşak- sert, kemikli - boşluk bir kısıma baskı uyguluyordum. En sonunda parmağımı oradan çektim ve yaslandım. "Çık yanımdan. " dedim. Başımı onun görüş açıma girmeyeceği bir yere çevirdim. Dudağımıysa kemirmeye devam ediyordum. "Bol su içecekmişsin. Suyun tadı farklı gelebilir içinde biraz şeker ve bir takım nukleik asit var. Midenin düzenli çalışması için. " dedi Nathan. Yatağın üzerinden kalkıp koltuğuna geri oturdu. Tekrar görüş açıma girdiği için başımı bu kez öbür yana çevirdim. Nathan 'ın kıkırdaması kulağıma gelince hızlıca ona baktım. Başımı sallayıp 'ne' dedim. "Insani özelliklerinin baskın olmaya başlamış olması oldukça belirgin. " dedi eliyle ağzını kapatarak. Sanki güldüğünü görmüyorum...

Başka GezegendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin