Kızlar Gecesi

55 12 0
                                    

Esther'i hemen hastahaneye getirmiştik. Şimdi ise doktorun çıkıp bize iç açıcı birşeyler söylemesini umuyorduk. Hiç kimse bir tepki vermiyordu. Elijah dışında o Klaus'u kenara çekmiş sinirlice birşeyler söylüyordu. Nasıl dayanıyorlardı anlamıyorum. Aynı şey benim annemin başına gelse heralde şu an beni iplere bağlamışlardı. Sonunda doktor geldi yanımıza. Yüzü ifadesizdi. Konuşmaya başladı "Beyin kanaması geçiriyor." dedi. Kimse sesini çıkarmazken ben atılmıştım ortaya "İyileşecek ama değil mi?" dedim. Doktor endişeli bir ifadeyle " Bir şeyler söylemek için çok erken, şu an durumu stabil." dedi. Galiba tüm kardeşler acısını içlerinde yaşıyorlardı. Ya da ben öyle düşünüyordum. Elijah "Doktor onu görebilir miyiz?" dedi. Doktor "Sadece bir kişi ve 5dakika " dedi. Elijah "Ben girerim" dedi. Klaus "Elijah ben girsem daha iyi olacak" dedi. Elijah "Niklaus ben gireceğim konu kapanmıştır." dedi. Klaus "Tamam" dedi yenilgiyle. Elijah yavaşça odanın kapısını araladı. Klaus Kol'a bir şeyler söyledi ve Kol yanıma geldi. "Biraz hava almaya ihtiyacım var benimle gelir misin?" dedi. Ben ise o anda camdan Elijah ve Esther'i izliyordum. Kol'un sırtını sıvazladım ve "Sen iyi misin?" dedim. Ben aptal değildim. Hepsi çok garip davranıyolardı. Sanki bir şey yapacaklardı ve benim görmemi istemiyorlardı. Kol'u dinlemiyordum. O bir şeyler anlatıyordu bana. Gözümün ucuyla Elijah'a baktım ona farkettirmeden. Elijah'ın elinde içinde kırmızı sıvı olan bir şırınga vardı. Onu şırıngayı Esther'in koluna soktuğu an dünya durdu sanki. Ne yapmıştı annesine. Klaus'a döndüm ve "Elijah annenizin koluna ne yaptı?" dedim. Klaus toparlamaya çalışıyordu. "Annemizin kalıcı bir hastalığı var tatlım. Ve bu hastalıkla beraber düzenli olarak ir takım ilaçlar alıyor. O şırınganın içinde ise sıvılaştırılmış ilaçlat var." dedi. "Ne hastalığı bu?" dedim. "Anseptik menenjit" diye atıldı Kol. "Geçmiş olsun" dedim. Demek ki anneleri hastaydı. Onun için böylelerdi. Neyse konuyu daha fazla irdelemeyeceğim. Bir kaç saat sonra Esther mucizevi bir şekilde uyandı. Doktor da buna inanamadı. Hiç birşeyi yoktu. Sapasağlamdı. Mucize diye buna derim işte. Hiç kimse aşırı bir tepki vermemişti. Sanki bunu bekliyorlarmış gibi. Kol "Lexi seni eve bırakayım mı?" dedi. "Olur" dedim. Yavaşça hastaneden çıkıp yerin yedi kat altındaki otoparka indik. Arabaya bindik tüm yaşananların yorgunluğuyla. Kol silkelenerek "Yorucu bir gün oldu. " dedi. Anlamıyordum nasıl bu kadar dayanıklı olabiliyordu. "Kol nasıl bu kadar ifadesiz olabiliyorsun anlamıyorum sen ve tüm kardeşlerin?" dedim sinirlice. Bana döndü ve ciddileşerek "Lexi beni kendi ailenle karşılaştırma. Benimkiler senin annenin kılı kadar olamazlar. Onlardan nefret ediyorum" dedi direksiyona vurarak. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Demek ki ailesi zayıf yanıydı. Eve gidene kadar ikimiz de tek kelime dahi etmedik. Arabadan inerken "Her şeye rağmen güzel bir geceydi teşekkür ederim" dedim. Kol sırıtarak "Odamda devam etseydik daha da güzel olacaktı" dedi. İşte eski Kol geri geldi! Ne harika. Gıcık bir gülümseme takındım ve "Rüyanda görürsün delikanlı!" dedim. Bir kahkaha patlattı "Delikanlı ha? Kaçıncı yüzyıldan kaldın teyze?" dedi. Gülümsedim ve eve girdim. Aslında gerçekten güzel bir gece olmuştu. Kıyafetlerimi değiştirmeden yatağa attım kendimi. Ve büyülü bir uykuya daldım. Tıpkı uyayan güzel gibim...
...
Sabah olabildigince hızlı bir şekilde evden çıktım anneme görünmemek için. Okula vardığımda zil çoktan çalmıştı kahretsin. Hızlıca sınıfa girdim. Yine Kol vardı sınıfta. Tüm derslerimiz aynıydı sanırım. Lanetlenmiştim muhteşem bir adamla hemde. Aman ne güzel. Kol'un çaprazında ki sıra boştu bir tek. Oraya geçtim. Ders fizikti. Benim en iyi dersim matematikti ve o gerçekten iyiydi. Bir defter çıkardım çantamdan ve bir şeyler karalamaya başladım. Bay Douglas dinlemediğimi anlamış olmalı ki "Lexi bana görelilik kuramını açıklar mısın?" dedi. Ben şaşırmışçasına "Aaaa ş-şe-sşss-şey." demeden lafımı böldü. Kol'da dersle ilgilenmiyordu. Kol'a döndü anlaşılan sıradakı kurban o'ydu. İyi şanslar Kol. "Bay Mikaelson siz açıklayabilir misiniz?" dedi. Kol kafasını özgüvenle kaldırdı ve açıklamaya başladı. "
Albert Einstein (1879-1955), yirminci yüzyılın en büyüklerindendi. O, sağduyuya dayanan köhne inançlarımıza, insan aklının en kapsamlı saldırısını yöneltti. Bize,uzaklığın ve zamanın göreli olduğunu gösterdi. Işığın, paket paket yayıldığını, yani kuantum denen enerji paketçiklerinin varlığını gösterdi. Bizi düşsel yerlere bilimsel gezilere çıkardı. Kimi zaman Güneş' e götürdü bizi, kimi zaman asansörde tehlikeli deneylerin kobayı yaptı . Ama onun büyük öngörüleri doğrulandı. O, 'önce deney ve gözlem, sonra kuram' diyen eski bilimsel çalışma yöntemine' son ve büyük darbeyi indirdi. Önce hesap yaptı, tahminde bulundu. Deney arkadan geldi. Ve deney, Einstein'i destekledi. Ne büyük bir onur: O, gerçek bir deha idi." dedi. Bay Douglas "Aferin Kol anladınmı Lexi" dedi küçümseyici bakışlarla. Tanrım Kol bunları nereden biliyordu. Zil çaldığında Kol ile sohbet etmeye başladım "Beni şaşırtıyorsun küçük deha" dedim. Kol "Biliyorum çok zekiyim" dedi ve güldü. O sırada yanımıza Beth ve Candice geldi. Onlar benim cok da takın olmasalarda yakın arkadaşlarımdı. Bet aslen iskoçtu. Kızıl saçları, çilli yüzü, zayıf fiziği ve beyaz teniyle çok tatlı bir kızdı. Candice güzeldi. Sarışındı ve gerçekten seksiydi. Onu başka kelime ile tanımlayamazsınız seksi. Beth "Selam Lex" dedi. Candice "Merhaba" dedi. Onun gözü Kol'daydı. Ona öldürücü bakışlarımı attım. Kol "Merhaba ben Kol" dedi. Beth "Merhaba, ben Beth, bu da Candice" dedi.
Kol "Lexi gitmem lazım." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Candice "Tanrım siz sevgili misiniz?" dedi. "Hayır! Arkadaşız." dedim. Candice "Ahh! Bu çocuk hem yakışıklı hem de fazla seksi." dedi. Beth "Katılıyorum." dedi sağ elini havaya kaldırarak. Yargılayıcı bakışlarımla "Sende mi B!." dedim. Beth "Her neyse bu gece kızlar gecesi yapacağız sende gel" dedi. "Olur hem size anlatacağım şeyler var." dedim. Candice "Süper kimin evinde buluşacağız?" dedi. "Bizim ev olur annemde yok evde." dedim. Bir kaç günlüğüne büyükannemlerin yanına gitmişti. Beth "Ben yemekleri getiririm." dedi. Candice "Abur cuburları bn getiririm. Ayrıca filmleride." dedi."Bende içkileri getireceğim." dedim çarpık bir gülümsemeyle. Candice "Sen ne zamandan beri içiyorsun Lex?" dedi merakla. "İçiyorum işte" dedim. Candice "Tamam o zaman saat 7'de bulusalım hadi B gidelim." dedi. "Görüşürüz." dedim. Evet güzel bir plan yapmıştık. Arkadan biri fısıldadığında yerimden fırladım. Yine Kol'du. "Kol beni korkuttun!" dedim. Kol"Lexi bu kadar tırsak olma" dedi." Tırsak falan değilim. Herkes aynı tepkiyi verirdi." dedim. Ve karnına dirseğimi geçirdim. "Ahhh! Bu ne içindi şimdi!" dedi. "Canım istedi sadece" dedim gıcık bir edayla. "Bu akşam benle yemeğe gelsene?" dedi. Sorduğu soru bende şok etkisi bırakmıştı. "Bu akşam gelemem kız gecesi yapacağız arkadaşlarımla"dedim. "Bende geliyim mi hem seks partisi falan yaparız Candice falan da varsa offff!" dedi. "Kol Mikaelson şuradan canlı çıkmak istiyorsan su." dedim. Kol "Yoksa beni mi kıskanıyorsun?" dedi alaycı bir tavırla. "Kol Mikaelson senden nefret ediyorum!" diye kükredim. "Cok sevme nefret edersin nefret etme cok seversin Lexi Branson" dedi Kol. "Ben o sözü çürütecek en büyük kanıtım" dedim işaret parmağımla kendimi göstererek. Bilmiş bi ifade takınmayı da unutmadım tabi. Kol beni sırtına aldı hızlıca. Sırtına vurmaya başladım. "Kol beni bırakmazsan seni öldürürüm!" diye bağırmaya başladım. Kol "İstediğin kadar vur acımıyor. " dedi. "Kol amacın ne?" dedim. Herkes bize bakıyordu. "Kol herkes bize bakıyor." dedim. "Biliyorum" dedi. "O zaman beni neden yere indirmiyorsun?" dedim. "Umrumda değil" dedi. Bahçeye geldiğimizde beni yere indirdi. "Seç birini" dedi ben dağılmış saçımı düzeltirken. "Ne saçmalıyorsun Kol!" dedim. "Bir kız seç" dedi. "Hayır" dedim. "İyi o zaman ben seçerim" dedi. Etrafa bakındı ve gidip Bianca Marshall'ın dudaklarına yapıştı. Olanların hızına yetişemiyordum. Bianca ile olan öpüşmesi bittikten sonra yanıma geldi. "Ben başka bir kızı öperken ne hisettin?" dedi ciddi ciddi. Kıskanmıştım ve Bianca'nın yerinde olmak istemiştim. "Hiçbirşey" dedim kolarımı göğsümde birleştirerek. "Öyle mi?" dedi. "Öyle efendim" dedim. O anda dudaklarını dudaklarımda buldum. Beni öpüyordu. Kol Mikaelson beni öpüyordu. Rüya görüyor olmalıydım. Elleriyle yüzümü kavradı. Sonra geri çekildi ve "Şimdi ne hissediyorsun?" dedi.

The Sun LightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin