Ben Lexi Branson. Basit bir kızım, abartılacak kadar güzel değilim. İstediğim herşeye de sahip değilim. Ama mutluyum ve bu herşeye değer. 17 yaşındayım. Liseye gidiyorum. Notlarım çok iyi değiller. Birden bir irkilme geldi vücuduma. Silkelendim ve dolabımın kapağını kapatıp elimde kitaplarla koridorda yürümeye başladım. Yukarıdan anons sesi geldi. Gıcık olduğum bir ses tonuydu bu yüzümü ekşittim. "Tüm öğrenciler dersliklerine girsin." dedi. Hızlıca ders programlarını asılmış olduğu panoya ilerledim. O koca topluluğu yararak panonun önüne ilerledim. Aradan bir kol beni tuttu ve çekti. "Seni salak ne yapı-" cümlemi tamamlayamadım. " Naber ufaklık"dedi karşımdaki şahıs. Gözlerim dolmuştu. Sevinçten ağlıyordum. "Grant sen nasıl!" diye bağırdım ve boynuna atladım. Grant "Seni bırakacağımı mı sandın ufaklık?" dedi sırıtarak. Tehditçi bakışlarımı savurdum. "Grant Nielson bana ufaklık demeyi kes"dedim. Grant "Ama haksız mıyım boyun çok kısa" dedi ve ekledi "Boyun ne kadar uzadı? 1.60 mısın?" dedi şakayla karışık bir sesle. " 1.70" dedim.
Grant " Gel sana bir sarılayım ufaklık" dedi ve beni kollarının arasına aldı. Koluna bir çimdik attım. Yüzüne acımış gibi bir ifade yerleştirdi. "Ah! Bu ne içindi?" diye inledi. "Sen ne için olduğunu biliyorsun " diye sitem ettim. Grant "Ders programlarını mı alacaksın?" dedi. Olumlu anlamda başımı salladım. "Peki sen kantine geç, ben alıp gelirim"dedi. "Tamam ben seni bekliyorum. " dedim ve oradan ayrıldım. Hala inanamıyorum. Grant 2 sene önce ayrılmıştı ve şimdi buradaydı. O benim canımdan cok sevdiğim dostumdu. Kantine girdiğimde her yer doluydu. İye etrafta gezindim ve en sonunda boş bir masa bulabildim. Grant 15 dakika sonra geldi. Tahminen 15 dakika. Ders programını incelemeye başladı ayakta. "Oturmayacak mısın?" dedim. Gözü hala ders programındaydı. Yavaşça sandalyeye oturdu. Bana doğru kaldırdı başını "Görünüşe göre bu gün ilk ve son iki dersimiz ortak" dedi. Sonrada ders programını bana verdi göz ucuyla inceledim ve ona döndüm "Eee seni buraya hangi rüzgar attı?". Elini ensesine götürdü ve hafifçe kaşıdı " Annemle babam ayrıldı ve annemle ben buraya taşınmaya karar verdik." dedi. "Buraya gelmene ne kadar sevinsemde , annenle babanın ayrılmasına üzüldüm." dedim. Grant başını salladı. Telefonun çalmasıyla irkildik. "Lexi kusura bakma annem arıyor gitmem lazım" dedi. Olumlu anlamda başımı salladım. Grant kantinden çıktığında derin bir nefes aldım. Her ne kadar saklamaya çalışsada üzüldüğü çok belliydi. Kahvemden bir yudum daha aldım ve masadan kalktım. Başımı öne eğmiş ilerliyordum ve birden birşeye çarptığı.ı fark ettim. Başımı kaldırdığımda bir yunan tanrıçasıyla karşılaşmayı beklemiyordum. Şaşkınlıla ona baktım. Kahverengi gözleri ve onlarla uyumlu aynı renkte saçları vardı. Yakışıklıydı baya. Nefesini yüzümde hissetiğimde değişik bir his vardı içimde. "Önüne daha iyi bakmalısın " dedi. İngiliz aksanı vardı ve onda çok sexi duruyordu. "Özür dilerim" dedim. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme. Oluştu " Ben Kol Mikaelson" dedi. "Bende Lexi Branson" dedim. "Tanıştığıma memnun oldum Lexi " dedi ve gitti. Bende yoluma devam ettim. İtalyanca dersiydi. Sınıfa girdiğimde Kol'u görünce biraz heyecanlandım. Ama sanırım o beni farketmemişti. Başımı öne eğip sınıfın en köşesindeki sıraya oturdum. İtalyancada batmıştım. Bu yıl yeni gelen bir öğretmen giriyordu heralde. Belki düzeltmek için bir şansım olabilirdi. Öğretmen sınıfa girdi hızlıca. Uzun boylu, sempatik birine benziyordu. Masasına doğru ilerledi. Ellerini masaya dayadı ve " Ben Frederick Walter" dedi. "Sizinle iyi anlaşacağımızı düşünüyorum. Evet ilk olarak İtalyanca size ne ifade ediyor?" dedi. Çoğu kişi soruya vereceği cevabı düşünürken ölsemde yapmam dediğim bir şeyi yaptım. Elimi kaldırdım ve konuşmaya başladım "Tam bir işkence" dedim. Sınıftaki herkez gözlerini büyütüp bana baktı. Dikkatin üzerimde olmasını sevmezdim. Kol hariç herkez bana bakıyordu. O neden bakmıyordu ki!. Bay Walter "Neden kıza böyle bakıyorsunuz sonuçta buradaki çoğu kişinin düşüncesini dile getirdi. Bay Walter Kol'un dersle alakası olmadığını görünce "Ders çok mu sıkıcı bayım?" dedi. Kol kafasını kaldırıp biraz öğretmeni inceledi ve ekledi " Mi scusi signor Walter, che cossa hai detto? (Özür dilerim Bay Walter ne demiştiniz?)" dedi cürretkâr bir şekilde. Bay Walter şaşırmıştı " Vedo ill tuo bene I'italiano
( Bakıyorumda İtalyancanız iyi.)" dedi. Kol " Quello che voglio dire e come la mia lingua madre ( Ne demek , anadilim gibidir" dedi. Aralarındaki italyanca atışma bittiğinde zil çalmıştı. Tanrım! bir ders boyunca onları dinlemiştim. Sınıftan tam çıkıyordum ki Bay Walker beni yanına çağırdı. "Lexi geçen seneki notlarını baktım ve pek iyi değiller" dedi. Ben hala soru dolu bakışlarla ona bakıyordum. O' da bunu farketmiş olacak ki sırasında sessizce telefonla ilgilenen Kol'a seslendi. "Kol gelir misin?". Kol puflayarak yanımıza geldi. Bay Walter devam etti "Kol'un senin italyanca partnerin olmasını istiyorum" dedi. Kol " Benim işlerim, birde ona italyanca çalıştıramam. " diye itiraz etti. Açıkcası biraz kırılmıştım. "Çalıştıracaksın. Hatta Lexi sınavdan kaç alırsa sende onunla aynı notu alacaksın" dedi bay Walter. Kol" Ne!" dedi. Bay Walter " Kabul ediyor musun?" dedi. Kol mağlup olmuşcasına başını salladı. Bay Walter sınıftan çıktığında " Ne zaman başlıyacağız?" dedi isteksizce. "Bilmem sana ne zaman uygun olursan" dedim. "Telefonunu ver" dedi. Yavaşça telefonumu ona uzattım. Eline aldı birşeyler yaptı. "Numaramı kaydettim sana mesaj atarım" dedi. Telefonumu aldım ve baktım. Yüzümü ekşittim "Cidden kendini süper sexi çocuk olarak mı kaydettin. ? " dedim. Sırıtarak " Evet, sende öyle olduğumu düşünüyorsun" dedi. "Tabiki de hayır!" dedim ve koluna bir çimdik attım. "Ah!" dedi. Bende bir kahkaha attım. Sonra bana telefonunu verdi. Ekranda yazanı gördüğümde şok oldum. Beni çirkin ördek yavrusu diye kaydetmişti. Kol kahkaha atarak "Sana cuk oturdu" dedi. Telefonu elimden çekiştirdi ve kapıya yöneldi. Ben hala şoktaydım. Elime bir kalem aldım ve ona fırlattım. Kahkaha atarak kapının kenarına çekildi. "Sana mesaj atarım" dedi ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sun Light
FanfictionLexi Branson içine kapanık normal bir kızdı. Taki kasabaya o gelene kadar. Kol Mikaelson. Her istediğini elde eden her şeye sahip olan yakışıklı bir genç adam. Bencil ve duygusuz, duyguların zayıflık olduğunu düşünen mutsuz biri. Fakat bazı korkular...