Bölüm 29

21 1 0
                                    

Nathan
Sinirimden cidden delirmek üzereydim. Aria'a öyle kızıyordum ki. Ondan ayrıldığımdan beri dişlerimi sıkıyordum. Bir şeyleri parçalamak istiyordum. Koridorlarda yürürken yanımdan bir nöron geçti. Elindeki alet edavatla hızla yürüyordu. Aramızdaki mesafe arttıktan sonra fark edebilmiştim elindekileri. Mekik içindeki eşyalardı bunlar. Onu takip etmek için arkamı döndüm. İlk önce "dur " diye seslendim arkasından. Bana bakıp selam verdi. Ardından durdu. Hızlıca yanına gittim. "Bunlar ne " dedim. Elimi motor kaskına benzeyen beyaz şeye değdirerek. Nöron sanki çok hassaz bir şeymiş gibi onu göğüsüne daha da yasladı. "Efendim bu İ97 için özel kask ve kıyafet " diye cevapladı. Bunu söylerken bile özel olduğunu tavrıyla belli etmişti. "Ne zaman çıkıyor mekik " dedim kaşlarımı çatıp ciddiyetimi koruyarak. "Bunları giyip ,mekiğe yerleştiği an fırlatılacak Efendim. Düşman gemisi hızını azaltmadı. Bu yüzdem hemen yola çıkması lazım. " diye cevap verdi. Aria 'yı kahraman olarak gördüğü gözlerinden okunuyordu. Gözlerimle nöronu süzdükten sonra "Sen onun yerine gitmek istemez misin " dedim. Nöron kaşlarını kaldırıp bana çok tuhaf bir şey söylemişim gibi baktı. "Efendim. Ben onun kadar cesur olamam " dedi. Kaytarmak için ne de güzel bir bahaneydi bu böyle. Kollarımı göğüsümde birleştirdim. "Hadi gidelim yanlarına " dedim. Nöron selam verip ilerlemeye başladı.

     Savaş koordineye girdiğimizde Aria uzanmış çıplak haldeydi. Çırılçıplaktı. Ona bakıp kalmıştım öyle. İlk defa vücudunu görüyordum. Sarıya çalan beyaz teninin üzerinde o kadar çok dikiş izi , morluk , yeşermiş moruk izi vardı ki. Gözlerim istemeden de olsa dolmuştu. Yutkunamamıştım. Ne demiştim ona ... Onun anısını izledikten sonra ne demiştim kendime. Onu koruyacaktım. Kendime bunu sözünü vermiştim. Şimdi .. Onu koruyamıyordum. Korunmasız birini koruyamamanın verdiği iç acısı bu olmalıydı. Kalbimden etrafındaki damarlara geçen bir sızı hissetmiştim. Sanki sıcak bir kahvenin soğumasını beklemeden içtiğinde nasıl yemek borumu hissediyorsam , şimdi de öyleydi. Damarlarımı , kalbimi hissetmiştim. Sıkışıyordu. Elim kolum bağlanmış gibi hissediyordum. Hareket edemiyordum. Onu ordan kaldırıp götürmek istiyordum. Adım atmak için kaslarımı hareket ettirmek istesem de ilerleyemiyordum. Tüm bu refleks hareketleri sadece zihnimde kalıyordu. İcraata geçiremiyordum. Derin bir nefes aldım. Aldığım nefesi daha hissedemiyordum. İçim alev almıştı sanki. En sonunda gözlerim bulanıklaştı. Ardından ıslanan yanaklarımı hissettim. Başım düştü.. Yarı yere bakıyordum. İlk kez oluyordu bu. İlk kez böyle hissediyordum. Ne yapacağımı bile bilmiyordum. Gözlerimin bulanıklığı gidince bana bakıp harekete geçen Aria'yı gördüm. Aradaki mesafeyi kat edip yanıma geldi. Üzerinde hala bir şey yoktu. Bunu umursamadığı belliydi. Elleriyle yanaklarımı sardı. "Gözlerinden neden su çıkıyor ?" Dedi şaşkınca. Bu beni gülümsetmişti. Burnumu gülümserken çektim ve ben de ellerimi onun yanaklarına sardım. "Ağlamak , neden ağlıyorsun? Neden mutsuzsun" dedi. Hafızasını ağlamanın tanımını öğrenmek için kullanmıştı. "Aria , gidemezsin" dudaklarımdan çıkanları kendim bile seçememiştim. Aria gözlerini benim gözlerimin tam içine sokmuştu. "Nathan , beni sevemezsin. Normal bir tam uzaylı ya da bir tam insanla evlenmen lazım . Bunu anlamalısın. Benim özelliğim kişiliksiz olmam . Bunu anlayabiliyor musun ?" Dedi. Sesindeki dalgalanmalar bana umut vermişti. Hissediyordu. Dedikleri kendini de üzüyordu. Elimi onu rahatsız etmeyecek şekilde kalbinin üzerine koydum. "Seni bekledim , buldum , sen geldin. Benim görevim senin gitmene izin vermemek Aria " dedim. Aria elime çevirmişti bakışlarını. Sonrasında dudakları titrer biçimde geldi gözlerimin önüne. "Benim senin gezegenini kurtarmam lazım... " dedi. Aria ağlamak mı üzereydi. Bunu görmek beni daha da yıkmıştı. Korkuyordu. Gitmek istemiyordu. "Gitmek istemiyorsan " derken eliyle beni susturdu. "Yapmak zorundayım " dedi. Diyecek bir şey bulamıyordum. Haklıydı. O yapmazsa kimse yapmazdı. Kimse ölmek istemezdi. Kimse kendi kendini ölüme atmazdı. Aria'yı çenesinden tutup dudaklarını kendiminkilere hizaladım. İçimden geçen sıcaklığın onunda dudaklarından içine geçsin istedim. Dudaklarımız bir olunca vücudumun titremeleri bitmişti. Yeniden doğmuş öle bir ağaç gibiydim sanki. Ama bu muhteşem an onun mekik kapısından gitmesini engelleyememişti...

Başka GezegendenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin