Sabah yüzüme vuran ışıkla uyandım. Yavaşça yataktan kalktım. Tanrım üşüyorum. Hızlıca banyoya koştum. Duşumu aldım ve giyindim. Aşağı indiğimde kahvaltı hazırlayan annemle karşılaştım. Annem bir yandan jambonu dilimliyor bir yandan da Lady Gaga'nın bad romance şarkısına eşlik ediyordu. Benim için komik ve eğlenceli bir sahneydi. Sonra bende anneme eşlik edeyim dedim ve bende söylemeye başladım. Annem bana baktı ve güldü. Deli gibi şarkı söylüyorduk. Annem şarkı bitince dudaklarını büzdü. "Bu şarkıyı seviyorum" dedi. Ben kıkırdamakla yetindim. Sonra kahvaltı masasına döndüm ve "Döktürmüşsün!" dedim. Annem "Hepsi prensesim için" dedi. Gülümsedim ve masaya oturup yemeye başladım. "Anne ekmekler nerdeeeee?" dedim. "Getiriyorum Lex biraz sabırlı ol tatlım" dedi. Annem kızarmış ekmeklerin olduğu bir tabakla masaya geldi. Annem tabağı masaya koyar koymaz bir dilim ekmek aldım ve yemeye başladım. "Görünüşe göre çok açsın. " dedi annem. "Evet" dedim ağzım doluyken. "Tatlım ağzında bir şey varken konuşmamalısın." başımı sallamakla yetindim ve yemeye devam ettim. " Bu gün baban gelecek bitanem" dediği an annem öksürmeye başladım. Boğazımda bir yumru oluştu sanki. "Ne demek gelecek!" dedim sinirle. "Tatlım seni görüp gidecekmiş" dedi. "Ben istemiyorum ölsemde onunla görüşmem" dedim. "Bunca yıl yoktu şimdi mi aklına geldik piç herifin!" dedim. " Lexi o senin baban düzgün konuş" diye uyardı annem. "Babam falan değil cehenneme kadar yolu var!" dedim ve hışımla masadan kalkıp evden çıktım. Babam bizi ben çok küçükken terk etmişti. Ve ben daha babamın adını bile bilmiyorum. Kahretsin! tam ben düzeldim artık, iyiyim dediğim anda içine etmesi mi gerek. Hayır ölsemde onunla görüşmeyeceğim. Ne olursa olsun cehenemme kadar yolu var. Sonunda okula varmıştım. Bu gün okula gitmek istemiyorum. Gitmeyeceğim. Yanımda paramda var. Hızlıca okul kapısından geri döndüm o sırada Grant'ı aramak geldi aklıma. Onunla asabiliriz okulu. Telefonumu çıkardım ve numarayı tuşladım. Grant cevap vermiyordu. "Neyse bu gün yalnızsın Lexi" dedim kendi kendime. Arkadan gelen sesle irkildim. Bu Kol'un sesiydi. Arkama döndüm ve yine o kahverengi gözlerle karşılaştım. "Lexi burada ne yapıyorsun?" dedi şaşırmışçasına. "Aaa şey ben okulu asmaya karar vermiştim aslında ya sen ne yapıyorsun?" dedim. "Şey ben biraz uyuya kalmışım" dedi. " İyi beraber asalım?" dedim. Kol biraz bekledi ve "Hadi hızlıca arabaya bin biri bizi görmesin"dedi. Hızlıca arabaya bindik. Kol gözünü yoldan ayırmadan "Nereye gidiyoruz?" dedi. "Bilmem sence?" dedim. "Bildiğim bir mekan var seni oraya götüreceğim" dedi. "Neresi?" dedim tek kaşımı kaldırarak. "Gidince görürsün" dedi. Derin bir iç çektim ve geriye yaslandım. 30 dakika süren yolculuktan sonra bir barın önünde durmuştuk. "Kol yaşımız yetmez buraya girmeye" dedim. "Hadi içeri girelim"dedi. "Peki" dedim ve içeri girdiğimizde gündüz olmasına rağmen bizim yaşlarımızda bir çok genç vardı. Dans ediyorlar, içki içiyorlar ve sevişiyorlardı. Daha önce hiç böyle bir mekana gelmemiştim. İçeride Lady Gaga'nın poker face şarkısı çalıyordu. Tanrım ne kadarda Lady Gaga'lı bir gün. "Burası favori mekanım"dedi Kol. "Hadi bir şeyler içelim. " dedi. Bar sandalyelerinden birine ürkekçe oturdum. Sonuçta yabancıydım bu tür ortamlara. "Daha önce hiç geldin mi? " dedi Kol. "Hayır" dedim. Dudağını ısırarak "Peki daha önce hiç içki içtinmi?" etrafa bakarken olumsuz anlamda başımı salladım. Kol barmeni çağırdı ve "İki tekila alalım biz" dedi. "Ne yapıyorsun?" dedim. "Sana hayatının gününü yaşatacağım. " dedi. İçkiler geldiğinde Kol "Hadi iç" dedi. O bir dikişte bardağını bitirdi ve yine ikimiz için içki istedi. "Hadisene " dedi. Bende onun gibi dikmeyi denedim. Ama yakıcı sıvı boğazımdan aşağı indiğinde yüzüm ekşidi istemsizce. "Bu çok..." dedim ve cümlemi tamamlayamadım. "Çok ne ekşi acı tatsızmı?" dedi tahminde bulunarak. Kafamı salladım. Sonra bir içki daha geldi. Onu da içtik. Ve bir tane daha , birtane daha, bir tane daha, bir tane daha... İçkinin verdiği rahatlık ve uyuşuklukla dans etmeye başlamıştık. Kol ve ben dans ediyor, kahkahalar atıyorduk. Kol "Bu gün canın sıkkın sanki biraz?" dedi ve "Konuşmak ister misin?" diye ekledi. "Olur" dedim ve eski oturduğumuz yere geçtik. Kol bana anlat dercesine bakıyordu. anlatmaya başladım " Ben çok küçükken babam olacak herif annem ve beni terketmiş. Bu sabah annem beni görmek için geleceğini söyledi. Bende ben onunla görüşmeyeceğim dedim. Bunun için biraz annemle tartıştık. Haksız mıyım bu güne kadar yoktu. Şimdi mi aklına geldim? Daha babamın adını bile bilmiyorum. " dedim. Kol elini omzuma koydu ve"Merak etme bunlar geçer" dedi. "Bu kadar melankoli yeter hadi dans edelim. " dedim...
...
Saat 5'ti ve benim başım acayip derecede ağrıyordu. Her ne olursa olsun bu geceki Mikaelson balosunda harika olmalıyım. Kol'a bunun hesabını sormalıyım. Bu gün bana çok içirmişti. Aslında güzeldi. Dans etmiştik. Gülmüştük, dertleştik. 1 saat uyumuştum. Yataktan kalktım ve duşa girdim. Sıcak suyun tenime dokunması ve masaj yapmasını çok seviyorum. Beni rahatlatıyor ve bu dünyadan birazda olsa uzaklaştırıyordu. Rahatlatıyordu beni. Tıpkı Kol gibi. Duştan çıktım ve telefonuma baktım. Kol mesaj atmıştı.
Güzel hazırlan. Ve simdiden basla yoksa yetişemezsin. ;)
Gıcık ya! Resmen gıcık. Dolabımdan bir eşofman ve dar bir bluz çıkardım. Onları giydim. Makyaj masamın önünde duran maşayı aldım ve saçlarımı düzleştirmeye başladım. Düzleştirdikten sonra yandan güzel bir topuz yaptım. Sonra makyaja başladım. Hafif bir makyaj yaptım yok denecek kadar. Sonra üstümdekileri çıkardım ve baloda giyeceğim şaşalı abiyeyi giydim. Artık. Hazırdım. Güzel olmuştum. Telefonuma baktım tam zamanında hazırlandım. Aşağı indiğimde pencereden dışarı baktım. Arabasına yaslanmış çok karizmatik bir şekilde beni bekleyen Kol'u gördüğümde heyecanlanmıstım. Hızlıca evden çıktım. Kol beni görünce gülümsedi ve baştan aşağıya süzdü. "Eeee nasıl olmuşum ?" dedim. Kol yan yan gülerek "Harika görünüyorsun" dedi. Gülümsedim ve arabaya bindik. O da harika olmuştu. Tanrım bu çocuk muhteşemlikle lanetlenmişti sanırım. Köşke geldiğimizde yavaşça arabadan indik. İçeriden klasik müzik sesi geliyordu. İçeri girdiğimizde gözler bizdeydi. Yanımıza orta yaşlı bir kadın geldi ve "Kol ve beni partnerinle tanıştırmayacak mısın?" dedi. Kol"Lexi bu annem, anne bu Lexi" dedi. "Tanıştığımıza memnun oldum bayan Mikaelson" dedim elimi uzatarak. "Ben Esther tatlım bende memnun oldum dedi." dedi gülümseyerek. Esther "İzninizle ben gideyim" defi ve gitti. Kol "Hadi gel dans edelim dedi ve dans pistine doğru ilerledik. Kol incitmek istemezmiş gibi yavaşça belimden tuttu bende omzuna ellerimi yerleştirdim. Çok yakındık birbirimize. Kol"Genelde en güzel partileri Nik yapar ama bu çok sıkıcı olmuş" dedi. "Nik de kim?" dedim. Kol "Abim Klaus'un tam adı Niklaus biz de ona Nik diyoruz kısaca" dedi. "Anladım bence çok da kötü bir parti değil" dedim. "Ama sen Nik'in hazırladığı diğer partileri görmedin" dedi. Ellerini belime koyduğumda çok değişik bir his oluşmuştu içimde heyecanla beraber. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Tanrım her anlamda beni etkilemeye başarıyordu. Daha tanışalı da çok olmamıştı. Ama yine de tüm ilgi üzerindeydi. Hem okulda hem kasabada. Mikaelson'ların hepsi kasabada popülerdi. Herkes onları konuşuyordu. Aslında ailesini ele alırsak Kol'un okukdaki tüm ilgiyi üzerine çekmesi pek de şaşırtıcı değildi. Kol'un sesiyle irkildim "Lexi sen iyi misin?" dedi endişeli bakışlarla. "Hayır, başım ağrıyor içki yüzünden olmalı." dedim imalı bakışlarla. "Hadi benim odama çıkalım" dedi belimden çekerek. Tam o sırada yanımıza Elijah geldi. "Kol annemiz konuşma yapacak ayrıca belediye başkanıyla bizzat tanışmanı istiyorum." dedi. "Bu arada çok güzel görünüyorsun Lexi" dedi sonradan farkıma varmış gibi. Kol"Lexi..." cümlesini tamamlamadan böldüm. "Kol git ben seni beklerim." dedim. Rahatlamış gibi derin bir iç çekti ve yanımdan ayrıldı. Kol ve tüm aile bireyleri merdivende toplanmış konuşma yapmak için hazırlanıyorlardı. Esther elindeki şampanyaya bir çatalla vurarak şıklattı, dikkati üzerine çekebilmek için. "Bayanlar ve baylar umarım eğleniyorsunuzdur. Evet kısa bir konuşma yapacağım sonra parti devam edecek. Evet hepiniz hoşgeldiniz umarım kasabanız bizi sevgiyle kucaklar. Herkez şampanyalarını alsın" dedi ve biraz bekledi. Bende garsonun getirdiği şampanyalardan bir tane aldım. Esther konuşmasına devam etti. "Kasabaya ve geçecek güzel günlere" dedi kadehini kaldırdı. Herkez, bende dahil herkez onunla beraber kadeh kaldırdık ve içtik. Kol konuşma bitince hemen yanıma geldi "Kusura bakma saçma aile gelenekleri." dedi ve şampanyasından bir yudum daha aldı. "Parti sıkıcılaştı cidden" dedi Kol. "Abartma Kol kardeşlerine bak hepsinin keyifleri yerinde" dedim onada mutlu olması için bir sebep sunarak. Kol somurtmakla yetindi. "Hadi odama çıkalım ben çok sıkılıyorum" dedi etrafa bakarak. Biz sohbet ederken yanımıza Niklaus, Rebekah ve Elijah geldi. Klaus "Lexi harika görünüyorsun" dedi. "Teşekküederim Klaus" dedim. Rebekah beni şöyle bir süzdü ve "Bunları Kol mu seçti?" dedi. Kol "Tabiki de ben seçtim kız kardeşim ,bu kadar harika bir şey ancak benden çıkar" dedi. Herkez kahkaha atmaya başladı. Bende katıldım onlara. Elijah "Kol ne kadar da mütevazisin" dedi. Bunu şakayla söylemiş olsada altında bir iğneleme yatıyordu. Kol ciddileşti "Cidden kombini ben yaptım, cidden çok zevkliyim yakışıklıyım ve yetenekliyim" dedi sırıtarak ve ekledi "Değil mi Beks eskiden partilerde giyecek bir şey bulamadığında kim koşuyordu yardımına." dedi. Klaus "Evet hatırlıyoruz çok komiktin o zamanlar" dedi gülerek. Rebekah "Cidden o kombin yapıyordu bana" dedi. Hepimiz bir kahkaha daha patlattık. O sırada kalabalıktan çığlık sesleri yükselmeye başladı. Oraya doğru koştuk hepimiz. Oraya koştuğumuzda yerde baygın bir halde yatan Esther'i görünce donakaldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Sun Light
Fiksi PenggemarLexi Branson içine kapanık normal bir kızdı. Taki kasabaya o gelene kadar. Kol Mikaelson. Her istediğini elde eden her şeye sahip olan yakışıklı bir genç adam. Bencil ve duygusuz, duyguların zayıflık olduğunu düşünen mutsuz biri. Fakat bazı korkular...