Bölüm 6

227 6 0
                                    

Herkese selam. 60 okuyucum var öyle değil mi pc bir sayı gösteriyor telefonum bir. Neyse yinede yorumların gelmesi çok güzel. En azından okuyan var. Bu bölüm kısa olabilir. Hastayım ve yol boyunca yazabildiğim kadarını paylaşacağım. Umarım beğenirsiniz.

Nathan'ın ağzından ;

"Aria , Aria , Aria ! " Bakışları gerçektende şoka girmiş gibi duruyordu. Göz bebekleri o ela renkli irisini neredeyse kaplamıştı. "Aria ! " Beni duyduğunu sanmıyordum. Omuzlarından tuttum. Sertçe sarsıyordum. Saçları dalgalanıyordu. Kıpırdamıyordu bile. "John" diye bağırdım. John koridor boyunca gidip geri dönüyordu. "Uyanmıyor " kendine gelmiyor demem daha iyiydi. "Ne demek uyanmıyor Nathan " diye yanıma geldi. Ellerini cebine koymuş açıklama bekliyordu. Üzerindeki takımla sanki bir orduda astsubay gibi gözüküyordu. Bunu neden istediğini anlayamıyordum. Burası yalanlar üzerine kurulu bir kamptı. Bana kalırsa burası bir delinin , kendi akıl hastanesiydi. Kaşlarımı çatıp "uyanmıyor işte , şokta " dedim. Elim bir anlığına Aria'nın yanağını okşadı. Bunu isteyerek yapmıştım ama sadece iç güdüm ile. Derisinde bulunan dikiş izleri bile mükemmel süt beyazı teninde göze batmıyordu. Ayrıca gittikçe silinmeye başlamışlardı. Aria her ne kadar dışardan savaşcı bir görüntü sergilesede onunla geçirdiğim 3 gün boyunca onun aslında oldukça kırılgan bir yapısı olduğunu fark etmiştim. Aklını gerçekten okuyabiliyordum. Bu sadece bir yetenekti. Mutasyona filan uğramadım. Hatta uzaylılar tarafından kaçırılmadım bile.

John t-shirtümün yakasından tutup beni ayağa kaldırdı. "Seni aptal ! Ne demek istediğini anladım herhalde. Onu kendine getir " diye bağırdı. Aşağılık adam. Benden ne ara böyle nefret etmeye başlamıştı gerçekten bunu bilmiyordum. Ondan gün geçtikçe iğreniyordum. "Ben doktor değilim. Git şehirden adam gibi doktor çağır " dedim bağırarak. Aferin Nathi ! Köpeği daha da kızdır. Harika. Dilini dişlerine sürtürüp ağzı açık şekilde bana bakıyordu. "Haaa. Zeki çocuk seni. Aptal !" Diye gürledi. Yeter bu adam kız uyanıkken melek başına bir şey kesilince tam bir şeytan oluyordu. Kıza söylemediği pek çok şey vardı. Söyledikleriyle bir avuç yalandan başka bir şey değildi. John'a cevap vermediğimi fark ettim. O ise tepemde dikilmeye devam ediyordu. "Tamam sen gitsen iyi olur. Ben onunla ilgileneceğim " dedim. Bunu daha önce düşünseydim keşke.

John duraksadı. Aklında cevabımı tartıyordu. İşaret parmağımı burnuma doğru sallayıp "umarım haklı olursun evlat " dedi. Başımı salladım. Kıvırcık saçlarımda sallanmıştı. John fark bile edemediğim bir anda saçlarıma yapıştı. "Ahh " dedim. Gözlerimi kısıp ona baktım. "Ne yapıyorsun sen " dedim sinirlenmiştim. John kahkasa atarcasına "bu saçlarını kestireceksin " dedi. Saç diplerimden tutmuş çekiyordu. "Ahhh " dedim. Tekrar bir kahkaha atıp bıraktı. Parmağını yüzüme savurup bir ikaz daha ettikten sonra defolup gitti.

Koridor. Hatta bina boştu. Burada sadece boş odalar vardı. Öğrenciler arasında yalnızca Aria bu binadaydı. Aptal John kızı burada yalnız bırakıyor sonrada gelişmesini bekliyordu. Mantıksız herif. Asıl onun bir rehabilitasyona ihtiyacı vardı da herneyse.

"Aria " sonunda bizimki gözlerini oynatabilmişti. Ilk önce gözlerini kırpıştırdı. Bacaklarını karnına kadar çekmişti ama şimdi uzattı. Etrafta birileri varmış gibi sağına ve soluna baktı. Ya halisülasyon görmüştü ya da onu okurken duyduğum o kelimeyi " resim " diye geçiriyordu aklından. Tam olarak ne olduğu konusunda bir fikrim yoktu. Ondan açıklama olarak edindiğim tek bilgi geçmişinin olabileceği kanısını düşünüyor oluşuydu. Farkındayım bu belki de büyük bir ipucuydu ama emin olmadan bir fikir yürütmek zordu. "Ne oldu " dedi. Elime dokunmuştu. Daldığımın farkındaydı. Bana dokununca birden ürperdiğimi hissettim. "Aria az önce neler olduğunu hatırlıyor musun " diye sordum. Aklını okumaya çalışıyordum ama boşluktan ibaretti. "Elbette " dedi. Bu sefer okumayı denedim. Yoktu halen bir şey yoktu. Boşluktu. Düşünmüyordu. Yani cevap alamayacaktım. Bana "elbette" derken gözlerini yummuştu. İlk kez göz kapağının üzerinde de bir yara izi olduğunu fark ettim. Bu kız gerçekten çok farklıydı. Zaten en büyük farkı uzaydan gelmiş olmasıydı. "Gerçek uzaydan " gelmişti. Başka bir gezegenden gelmişti. Bambaşka bir gezegenden.

"Onu gördüm. Onları , beni bulduklarını söylüyorlardı. Beni ve sizleri bulduklarını söylediler. Kafeteryada hatırladığım herkesin resmi vardı " dedi. Anlattıklarına anlam verebilmem biraz zamanımı almıştı. Fakat Aria kararlı bakışlarıyla bir bir gördüklerini tekrar anlatmaya başladı.

Suratımı iki eliyle tutup burun buruna getirdi yüzlerimizi. "Yürüyorduk değil mi " dedi. "Evet " dedim. Gözlerimi o derin ela gözlerden ayırmıyordum. "Kendimi bir an da uzay mekiğinin içerisinde buldum. İhtiyar Trionlu uzaylıların bulunduğu büyük divàna girdim. Burası divana göre fazla teknolojiktir tamam mı " dedi. Başımı salladım. Anlatmaya devam etti. "Orada kocaman bir ekranda ilk önce John'un sonra senin. Sonrada okuldan tanıyıp tanımadığım herkesin yüzlerini gördüm. Martha'nınkini bile. 'I 97 nasılsın. Seni yakında aramızda görecek olmamız bizi çok mutlu edecek. Ah bir de arkadaşlarını elbette. Bu sefer daha çok kişi olacaksınız. Sen de arkadaşsız kalmayacaksın. Unutmadan söyleyeyim. Kaçtığından dolayı cezalandırıldın. ' Dedi. İnanabiliyor musun. Beynimdeki özel kart ile bana ulaştılar. Nathan acele etmelisiniz kaçmalısınız. O uzaylılar buraya ulaşmadan önce hem de. " Dedi. Anlattıklarından korkumuştum. Ama Aria hala kararlı bakışlarını koruyordu. "İyi de sana nasıl ulaştılar. " Dedim. "Nathan .. Suya ihtiyacım var " diyebildi yalnızca. Evet yine başladık su meselesine. Aria'ya kendi aramda taktığım lakap 'balık ' dı. Yemek yemiyor sadece su içiyordu. Bunu okuldan bir kız yapsa eminim şimdiye açlık nöbet geçirir ya da incecik olurdu. Ama Aria'nın daha zayıflamak kelimesini bilmediğinden ve bunun için de yapmadığından emindim. "Ayağa kalkabilir misin. Yoksa suyu buraya mı getireyim" dedim. "Özür dilerim. Getirebilir misin " dedi. Ah elbette Aria senin için her şeyi yapmaya çalışırım. "Burada kal " dedim. Kalacağından emin olsamda söylemiştim işte.

Başka GezegendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin