Yukarıda ki fotoğrafda Nathaniel çok tatlı çıkmıs. (Bilmeyeniniz varsa Nathaniel Kol.)
_______________________________________3. Kişi ;
Yerde debelenip duruyordu. Sonuçta Klaus boynunu kırmıştı. Yavaşça yerinde doğruldu. "Olamaz Lexi!" diye inledi ve evden çıktı. Tam bahçe kapısından çıkarkem başı dönmeye başladı. Birşeyler olduğu acizdi. Yanında bir cadıyla yanına yaklaşmakta olan abisini görünce başının neden döndüğünü anladı. "Lexi'ye ne yaptın pislik herif!" dedi ve hızla ona saldırmaya çalıştı. Fakat cadı ondan önce davranmıştı. Bir el hareketiyle iki bacağınıda kırmıştı. Neyseki hızlı iyişebiliyordu. "Lexi öldü sevgili kardesim" dedi yapmacık bir üzüntüyle Klaus. Arkadan gelen kadın sesiyle Kol sevindi. Bu Rebekah'dı. "Kol! Aman tanrım Nik ona ne yapıyorsun!" diye bağırdı ve kardeşinin yanına koştu. "Nik kes şunu!" dedi. Sinirlenmeye başlamıştı. Bunu orada olan herkes farketmişti. Klaus'un yanında duran acemi cadı ise aptal cesaretiyle büyüyü yapmaya devam ediyordu. Rebekah'ın gözlerinin çevresindeki damarlar belirginleşmişti. Morumsu bir renkteydiler ve çok korkunç gözüküyorlardı. Hızla Klaus'un önüne geçti ve ona bir tokat attı. Klaus ise buna patavatsızca gülmekle yetinmişti. Bu sefer cadıya gelmişti sıra. Cadının arkasına geçti ve sinirle boynunu kırdı. Cadının minik bedeni tıpkı bir biblo gibi yere düşmüştü. Kol ise büyü durduğu için rahatlamış ve iyileşmeye başlamıştı. Fakat Lexi tekrar aklına gelince "Lexi nerede?!" diye kükredi. "O öldü geciktin kardeşim" dedi ve sırıttı Klaus. Hışımla abisine doğru yürüdü ve onu yakalarından tutup kaldırdı. "Seni öldüreceğim!" diye bağırdı. Rebekah araya girip iki kardeşi sakinleştirmeye çalıştı. "Kol sakın yapma!" dedi ağlayan gözlerle. Kol kız kardeşini ağlarken görünce tuhaflaştı. Onun ağlamasına dayanamazdı. Klaus'u yere fırlatıp kardeşine koştu ve onu kollarıyla sarmaladı. "Ağlama Bekah" dedi sırtını sıvazlarken. "Ailemin..." dedi ve cümlesini tamamlayamadı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Klaus bu olanları fırsat bilip hızla oradan uzaklaştı. Rebekah ağlamaya devam etti. İki kardeş sokak ortasında birbirlerine sarılarak ağlıyorlardı.
...
3. Kişi ;
Sara'nın çığlıkları daha da yükseliyordu. "Lexi!!! Olamaz kızıma ne yaptınız!! Bırakın beni!!! Lexi!" diye feryat ediyordu çaresizce. Babası kızına kimseye farkettirmeden bişeyler fısıldıyordu. "Sara beni dinle. Şimdi söyleyeceklerime hiçbir tepki verme. Lexi'yi geri getireceğiz. Tek ihtiyacımız cesedi alıp buradan gitmek. Sonrasını ben halledeceğim" dedi ve kızının gözlerinin içine baktı. Kederli ama umut doluydu gözleri. Sara yerden kalktı ve topluluğa seslendi. "Kızımı verin bana!" diye bağırdı. Jasper, meclisteki genç olmasına rağmen en güçlü cadıydı. Yavaşça Lexi'nin cansız bedenini kaldırdı yerden. Onu annesinin önüne taşıdı. Sara şaşkın gözlerle bakıyordu. "Huzur içinde yatsın" dedi ve kızı yere bıraktı. Büyükbaba Gerald (Lexi'nin büyükbabasını adı bu Gerald.) "Genç adam torunumu arabama kadar taşıyabilir misin?" dedi asıl amacı bu çocuktan yardım almaktı. "Tabi efendim." dedi itââtkârca. Aradan bir cadını sesi yükseldi. "Cesedi burada ki mezarlığa gömeceğiz" dedi. O anda Sara'nın şalterleri patlamıştı. Babası ise ona bişey deme bakışı atıyordu. "Hayır kızım burada doğmadı, onu kutsayacağım." dedi. Bu gelenek gibi bir şeydi. Bir cadı öldükten sonra doğduğu yerde ruhu kutsanırsa öteki tarafta huzuru bulabiliyordu ancak. Jasper Lexi'nin bedenini arabaya kadar taşıdı ve geri dönecekken Gerald onu yanına çağırdı. "Jasper, evlat şimdi beni dinle." dedi elini genç oğlanın omzuna koyarken. Jasper başını olumlu anlamda salladı. "Yardımına ihtiyacım var evlat" dedi. Jasper bu adama derin bir saygı duyuyordu. Çünkü güçlüydü, bu fiziksel anlamda değil, kişiliği duruşu tavırları. Lexi böyle birine sahip olduğu için çok şanslı olmalıydı diye düşündü Jasper. "Tabi ederim." dedi Jasper.
...
İki kardeş sokağın ortasında ağlıyorlardı. Yanlarına yaklaşmakta olan abilerini görünce nefretle ayağa kalktılar. "Buraya hangi yüzle geliyorsun!" diye bağırdı Rebekah. "Neden bunu bize yapıyorsun! Bize acı çektirmek hoşuna mı gidiyor? Öyleyse bende sana son nefesime kadar öyle bir ızdırap yaşatacağım ki ölmek istiyeceksin. Ölümsüz olduğun için kendine lanetler yağdıracaksın!" dedi Kol. Bunu öyle bir nefretle söylemişti ki. "Bunu iyiliğimiz için yaptım" dedi Klaus. "Hayır kendi çıkarların için yaptın!" diye kükredi Kol ve devam etti "Ben o kıza aşık olmuştum. Hayatımda ilk defa birine karşı böyle hisler hissetmiştim. Ama sen herşeyimi elimden aldın! Senden nefret ediyorum!". Boynundaki damarlar belirginleşmişti. "Birdaha sakın karşıma çıkma!" dedi ve hışımla ordan ayrıldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/61033116-288-k494687.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sun Light
FanficLexi Branson içine kapanık normal bir kızdı. Taki kasabaya o gelene kadar. Kol Mikaelson. Her istediğini elde eden her şeye sahip olan yakışıklı bir genç adam. Bencil ve duygusuz, duyguların zayıflık olduğunu düşünen mutsuz biri. Fakat bazı korkular...