Açılan çelik renkli kapının arkasındaki ela gözleri anında yakalamıştım. Annem yanımda durmaya devam ediyordu. Aria açılan kapıyı ya da gemiyi garipsememişti. Hatta kapıyı büyük ihtimalle de kendi açmıştı. Oturuşumu düzelttim ve üzerimi düzeltircesine çekiştirdim. "Nathan " diye şaşkınca seslendi bana. "Hey , selam .. " elimi salladım. Sanki kantinde karşılaşmışız gibi . Biliyordum benim onun yerine geldiğimi anlamıştı ve bana içten içe kızıyordu. Kollarını serbest bırakmış aşağıya sarkmasına izin vermişti ama elleri.. Onlar yumruk şeklindeydi. Oldukça da sıkıyordu. Çünkü elindeki eklem kemiklerinin olduğu yer bembeyaz olmuştu. Zihnine yoğunlaşamayacak heyecanlı ve stresliydim. Kalp atışlarımı belki yanında dikilen annem bile duyuyordu. "Burada ne arıyorsun" sesi oldukça kararlı çıkan Aria beni ürkütmüştü.
"Üzgünüm efendim . O .. buraya gizlice geldi .. onu ben getirmedim. Isterseniz hafızasını silin. Ama lütfen zarar vermeyin. Gerçekten onu geri kampüse bırakabilirsiniz. Bir işe yaramaz, zararı da yok . " diyivermişti ardı ardına. Bunu farklı bir dil de demişti. Ama ben de anlıyordum. Doğuştan gelmiş bir özellikti ama o kelimeleri anlamış olmak beni şaşırtmıştı. Biraz eğlenecek zaman bulduğumu düşünerek annemden önce atılıp Aria' nın kullandığı lügatı kullanarak cevap verdim. "Demek bir işe yaramam. Öyle mi Aria. Bak çok kırdın beni. " dedim. Kız gibi dudak büzerek. Bakışlarını anneme çevirmiş yalvarırcasına surat ifadesi bana çevrildi. Şaşkın ve yarı mutlu bir ifade ile (sanırım bu Aria'nın mutlu haliydi) bana döndü. "Sen nasıl .. ne " dedi şaşkınca. "Ben de senin gibi sayılırım kobay I97 " dedim ayağa kalktım ve soluğu Aria'nın dibinde aldım.
"O annem. Ben de bir zihin okuyucu Okdion'luymuşum Aria " dedim. Bununla beraber Aria 'nın selamlama gibi bir duruşu belirdi karşımda. Bunu kapıyı açtığında da kısa bir süreliğine yapmıştı. Ama bu kez uzun sürdü. "Sen ne yapıyorsun " dedim kulağına yaklaşarak. "Sen benden üstünsün. Benimle doğrudan telepatiye geçmemelisin. Hele de annen koloni başkanının eşi ise " bunu demesi ile anında aramıza bir adım mesafe oluşturdu. Olduğum yerde durmaya devam ediyordum. Aria'da bir tuhaflık vardı. Sanki robot gibiydi. Beni hatırlayan bir robot. Bir an unutmuştum sanırım. O zaman ruhsuzdu.. Acaba öpüştüğümüz zaman robot kalbi bir şeyler hissettirmiş miydi ona. Düşüncelerimin arasına giren annemin silüeti aklımdakini gördüğünü anlamama yetmişti. Ardıma bakınca bana elleriyle ağzını kapamış olan annemi gördüm.
Ne var dercesine ellerimi iki yana açtım. "Ne var. Bana insani özellikleri yükleyip buraya bıraktınız bundan kaç saat önce sizden haberim bile yoktu. Yaptığım şeyleri sorgulayamazsınız." Dedim seslice. Annem elini ağzından indirip serbest bıraktı. "Aria insani özelliklerine sahip yalnızca içindeki bomba ve buna ek olarak uzaylı özellikleri bulunuyor. Kendini kontrol edemiyor ancak insan olan yanı pek bir savaşçıl. " dedi zihnime. Aria 'yı seviyordum. Onunla beraber olmayı, yanında sonsuza dek kalmayı istiyordum. Aklıma içinde çalışmakta olan bomba geldi. Aria halen karşımda pili bitmiş bebek gibi dikiliyordu. Amber kokusunu içime çekip anneme döndüm. "Onu nereye götüreceksek götürelim o bombaya içinden çıkaralım. Hadi " diye bağırdım. Aria'yı kurtarmam gerekiyordu. Onsuz... Onsuz hem kaderim değişirdi hem de aklım. Ilk geldiği zaman ki insana benzeyen hali o kadar masumdu ki. Şimdi de masum aslında. Yalnızca içindeki uzay atığı onu tam bir savaş robotu yapıyordu. Madem Okdion böyle gelişmiş teknolojiye sahipdi. Bunu kullanıp da annemin doğru söylediğini kanıtlamanın tam sırasıydı.
Aşağı doğru dönen bir koridorda ilerlerken Aria sadece annemin komutlarına uyuyor ve bana bakmıyordu. Sanki annem de onu çalıştırıp durduran bir beceri vardı. Bu oldukça rahatsız edici... "Aria kendini bana teslim etti çünkü oğlum " zihnimin boşluklarına yayılan ses içimi ürpertti. "Aklımı okuma "
Açılan diğer bir duman çıkaran büyük kapıdan geçtik ve oldukça kalabalık bir alanda bulduk kendimizi. Etrafta bizim revirdekine benzer şeyler varken alakası bile olmayan tuhaf eşyalarda vardı. Biz içeri girince annem "Bombayı getirdim. Arkadaşlar imha ekibi nerde " etraftaki kalabalığı yarıp bir grup yanımızda bitti. Aria hiç heyecanlanmıyor hatta tepki vermiyordu. Ona bakmaya devam ediyordum. Ya bomba tam şuan da imha etse? Annem beni duymuştu. "Bomba zaman ayarlı ". "Acele etmeliyiz. Ne kadar erken o kadar iyi " diye seslendi. Ardından gruptan iki kişi Aria'nın koluna girip onu aldı. Giderken gözlerimi istemsizce kapattım. Grup iyice uzaklaştıktan ve yanımızdaki uğultu azalınca anneme dönüp 'içindeki uzaylı hislerini de alabilirler mi ?' Dedim. Insan olsun istiyordum. En azından benim gibi hisleri olsun istiyordum. "Nasıl yani ?" Dedi. "Ben onun benim gibi olmasıni istiyorum " ellerim istemsizce yumruk olmuştu. Annemin gözleri aşağı kaydı. 'Sana yüklediğimiz insan formuna gayet iyi alışmışsın. Bu o kadar da hoşuma gitmemeye başladı. ' bana hesap sorar bakışı sinirimi daha da çok bozuyordu. 'Beni bırakmasaydınız o zaman o deli adamın eline ' diye bağırdım ve arkamı dönüp demir kapının açılması ile kendimi dışarı attım. Ama ensemde hissetip içime giren akım bir an da gözümü kararttı. Yere ya da bir yere sertçe çarptığımı hissetim ama sonrası boşluktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Gezegenden
Paranormal16 yılınızı uzayda geçirdikten sonra kendinizi bir anda dünyada hiç bir şey bilmeden bulsanız ne yapardınız ? Başınıza neler gelirdi... Ya da kimlerle tanışırdınız. İ 97 adlı kobay kendini b...