Ben rüya mı görüyordum yoksa çıldırmışmıydım? Kol Mikaelson, herkesin elde etmeye çalıştığı, hatta kasabanın yıldızı Bianca Marshall'ın bile gıpta ettiği Kol Mikaelson beni öptü! Heralde ölümcül bir hastalığa yakalanmıştım. Kol'un sorusuyla irkildim. "Ya bu sana ne hissetirdi?" dedi gözlerimin içine bakarak. Tanrım ne diyecektim şimdi ben? "Kol ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim. "Çok açık değil mi?" dedi. Beni kınar gibi dedi bunu. "Kol ben gitmeliyim." dedim ve yanından hemen ayrıldım. Ne yapacaktım ben şimdi. Deli gibi hoşlandığım çocuğu geri mi çevirecektim. Hızlıca okuldan çıktım ve eve doğru yol aldım.
...
Kol'un gözünden;
Lexi'yi öpmüştüm. Acaba gerçekten bana karşı birşeyler hissetmiyor mu? Ona aşıktım. En kötü günümde bile içimi açan gülüşüne. Bana Kol Mikaelson demesine. En çokta güçlü vur kız olmasını seviyordum. Onu öptüğümde daha önce hiç bir kızı öperken hissetmediğim birşeyler hissetmiştim. Aşk ve tutku. Arkasından gittim. Eve gideceğini tahmin edebiliyordum. Ama aslında gitmesem daha iyi olacaktı. Bence düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı ve bende bunu ona vermeliydim. Arabama bindim ve en yakında ki bara sürdüm.
...
Yavaşça eve girdim. İlk defa annem evde yok diye sevindim. Ha birde o vardı demi! Sözde baba-kız günü. Her şey üst üste gelmişti. Acaba kızları arasam erken mi gelseler? Telefonumu çantamdan çıkardım ve Beth'i aradım. (Kalın olanlar Beth, inceler Lexi)
Alo
Beth?
Lexi benim.
Haa, sey dicektim... Bu gün biraz erken gelseniz benim sizinle konuşmam gereken şeyler var.
Evet benim de daha doğrusu bizim de sana soracak şeylerimiz var. Ha bide Grant Florida'dan geldi. Onuda arasana gelsin.
Tamam arıyorum .
Biz bir saate falan geliriz.
Baybay
Baybay
Telefonu koltuğa fırlattım ve etrafı düzenlemeye başladım. İşimi bitirdikten sonra mutfağa yöneldim. Annem hep mutfak dolabına benim için para bırakırdı. Bakalım bu sefer bırakmış mı?. Yavaşça dolabın kulpuna uzandım ve kapağını araladım. 200$ bırakmıştı. 100'lük iki banknotu da aldım ve evden çıktım. Önceden biriktirdiğim 200$'da vardı yanımda. 15 dakika uzaklıkta bir bar vardı ve içki satıyordu. Annem oradan içki aldığı için biliyorum. Sigara, alkol ve ter kokan bara adımımı attığım an kusmak geldi içimden. Akşam bende bu halde olurdum heralde. Barmenin yanına gittim ve içkileri sipariş ettim. 2 koca şişe tekila aldım. 1 tane viski aldım. Ve 4 tane bira aldım. İçkileri alıp eve doğru yürümeye başladım. Eve geldiğim de Grant'ı aradım. (Kalınlar Grant inceler bizim kız.)
Alo
Grant?
Evet Lexi
Dost haini seni nerelerdeydin? Beni bıraktın ha insafsız!
Bilseydim telefonu açmazdım.
Tamam yaaa hemen bozgun yapma. Şimdi sana söylenenleri yap. Kladır o koca poponu ve buraya gel!
Dedim ve telefonu kapattım. Evi şöyle bir süzdüm ve herşey tamamdı. Yaklaşık 15 dakika sonra Grant gelmişti. "Cidden o çocukla öpüştün mü? Yuh!" dedi. "O beni öptü" dedim. Sohbetimiz zilin sesiyle bölündü. Candice hızlıca içeri girdi. Bir yandan paltosunu çıkarıyor, bir yandan da taramalı tüfek gibi konuşuyordu. "Cidd Kol ile öpüştün aman tanrım! Sevgili misiniz? Yoksa tokatmı attın? Bişeyler söyle!" dedi. Araya Grant girdi. Ohh! Grant kurtarmıştı beni. Yoksa Candice'in çenesinden kurtuluş yoktu. Grant "Onu öpmüş!" dedi. "Hayır o beni öptü bikere!" diye araya girdim. Candice bana yargılayıcı bakışlar attı"Grant?" dedi ve koşup Grant'a sımsıkı sarıldı. "Seni öldüreceğim Grant!" dedim. Grant kıkırdamaya başladı. Telefonumun titrek sesi tüm eğlenceyi böldü. Arayan Beth'ti.
Alo
Beth
Lexi nerdesin?
Evdeyim
İki saatir kapıyı çalıyorum açsana!
Telefon elimde kapıya koştum. Beth kaşlarını çatmış bana bakıyordu. İçeri girdiğinde bir kaç adet sevinç çığlığı yükseldi. Beth "Grant seni çok özledim piç herif!" diye bağırıp Grant'a yastık atıyordu. Grant ise neye uğradığını şaşırmış bir halde yastıklardan korunmaya çalışıyordu. Grant "Beth eğer yastık atmaya devam edersen bana sarılacağın güne kadar yaşayamam" dedi. Beth yastık atmayı bırakıp eski dostuna sarıldı. Grant "Sonunda" dedi rahatlamışçasına. Beth "Daha intikamımı almadım tam olarak" dedi ve geri çekildi. Sıradaki kurban bendim. Olamaz! Beth beni yargılayan bakışlarla "O züppe ile gerçekten öpüştün mü?" dedi. "O beni öptü olaylar benim dışımda gelişti." dedim kendimi savunmaya alarak. Grant benim taklidimi yapmaya başladı. Sesini incelterek "Ben onu öpmedim o beni öptü ayrıca her zaman çocuğun kıçının dibinde biterse tabi seni öper" dedi. "Ölümün benim elimden olacak Grant Nielson" diye tehdit ettim onu. O sırada telefonumun titrek sesi yine araya girdi. Telefonun ekranın baktığım da süper seksi çocuk yazıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sun Light
FanficLexi Branson içine kapanık normal bir kızdı. Taki kasabaya o gelene kadar. Kol Mikaelson. Her istediğini elde eden her şeye sahip olan yakışıklı bir genç adam. Bencil ve duygusuz, duyguların zayıflık olduğunu düşünen mutsuz biri. Fakat bazı korkular...